Darbe fideliği: Askeri okullar
Darbeci karakteri şekillendiren eğitim kurumlarını bir türlü tartışmaya açamıyor olmamızın, darbe tehditlerinden başını kurtaramayan bir ülke ve toplum olmamızla doğrudan bağlantısı var.
Oysa “sivrisinek kovalamak yerine bataklığı kurutmaya yönelmek” meseli hayatımızda hep tekrarlanır durur. Darbe belası ile bu sivrisinek-bataklık misali arasında yöntemsel bir benzerlik kurmak akıllara mı gelmiyor yoksa içerdiği zorluklar mı ufukları karartıyor?
Sebep her ne olursa olsun asıl gündemimiz kötülük ve çirkinlik kaynağı darbe bataklığını kurutmak olmalıdır. Askeri Liseler ve Harp Akademilerinde subay adaylarına kazandırılan temel bilgi ve perspektif, “tapusu askeri sınıflara zimmetlenmiş bir ülke ve halkın sahibi” olduklarıdır. “Ülke ve milletin sahibi devlet, devletin sahibi ordu” şeklinde formüle edilen resmi ideoloji, vesayetini devir daim ederek koruyacağı bir iktidar geleneği oluşturmuştur.
Askeri okullarda okuyan subay adaylarına kazandırılan mantık ülkenin ve toplumun geleceğini ipotek altında tutma haklarının sadece kendilerinde olduğudur. Kemalist hayat tarzının teminatı olma misyonu darbe planlarının en önemli muharrik gücüdür.
Kemalist subaylar, Atatürk ilke ve inkılaplarını normal yollardan içselleştirmesi mümkün olmayan bir halkı ancak darbe süreçleriyle hizaya çekebileceklerini henüz askeri lise ve akademilerde okurlarken öğrenmişlerdi. Darbeci kimliğini askeri okullarda edinen ve teğmen olup kıtaya çıktığı dönemlerden itibaren fiiliyata döken Kemalist subayların hayatında darbe siyaseti bir bağımlılık, bir tutku mesabesindedir.
Tek tek darbecilerin peşine düşmek, tespit edilen cuntaları çökertip yargılamak kadar diğer bir önemli mesele de darbeciler için birer fidelik işlevi gören askeri eğitim kurumlarındaki talim ve terbiyenin köklü ve kapsamlı bir değişime tabi tutulmasıdır. Siyasetin ve toplumun üstünde konumlandırılan, tartışma ve eleştirilerin dışında tutulan, ancak ele geçirilen cunta belgeleri üzerinden malumat sahibi olunabilen askeri eğitim kurumlarının mevcut halleriyle zarardan başka bir şey üretmesi mümkün değildir.
İsimleri faili meçhul ve işkence ile özdeşleşmiş Cemal Temizöz ve Veli Küçük tarzı subaylar yetiştiren askeri eğitim kurumlarının kapalı kutu işleyişine rıza gösterilecek mi? Hüseyin Kıvrıkoğlu gibi bin yıl sürecek darbe planları yapan kurmay subaylar yetiştiren askeri akademiler kimler için gurur, kimler için tedirginlik kaynağıdır acaba?
Dönemin başbakanına ana-avrat sövecek Osman Özbek gibi ahlaklı, kendisinden Kürtçe yardım isteyen yaşlı bir kadını “Git önce Türkçe öğren!” diye azarlayıp kovacak Hayri Kıvrıkoğlu gibi merhametli subaylar yetiştirecek mevcut askeri okul ve kurumlar aynen devam etsin değil mi!?
Çetin Doğan, İbrahim Fırtına, Dursun Çiçek gibi ismi her dönem darbe ve cuntayla, fişleme ve provakasyonla özdeşleşmiş “Şerefli Türk subaylarının soyu kesilmesin” diye askeri okulların müfredatında bir değişiklik yapmamak gerek değil mi?
“Bir sağdan, bir soldan astık” tekerlemesini üreten Kenan Evren’den “Boru bu, boru” masalını anlatan İlker Başbuğ’a kadar tarihe isimlerini altın harflerle yazdıran kurmay şahsiyetlerin çizgileri bereketlensin diye Kuleli, Işıklar ve Maltepe askeri liselerindeki müfredattan milim sapılmasına müsade edilmemeli değil mi?
Personel yetersizliği dolayısıyla Fatih, Beyazıt, Eyüp, İsmailağa camilerinin dışında bombalama planlaması yapılamayan diğer camiler için görevlendirilecek yeterli sayıda subayın acilen yetiştirilmesi için Harp Akademileri’ne tahsis edilen imkanların sorgusuz-sualsiz artırılması gerekir değil mi?
Mutki, Diyarbakır, Siirt, Tatvan, Bingöl, Başkale gibi daha bir çok yerde bulunan toplu mezarlara gelecekte yenilerinin eklenmesi için çalışan JİTEM kadrolarına takviye olacak genç subaylara bugün daha fazla ihtiyaç var değil mi?
Diyarbakır Askeri Cezaevi’ni Kürtler için cehenneme çeviren Esat Oktay Yıldıran, üniformalı zebanilerin nesli kesilmesin diye her bir subay adayına kahramanlık timsali olarak anlatılmaya devam edilmeli değil mi?
Hükümetin bir de bu konuda açılım yapması herhalde hiç fena olmaz. Özellikle bu süreçte kamuoyunun da geniş katılımıyla bir Askeri Okullar Çalıştayı düzenlemek üzere planlar yapılması gayet faydalı olacaktır. Topluma karşı darbe yapmaya, muhtıra vermeye, istihbarat, fişleme ve psikolojik savaş imkanlarıyla vesayet etmeye açıkça tutkulu, heveskar genç subaylar bataklığını kurutmaya yönelik önlemler mutlaka vakit geçirilmeksizin gündeme alınmalıdır.
* Bu makale ayrıca 24 Ocak 2010 tarihli Yeni Akit gazetesinde de yayınlanmıştır.
YAZIYA YORUM KAT