Dağlının Bağa Hükmetmesi
19 Nisan Pazartesi akşamı Batı Yaka’nın Nablus şehri yakınındaki Karyut köyüne baskın düzenleyen Yahudi yerleşimciler köylülerin zeytin ağaçlarını kesti, zeytin bahçelerini perişan ettiler.
Kimdi bunlar, nereden çıkmışlardı? Ne hakla köylülerin zeytin bahçelerine girip ağaçlarını kesiyor, geçim kaynaklarını telef ediyorlardı? O baskını düzenleyip de ağaçları doğrayan bu eşkıyaların nereli olduğu sorulsa hiçbirinin Batı Yaka’yla, Nablus’la ve Karyut’la herhangi bir ilgilerinin olmadığı görülecektir. İşgal devleti dünyanın değişik ülkelerinden toplayıp getirttiği o göçmenleri, oranın asıl sahipleri olan Filistinlilerden zorla gasp ettiği arazilere inşa ettiği Yahudi yerleşim merkezlerine yerleştirmiştir. Onlar da dağlardan ve ormanlardan indirilip salınmış canavarlar gibi bağlara, bahçelere, bostanlara saldırıp ağaçları kırıyor, buldukları her şeyi dağıtıyorlar.
Burada zikrettiğimiz olay sadece bir örnek. Benzeri daha nice eşkıyalık yaptılar. Ekin tarlalarına girip ekinleri yaktılar. Hayvanları sürü halinde önlerine katıp götürdüler. Bazen toptan telef ettiler. Bazen araçlarıyla yolda kasten insanlara çarpıp öldürüyorlar. Daha birkaç gün önce bir yerleşimci kadın küçük bir çocuğu aracıyla ezdikten sonra kaçtı.
Düşünün ki dünyanın değişik beldelerinden getirilen bu eşkıyaların, gasp yoluyla ele geçirilmiş arazilere iskân edilen göçmenlerin Batı Yaka’daki varlığını kimse sorgulayamıyor. Son olarak Libya’nın Sirte şehrinde güya zirve düzenleyen Arap liderler de sorgulayamadı. ABD Başkanı Obama’nın göstermelik yeni Yahudi yerleşim merkezleri inşasının durdurulması çağrısı da tamamen kof çıktı. İşgal devletiyle, Filistin halkını temsilden son derece uzak Abbas yönetimi arasındaki masa başı görüşmelerin başlatılması için yerleşim birimleri inşaatının dondurulmasını isteyen Obama’nın bu isteği aslında işgal devletinin önünü açmaktan başka bir amaç taşımıyordu. Çünkü haksız bir şekilde gasp edilen arazilere inşa edilmiş yerleşim merkezlerinin kaldırılmasını veya yenilerinin inşasının tamamen durdurulmasını değil sadece dondurulmasını istiyordu. Böyle olmasına rağmen Obama bu isteğinde de ısrarlı olmayıp sadece 6 ay dondurma şartıyla başlatılmasını istedi. Sonra sürenin üç aya indirilmesini istedi. En sonunda da şartsız başlatılması talebinde bulundu.
Oysa Siyonist işgal devletinin 1967 Haziran Savaşı’nda işbirlikçi Kral Hüseyin rejiminin ihaneti sonucunda hâkimiyetine geçirdiği Doğu Kudüs ve Batı Yaka üzerindeki hâkimiyeti konuyla ilgili tüm uluslararası kararlarda işgal olarak nitelenmektedir. Dolayısıyla işgal devletinin yapması gereken buradan bir an önce elini ayağını çekmesi ve orayı tamamen asıl sahiplerine bırakmasıdır. Gasıp işgalcinin burada dünyanın değişik yörelerinden getirttiği göçmen eşkıyalara bir kulübe inşa etme hakkı olmadığı gibi oranın sahiplerinden hangisinin aslen Batı Yakalı olduğunu hangisinin olmadığını belirlemeye asla yetkisi olamaz.
İşgalcinin bugün kalkıp da, Batı Yaka asıllı olmadıkları iddiasıyla binlerce Filistinliyi bu bölgeden sürmeye kalkışması sadece Arap dünyasıyla veya İslâm âlemiyle değil tüm insanlıkla alay etmesi demektir. Fakat işgalciye bu cesareti veren, Filistinlilerin yurda dönüş haklarının önünü kapatan uluslararası emperyalizm ve onun yönlendirdiği yerli işbirlikçilerdir. İşgal devletinin binlerce Filistinliyi, Batı Yaka asıllı olmadıkları iddiasıyla bu bölgeden sürgün etme kararı almasının tam da Ramallah’taki General Dayton kuklası hükümetin başına geçirilmiş olan Selam Feyyad’ın Filistinli mültecilerin yurda dönüş haklarının artık önünün kapandığı yönünde sözler sarf etmesinden sonraya denk gelmesinin bir tesadüf olmadığını sanıyoruz. Aynı şekilde kararın, Avrupa Birliği’nin Lübnan’daki Filistinli mültecileri muhtelif ülkelere yerleştirme ve bu yolla onları yurda dönüş hakkından vazgeçirme girişiminden sonraya denk gelmesi de bir tesadüf değildir.
Filistin topraklarının tümü üzerinde işgalci ve gasıp durumunda olan, Batı Yaka ve Doğu Kudüs üzerindeki işgalciliği ise ilgili tüm uluslararası kararlarla tescil edilmiş olan Siyonist sultanın, kendini kimin yerli olduğu kimin olmadığı hakkında karar vermeye yetkili görüp de sürgün faaliyeti başlatması bölgedeki geniş çaplı Yahudileştirme faaliyetinin bir parçasıdır. Fakat o bu faaliyeti kendi gücüne ve imkânlarına değil uluslararası emperyalizmden ve işbirlikçilerden aldığı desteğe güvenerek yapıyor.
İşgal devletinin yeni tehcir faaliyetinin amacı Kudüs ve Batı Yaka’daki Filistinli nüfusu tedricen azaltarak bu bölgeyi tamamen “İsrail” tahakkümüne geçirmek, Filistin’i de 365 km2’lik Gazze’ye sıkıştırmaktır.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT