1. YAZARLAR

  2. Mehmet Kamış

  3. Dalan'ın ülkeye dönmemesinin sırrı
Mehmet Kamış

Mehmet Kamış

Yazarın Tüm Yazıları >

Dalan'ın ülkeye dönmemesinin sırrı

22 Nisan 2009 Çarşamba 02:17A+A-

Dün akşam saatlerinde gelen bir haber herkesi şoke etti. Bedrettin Dalan'ın başkanı olduğu İstek Vakfı'nın Poyrazköy'deki arazisinde yapılan kazı çalışmasında 10 lav silahı, 10 el bombası, 250 gr C4 patlayıcı, 800 mermi bulundu.

Ama asıl ilginç olanı 30 sis, 3 gösteri bombası ve 14 aydınlatma fişeğinin de kazıda çıkanlar arasında yer almasıydı. Bir eğitim kurumunun bahçesinde bulunan cephaneliğe bakar mısınız? Yani suikastlar, bombalamalar ve toplumsal gösteriler için ihtiyaç halinde kullanılacak cephanelikler bir eğitim kurumunun arazisinde bulunuyor. Bedrettin Dalan'ın, '10 gün içinde döneceğim' demesine rağmen aylardır yurtdışından gelememesinin altında sanıyorum bunlar yatıyor.

Türkiye'nin bütün yakın tarihini aydınlatacak günler yaşıyoruz. Danıştay cinayetinin Ergenekon soruşturmasıyla birleştirilmesi, terörün Türk siyasetini belirleme aracı olduğunun tescil edilmesinden başka bir anlama gelmiyor. Türkiye'de terörün şekli ve ideolojisi, bu ülkenin nereye götürülmek istendiğine göre değişiyor ancak terörün arkasındakiler hiç değişmiyor. Evet; Yargıtay'ın bozma kararından sonra Danıştay cinayeti dosyasını yeniden açan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı Ergenekon ile birleştirme kararı aldı. Hatırlayacaksınız; cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi Türkiye'de İslam soslu bir teröre ihtiyaç duyan toplum mühendisleri, Danıştay 2. Dairesi'ne saldırı düzenlemişlerdi. Saldırıda Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybetmişti.

Bir irtica yaygarası için bahane edilen bu cinayetin hiç de dinî içerikli bir cinayet olmadığı yargı tarafından da tescillendi. Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi ülkeyi kaotik bir havaya bürüyerek darbeye gidecek yolun taşlarını örmek isteyenler, bu kez suçüstü yakalandı. Danıştay saldırısı bu anlamda bir ilk ve bu açıdan baktığımızda çok önemli! Çünkü daha önce bu amaçla işlendiği muhtemel yüzlerce cinayet ve provokatif eylemler gerçek failleri bulunamadan kapanıp gitmişti. Cinayeti işleyen Alparslan Arslan'ın olayın hemen sonrasında yakalanması bütün planları alt üst etti. Zaten deştikçe çete bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. Mahkeme bunu tescil etti.

Son zamanlarda çok başarılı haberlere imza atan Bugün Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi Adem Yavuz Aslan'ın dünkü haberi de ilginç bir gerçeği ortaya çıkardı. Habere göre, 2000 yılında Şırnak Emniyet Müdürlüğü tarafından Hizbullah'a yönelik operasyonda yakalanan silahlar, daha önce kayıtlarda PKK eylemi olarak geçen birçok saldırıda kullanıldı. Ama bütün bu silahlar Jandarma envanterine kayıtlıydı ve en önemlisi de o dönem Şırnak Jandarma Alay Komutanı olan isim Levent Ersöz'den başkası değildi.

Hep merak ederim; 12 Eylül öncesinde Gün Sazak veya Kemal Türkler cinayetleri o gün aydınlatılsaydı, Hamit Fendoğlu'nu katleden bombayı kimlerin gönderdiği belirlenseydi, Çorum ve Kahramanmaraş olaylarının arkasındakiler çözülseydi, tıpkı Danıştay cinayetinde olduğu gibi failler suçüstü yakalansaydı 12 Eylül darbesi olabilir miydi? Ya da Susurluk'a 'fasa fiso' denmeseydi, bugün uyuşturucudan tutuklanan Ali Kalkancı'ları, Müslüm Gündüz'leri piyasaya sürenlere suçüstü yapılsaydı 28 Şubat olabilir miydi? Bu ülke her geçen gün biraz daha sırlarını ortaya döküyor. Bazı çevrelerin feryat figan bağırmalarının altında bu var. Bugüne kadar Türkiye böyle idare ediliyordu, ne demeye bu düzeni bozuyorsunuz!

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT