HAKSÖZ-HABER

Özellikle de Ankara ve İstanbul’da darbecilere karşı direniş esnasında çeşitli İslami kuruluşlarla irtibatlı şehit düşen birçok kardeşimiz var. Ankara’da şehit düşen Uhud Işık ve Ahmet Özsoy kardeşlerimiz de onlardan…

Ankara’da darbecilerin helikopterden açtığı yaylım ateş sonucunda vücuduna isabet eden kurşunlarla şehit olan kardeşimiz Uhud Işık henüz 17 yaşındaydı. Sağlık meslek lisesi öğrencisi olan kardeşimiz babasıyla birlikte Keçiören ve Genelkurmay önündeki gösterilere katılmış ve darbecilerin kurşunlarıyla burada yaralanan kardeşlerine tıbbi müdahalede bulunmaya çalışmıştı. Helikopterden kitle üzerine sıkılan kalleş kurşunların hedefi oldu ve Uhud kardeşimiz oracıkta Ankara Özgür-Der Halit Çağdaş kardeşimizin önünde şehid düştü!

Uhud kardeşimiz aynı zamanda Ankara Özgür-Der Şubemizin yönetim kurulu üyeleri olan Osman ve Hakkı Öğüt abilerimizin yeğeni idi.

Darbeci zalimlerin şehit ettiği bir diğer kardeşimiz de Ahmet Özsoy.

Ankara’da TÜRKSAT yetkililerinden olan Ahmet Özsoy kardeşimiz de darbeci zalimler tarafından şehit edildi. Ankara’da İslami faaliyetlerin müdavimi olan Ahmet Özsoy kardeşimiz aynı zamanda Hakyol Vakfı müntesibiydi.

Rabbimizden her iki kardeşimiz için de rahmet ve mağfiret diler, yakınlarına ve dava arkadaşlarına sabr-ı cemil niyaz ederiz.

Şehitlerimiz onurumuzdur! Onların miras bıraktığı sancağı düşürmeyeceğiz!

Ankara’da Yaralılarımız da Var!

Şehitlerimizin yanı sıra Ankara’da yaralılarımız da var. İsmail Karadeniz kardeşimiz de onlardan biri.

Genelkurmay önündeki darbeci kuşatmayı yarma mücadelesine katılan İsmail kardeşimiz karnından yaralandı. Kendisini ziyaret eden Ankara Özgür-Der Şube Başkanımız Abdurrahman Çeliker, İsmail Karadeniz kardeşimizin ağzından şu sözleri aktardı:

“Ben 12 Eylül’ü, 28 Şubat’ı gördüm. Bir darbeye daha rıza göstermemiz mümkün değil. Ben tek oğlumla oraya gerekirse canımı vermek üzere gittim. Bedel ödemeden hiçbir şey olmaz. Allah şahit ki yüreğimde en ufak bir korku yoktu.

Sabah namazını kıldıktan sonra ben iki rekat şükür namazı kıldım ve Genelkurmay’ın bahçesine doğru kalabalıkla yüklendikten sonra o esnada mermi karnımdan girdi. Oğluma ‘Beni bırakın, siz gidin.’ dedim. Sonra beni hastaneye getirmişler…”