Darbe, darbeci, aazmettiricilere dair notlar…
2003 ve 2004… Sarıkız ve Ayışığı adlı iki darbe girişimi hiç olmadı…
Bu darbe girişimlerinden birinde üç kuvvet komutanı, diğerinde bir kuvvet komutanı işi son aşamaya kadar hiç getirmedi…
Bugün yüksek sesle "tezgâh, demokrasi" diye bağıran birçok gazeteci Ankara'da yapılan darbe toplantılarına hiç katılmadı…
New York süreci yaşanırken, yani Kıbrıs görüşmeleri sırasında Cumhuriyet'in Ankara temsilcisi üzerinden Cumhuriyet Gazetesi Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e ve hükümete karşı bir ayaklanma sinyali olan "Genç subaylar rahatsız" manşetini atarak, darbecilerin "yazılı kuvvetler"i rolüne hiç soyunmadı…
O gün saatlerce New York'ta, Ankara'da ve İstanbul'da askeri girişim müjdesi kimileri tarafından hiç beklenmedi…
Şemdinli bir rüyaydı…
Danıştay Saldırısı'nda orduya ait el bombaları hiç kullanılmadı…
Bombacı bunları ünlü bir generalden aldığını hiç itiraf etmedi…
Hrant Dink cinayetinde resmi ayak hiç olmadı…
Trabzon Jandarma Alay Komutanı cinayeti önceden bildiren astlarına, "tamam sonra bakarız" hiç demedi, cinayetten sonra bu aynı kişilere konuşmama emri hiç vermedi…
Evet, bunların hiçbiri olmadı…
Bunların hepsi hükümet uydurması…
Ya da bazı gazeteci, yazar ve aydınların icadı…
Ergenekon aslında hiç yok, Ergenekon bir safsata…
Öyle diyorlar…
Başta Baykal…
İşte son konuşmasından iki cümle:
"Ergenekon Hükümet tarafından yaratıldı. 2008 Ocak ayından itibaren soruşturmayı yöneten savcılık ve polis fezlekede 'Ergenekon terör örgütü" ibaresi kullanılmaya başlanıldı, o günden sonra bütün çete olayları Üzeyir Garih, Hablemitoğlu, Hrant Dink cinayetleri bu çeteyle ilgiliymiş gibi gösterildi…"
Baykal emin…
Ona göre, onun gözlem ve vicdanına göre Dink cinayetinin Ergenekon davasında tutuklanan isimlerle ilgisi hiç yok, zaten 301'le de ilgisi hiç olmadı…
Bir diğer isim: İlhan Selçuk…
Kendi gazetesine konuşmuş…
Diyor ki: "Bu davanın ciheti askeriyeye yönelen bir tarafı da var. Benim kaygım şu: Türkiye'de yargının ve ordunun içine de uzanan bir operasyonun hazırlığı yapılıyor (…) konuyu emekli askerlerden muvazzaf askerlere de yansıtmak istiyorsanız bu davanın bambaşka bir siyasi amacı olduğu ortaya çıkar…"
Doğru söylüyor!
Tabii yukarıda saydıklarımızın hiçbiri olmadı ki…
Susurluk'ta adı geçen Yeşil ve Çatlı'nın patronu generaller hiç var olmadılar…
2003 ve 2004'te darbeye soyunan generaller emekli olunca Cumhuriyet Gazetesi Vakfı'nda yönetici olmadılar…
Dün de söyledik…
İlhan Selçuk'un sorgulanma ve gözaltına alınma biçimi demokrasi açısından bir ayıptır…
Ancak demokrasiyi imha etme girişimine demokrasi adı verme daha büyük bir ayıptır…
12 Martlı günlerde yaşamıyoruz…
Doğan Avcıoğlu, İlhan Selçuk, Mümtaz Soysal'ların darbe girişimlerine sol ve demokrasi adını veren yok…
Ama ahlaksızlık diz boyu gidiyor…
Bu gelişmeler beni sadece politik olarak değil, kişisel olarak da ilgilendiriyor…
Uzun süredir tehditler alıyor, tehditlerin merkezinde yer alıyorum, tehditin kaynağı Ergenekon ve benzeri yapılar…
İlhan Selçuk'un gözaltına alınmasından sonra başta Hikmet Çetinkaya, Ali Sirmen, Fatih Altaylı, Leyla Umar gibiler tarafından, İlah Selçuk'u eleştirdiğim için, darbecilik kokan yazılarından alıntılar yaptığım için başka arkadaşlarımla birlikte yeniden hedef gösterildim.
Sembolik ya da fiili, linçe kalkışan, linç kanını vicdanında taşır…
Ama yetmez…
Suçluyorum…
Onları olacak her hangi bir saldırının sorumluları ilan ediyorum…
Yeni Şafak gazetesi
YAZIYA YORUM KAT