Darbenin Altında Kalmak
Arap dünyasında dikta ve zulüm rejimlerine karşı kitlesel özgürlük mücadeleleri sürerken çok fazla tanınmayan Afrika coğrafyasının batısında yer alan Mali’de bir askerî darbe gerçekleşmesi biraz garip bir hadise olarak görülmüştü.
Ancak özellikle Suriye’de zulüm ve vahşetin şiddetlenerek devam etmesinin medyayı ve zihinleri büyük ölçüde meşgul etmesi, bu arada uluslararası platformda Suriye’yle ilgili toplantıların öne çıkması sebebiyle Mali’de olan bitenler dikkatleri üzerine çekmedi. Afrika devletlerinin darbelerle, silahın gücüyle iktidar değişikliğine alışık olması yüzünden Mali’deki son askerî darbe de Arap baharıyla ters istikamette gerçekleşen olay olması itibariyle garipsenmesine rağmen yine alelade bir gelişme olarak algılandı. Ama sonrasında Tuareg cephesi süvarilerinin oluşan idarî boşluktan yararlanarak atlarını seğirtmeleri ve çok kısa süre içinde ülkenin yarıdan fazlasında kontrolü ele geçirmeleri üzerine darbeci komutanlar yaptıkları darbenin altında kaldılar.
Bu gelişmeyle birlikte yıllardır süren bir mesele olmasına rağmen, darbenin önlerini açmasıyla Tuareg gerillalarının ilerlemesi üzerine gündem olan Tuareg meselesi de yakından ele alınır oldu. Nijer’in de önemli sorunları arasında yer alan ve Batı Afrika’da beş ülkeye ayrılmış Tuareg ulusunun bağımsız bir devlet çatısı altında birleştirilmesi amacıyla ortaya çıkmış gerilla hareketleriyle ilgili sorun hakkında ayrıntılı bilgi vermek için sözü biraz uzatmaya ihtiyaç var. Gerek Tuareg ulusu ve gerekse bu halkın yayıldığı ülkelerdeki gerilla hareketleri hakkında özet bilgileri kişisel web sitemizde (www.vahdet.info.tr) bulabilirsiniz. Bugünkü yazımızda biraz Mali’nin coğrafi, siyasi ve toplumsal yapısı üzerinde durmak istiyoruz.
Geçmişte Afrika’nın orta kesimi Sudan olarak adlandırılırdı. Bu da muhtemelen Arapçada "siyahlar" anlamına gelen "sûd" kelimesinden istinbatla "siyahlar beldesi" anlamında kullanılıyordu. Bugünkü Mali’nin yer aldığı kısım da söz konusu beldenin batısında yer aldığından buralara Batı Sudan adı veriliyordu.
İslâm öncesinde bu ülkenin topraklarında Gao Krallığı adlı bir devlet vardı. 1009 yılında kral Zao Kosoy’un Müslüman olmasıyla ülkede İslâm hızla yayıldı. Bugün de nüfusunun yüzde doksanı Müslümandır.
Afrika’ya açılmasından sonra bu kıtada geniş bir arazi üzerinde sömürge hâkimiyeti kuran Fransa 19. yüzyılın ortalarında o dönemde Mali’yi hâkimiyeti altında tutan Sokoto hilafetini ciddi şekilde rahatsız etmeye başladı. Uzun süren saldırılardan sonra 1890’da bu toprakların tamamen Fransa hâkimiyetine geçmesi üzerine bölge Fransız Sudanı diye adlandırılır oldu. Fransa 1958’de Fransız Sudanı adı verilen ve Senegal’i de içine alan bölgede referandum yapmak zorunda kaldı. Bu referandum sonrasında bölgede önce Fransız Uluslar Topluluğu’na bağlı özerk yönetimler, 1959’da da Senegal’i de içine alan özerk bir federasyon oluşturuldu. 21 Haziran 1960’ta Fransa’dan bağımsız hale gelen federasyon çok kısa süre sonra dağıldı ve 22 Eylül 1960’ta bağımsız Mali Cumhuriyeti kuruldu.
Birçok İslâm ülkesinde ve Afrika ülkelerinin genelinde adeta gelenek haline gelen askerî darbeler Mali’de de sık sık tepeden inme yönetim değişikliklerine sebep oldu. Darbeler bu ülkelerde aynı zamanda siyasi istikrar sağlanmasını engelledi. Üstelik bu darbeler sürekli ordunun yönetim üzerinde hâkim güç ve tehdit unsuru olarak kalmasına yol açtı. Dolayısıyla hiçbir zaman siyasi iktidarda bir sivilleşme gerçekleşemedi.
Uluslararası emperyalizmin yüz yıllar süren sömürgeci politikalarının kurbanı olan tüm Afrika ülkeleri gibi ekonomik yönden geri kalmışlığın, yoksulluğun pençesinde varlığını sürdüren Mali bir yandan da yine emperyalist güçlerin dikte ettiği siyasi politikaların doğurduğu iç sorunlarla karşı karşıyadır. Bunların başında da İslâm’ın aynı çatı altında bir araya getirdiği halkları, kavmiyetçi anlayışların parçalamasından kaynaklanan çatışmalar ve kavgalar geliyor. Tuareg meselesi de işte bu politikaların doğurduğu bir meseledir.
Ayrıca Afrika’nın genelinde olduğu gibi Mali’de de insanların yoksulluklarını ve İslâmî bilgilenme imkânlarından yoksun bırakılarak cahilleştirilmiş olmalarını istismar eden misyonerlik faaliyetleri de ciddi bir sorundur.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT