Darbeye evham diye bakanlar
Demokrat Parti'nin 76'lık "genç" lideri. "Darbeci" ve "28 Şubatçı" diye suçlanmaktan rahatsız.
"AK Parti'yi ve Gülen'i bitirme planı"nı değerlendirirken, iktidarı "her yerde darbeci arama" vehmi ile suçluyor. "AK Parti bünyesinde darbeyle ilgili bir korku ve kuşku var. Bu da Başbakan'dan başlayarak çok derinlere inmiş. Her çalının arkasında bir darbe ve darbeci var sanıyorlar."
AK Parti'nin vehmini de, "seçimden aldığı yetki ile hükümeti idare etmek yerine devleti değiştirme"ye girişmek, hatta "seçimi ihtilal gibi algılama" suçlaması ile bu işe "sebebiyet verme"ye bağlıyor. Yani zımnen, darbeye gerekçe üretiyor.
Bu arada ilginç şeyler söylüyor.
"Hep söylerim, diyor. Darbe Türkiye'de Genelkurmay'ın tekelindedir. Hiyerarşik düzen içinde yapılır. Ondan da kimsenin haberi olmaz."
Sonra, "Darbeden kimsenin haberi olmaz" yargısını güçlendirme babında, kendi başından geçen ve farklı versiyonlarını duyduğunuzu sandığım bir olayı birinci elden anlatıyor. Bakın ne diyor:
"Bir anımı anlatayım. 11 Eylül'de geç bir saatte bir askeri hakim arkadaşım telefon etti. "Dikkat et. Bu gece hareket başlıyor. Bu gece Selimiye Kışlası'na gitmemizi söylediler" dedi. Ben o sırada AP İstanbul İl Başkanıyım. Hemen Sayın Demirel'i aradım. "Burada da öyle bir laf dolaşıyor. Ama ben Sayın Çağlayangil'i, Sayın Evren'e yolladım. "Hayır, öyle bir şey yok" dendi.
Durdu, sonra "Sen bir bak. Bu darbeyi kim yapacakmış ve istikameti neymiş" diye sordu. Ben çeşitli kanallardan soruşturma yapıp Demirel'e geri dönmek istedim. Ama telefonu kesilmişti. Bakın telefonunun kesildiğinden, darbenin istikametinden, kimin yaptığından Başbakan'ın haberi yoktu."
12 Eylül sabaha karşı tanklar yollara çıktı. O zaman iş anlaşıldı. Darbe olmuştu." Cindoruk tüm bunları, Cumhuriyet gazetesinden Leyla Tavşanoğlu'nun çanak soruları üzerine anlatıyor.
Ne denir?
-Günaydın! denir.
Burnunun dibine kadar gelmiş darbenin farkında olmayan, telefonunun kesildiğinden habersiz kalan, Genelkurmay Başkanı'na ulaşmak için aracı kullanan, darbecinin sözü ile ikna olan Başbakan'a günaydın! Başbakan'ına "burada bir şeyler oluyor" haberini verip, sonra yastığa başını koyabilen il başkanına günaydın! Hatta darbeciye darbe soran Cumhurbaşkanı vekiline günaydın. Devletin istihbarat kaynaklarını kullanamayanlara günaydın!
Bir askeri darbeye, bir muhtıraya muhatap olup, şapkasını alıp giden siyasetçi...
Sonra da 28 Şubat'la bütünleşen bir karakter.
Bugün, askeri hareketlenmeler karşısında millet iradesini savunan bir siyasi kadro karşısında nasıl bir halet-i ruhiye taşır?
Ben, Demirel'in desteğinde yeniden meydana çıkan Cindoruk'un o kadronun halet-i ruhiyesini yansıttığını düşünüyorum.
Oysa yiğitçe, "Biz yapamadık, bari yapanları, en azından yapmak için direnenleri selamlayalım" demek var.
Ama bunun için gerçekten demokrat olmak lazım.
Yaşanan süreçler, sınav hüviyetine bürünüyor ve demokrat çizginin çakma karakterleri yol boyunca dökülüyor.
Maalesef, bir forma değişimi gözleniyor.
28 Şubat'la birlikte bir renk netleşmesine tanık olmaktayız.
"Sebebiyet verme" söylemini ucundan kıyısından seslendiren bir siyasetçinin demokrasi iddiası sahtedir.
Demezler mi adama:
-O zaman sizler de darbelere zemin hazırladınız, sebep oldunuz! O zaman darbeciler, sizin verdiğiniz zemini kullandılar!
Öyle mi?
28 Şubat'tan beri Demirel ve şürekasının yaşadığı tam bir dramdır.
Nerede duracaklarını şaşıran insanların dramını izlemekteyiz onların kişiliğinde...
İnsan hem "Darbe geldi, haberimiz olmadı" diye anlatıp hem de bu memlekette başbakanlık yaptığını iddia edemez.
Sorarlar adama:
-İktidarda ama iktidarsız mıydınız?
Ben anlarım, "Türkiye'de iktidar olmak zordur" söylemini. Ben anlarım, "Türkiye'de iktidar olmak rodeoya benzer" söylemini.
Ama bunu söyleyen kişiden, bugün iktidarda olanlara karşı "Sebepleri meşrulaştırma" tavrını beklemem.
Şapkasını alıp gidenlerden, millet iktidarını korumaya gayret edenler karşısında şapka çıkarmalarını beklerim.
Geçti Sayın Cindoruk, zamanınız geçti. Milletin demokratik bilinci sizin neslinizi çoktan solladı! Lütfen jeton düşsün!
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT