Ali Osman Aydın / Yeni Akit

CHP’de “bahar” neşesi!

Seçimler geçti ama tantanası geçmiyor, bitmiyor... Hala analizler dönüyor her tarafta. CHP’de ise hava günlük güneşlik görünüyor. Bahar gelmiş gibi! Vekiller koltuklarını garanti altına aldılar ya, seçim hiç olmamış, hiç hezimet yaşanmamış, seçmenlerine hiç özür borçları yokmuş gibi mutlu mesut devam ediyorlar hayatlarına.  AK Partili vekiller bile onlar kadar neşeli değil.  

Hatta CHP’li vekil Mahmut Tanal soluğu Fethiye’'deki yazlığında almış, arka planında yatların göründüğü göz alıcı bir marinadan seçmenine “Sağlıklı, huzurlu, esenliklerle dolu bir hafta” diliyor yüzünde hiçbir üzüntü belirtisi olmadan. 

Belli ki tatili hak ettiğini düşünüyor.  

Keyifler gıcır... O arka plandaki yatlardan birine binilip güzel bir koyda demirlenecek. Gün batımına karşı rakı balık yapılacak. Muhalefet olmanın nimetlerinin tadına varılırken kadehler CHP’li seçmenin şerefine kaldıracak.  

Tanal, Fethiye'de olduğu halde tatil yapmadığını söylese de tatil tutkusunun, “hayat üzüntüler için kısa” mottosunun bir CHP gerçeği olduğunu yakinen biliyoruz biz İstanbul’dan.  

Kılıçdaroğlu da yüzündeki sabit gülücükle rutin siyasi hayata tebrik mesajları yayınlayarak geri döndü.  Onun da keyfi yerinde anlaşılan. “Kazanıyoruz Ekrem” ise İstanbul’u bırakmış kim bilir hangi şahsi emelinin peşinde koşturuyordur.   

**** 

Muhalif basınsa seçmeni boş bırakmamak adına yalanlara ve manipülasyona devam ediyor tabii.  

Can Ataklı, “İddia ediyorum aslında bu seçimi muhalefet %50’nin çok üzerinde bir oyla kazandı.” diyerek gerçeğe kasten takla attırıyor. Hedef seçmeni şizofren yapmak herhalde!  

İsmail Saymaz seçimlerden önce iktidarı yerden yere vuruyor, Kılıçdaroğlu’nu göklere çıkarıyor, baş başa çekilmiş fotoğraflarını yayınlayarak adeta Kılıçdaroğlu’nun sözcülüğünü yapıyordu hatırlarsanız. Kılıçdaroğlu’nun demokratlığı, dürüstlüğü, işinin ehli oluşuna dair ifadeler fışkırıyordu yazılarından. Hatta “Liyakat iktidara yürüyor” diye kocaman bir palavra bile atmıştı.  

Şimdi aynı Saymaz ekranlara çıkıp milyonların önünde “Kemal Kılıçdaroğlu anketlerde zaten 3’üncü 4’üncü çıkıyordu ama 6’lı Masadaki liderlerin desteğiyle aday oldu. 6’lı ittifakın kurulma biçimi hatalıydı, 7 Kocalı Hürmüz hükümeti kurar gibi hükümet kurma tasarımı hatalıydı” diyor.  

Demiyor aslında. Seçmenin zekasına, güven duygusuna hakaret ediyor.  

Neden?  

Çünkü Kılıçdaroğlu bütün bunları yaparken her yerde cansiperane bir şekilde onu ve adaylığını savunuyordu. Her hamlesini destekliyordu.  

Ece Üner ana haber bülteninde çatır çatır muhalefet yapıyordu iktidara. İktidarın her işini o istihzai yüz ifadesiyle karalıyor, Kılıçdaroğlu’yla ilgili şeylere ise son derece müşfik yaklaşıyordu.  

Seçim bitti. Ece Hanım, sosyal medya paylaşımında Erdoğan’ı kastederek “Adam kazandığının ertesi günü ‘çalışın, çalışın, daha çok çalışın’ diyor, muhalefettekiler soluğu tatilde alıyor” diyerek “iktidarı da muhalefeti de eleştiriyorum, adilim” izlenimi vermeye çalışıyor kendince. 

Ece Üner muhalefetin seçim kazanamayacağını, kazansa bile çalışmayacağını, millet kan ağlarken tatile çıkmaktan keyif aldığını bilmeyecek kadar saf mı?  

Saymaz veya onun gibiler ittifakın yanlış olduğunu nasıl biliyorduysa, Ece Üner gibiler de muhalefetin tatili işten daha çok sevdiğini biliyorlardı. Bile bile muhalif seçmeni kandırdılar.  

**** 

Burada tek kaybeden muhalif seçmen!  

Bu adamlar ve iş birlikçi basın, aylardır ülkeye korku pompalıyorlardı: “Kadınlar sokaklarda gezemeyecek, cumhuriyet bitecek, demokrasi yok edilecek, bir daha seçim olmayacak, battık, bittik” falan.  

Şimdi localarından, tatilden, marinalarından bronzlaşmış tenleriyle esenlikler diliyorlar. “Bir elimde cımbız, bir elimde ayna, umurumda mı dünya” diyorlar.  

Ya da Ece Üner’de olduğu gibi aydınlanıyorlar!  

Hayrola siz Erdoğan’ın çok çalışkan olduğunu, seçmeninin bu çalışkanlığından dolayı ona oy verdiğini, Cumhurbaşkanlığı yemin töreninde tebriğe gelen adama bile “Beylikdüzü”nü soracak kadar iş kolik olduğunu bilmiyor muydunuz?  

Bilmiyorsanız, sizin hiçbir siyasi analizinize itibar edilmez! 

Biliyor ve saklıyorsanız da edilmez! 

Ama siz biliyordunuz, korku pompaladığınız ve seçmeni aldattığınız için maaş aldığınızdan dolayı, bile isteye “kazanıyoruz tiyatrosuna” devam ettiniz.  

Muhalif seçmen böyle dolandırılıyor yıllardır. Erdoğan öcü ilan ediliyor, korku pompalanıyor, seçim kaybedilince de “önümüzdeki maçlara bakalım” moduna giriliyor. Muhalif basın, siyasal muhalefetle birlikte muhalif seçmeni dolandırma işinde iş birliği yapıyor.  

28 Mayıs seçimleri muhalefette bir tasfiyeyi başlatabilir. Ama siyasetteki tasfiye yetmez. 21 yıldır söyledikleri hiçbir şey çıkmayan, işleri güçleri korku salmak olan dar kafalı muhalif yazarlar da, soytarı ekran yorumcuları da, muhalefetin kazanacağını söyleyerek umut aşılayan pazarlamacı gazeteciler de, haber bültenlerinden muhalefet yapan sözde sunucular da tasfiye edilmeli. Hikaye anlatarak, hezimeti aptalca nedenlere bağlayarak, “aslında biz kazandık” diyerek seçmeni aldatan muhalif basın tepeden tırnağa değişmeli.  

Bunlarla hesaplaşmadan CHP’nin bırakın seçim kazanmasını yıkıldığı yerden kalkması bile mümkün değil. Bunların ipiyle kuyuya inilmez! Çünkü CHP, değişim isteyen seçmenini temsil etmiyor. CHP’nin değişim diye bir derdi yok! Bakın siz değişim dedikçe, Kılıçdaroğlu parti kadrolarını Öztırak gibi antipatik emir erleriyle dolduruyor. Çünkü sizin ne istediğiniz umurunda değil. Çünkü tuvalet terliğine bile itiraz etmeyeceğinizi biliyor! CHP seçmeni artık bunu görse iyi eder. Bu ağır hakaret bir tepkiyi hak ediyor bence. Seçmen soytarılarla, sahtekarlarla hesaplaşmalı. 

Hesaplaşmak istemiyorsa? Kandırılmaya devam etmek istiyorsa da, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere büyükşehirlerdeki yenilgilere hazır olmalı!