Dağ Fare mi Doğurdu?
Suriye'ye Her An Bir Askeri Müdahale Beklenirken
21 Ağustos Çarşamba gecesi Şam'ın banliyölerindeki sivil halka Esed güçlerince yapılan kimyasal başlıklı füze saldırıları neticesi çoğu çocuk ve kadın olan 1600 civarında sivilin katledilmesi sonrasında katliam görüntülerinin dünya kamuoyuna yansımasın sonrasında oluşan sıcak atmosferde, başı ABD çekmek üzere Fransa ve İngiltere gibi batılı ülkelerin dahil olacağı bir koalisyonun Esed rejimine karşı sınırlı bir dış müdahale de bulunacağına dair kuvvetli bir beklenti oluşmuştu küresel bazda.
Öyle ki Rusya bile böyle bir müdahaleye askeri anlamda karışmayacağını vurgularken, Esed'in bir numaralı müttefiki İran ve eklentisi Hizbullah bile; müdahale olursa neler neler yapacakların dair kendilerinin bile inanmadığı tehditler savurmakla beraber, müdahalenin gerçekleşmesi halinde ellerinden hiç bir şey gelmeyeceğinin, müdahaleyi önleme ve karşılık vermede hususundaki acziyet ve çaresizliklerinin farkında idiler.
Gerçi ilk günden müdahalenin sınırlı olacağı ve rejimi değiştirmeyi hedeflemediği ABD tarafından deklare edilmişti ve olası bir müdahalenin savaşın gidişatını ciddi manada değiştirmeyeceği tahmin ediliyordu. Lakin böyle kozmetik (göstermelik) bir saldırının bile rejimin geleceği açısından, en azından moral açısından tehlikeli olabileceği endişesinden olsa gerek, gerçekleştirilmemesi için Rusya ve İran tarafından tüm diplomatik araçların kullanıldığı görüldü.
Sürecin başında herkes nefesini tutmuş her an olabilecek bir askeri müdahaleyi beklerken, süreç ilerledikçe müdahalenin gerçekleşme ihtimal ve beklenti düzeyinin gün geçtikçe düştüğü görüldü. Önce İngiltere yan çizdi, ardından Obama kendi yetkisinde olan müdahale için ABD parlamento organlarından karar çıkması talebinde bulundu.
Bu şekilde sürüncemede bırakılan müdahale beklentisi, görünürde Rusya ve İran'ın da yoğun uğraşıları neticesi Esed'in kimyasal silahlarını teslim etme vaadi karşılığında tamamen ortadan kalkmış oldu.
Tamamen diyoruz, çünkü ABD yetkililerince her ne kadar Esed vaadine uymazsa müdahale seçeneği masada duruyor dense de, sürecin geçmişi geleceği hakkında fikir veriyor ve mevcut şartlar devam ettiği sürece Esed'e karşı batı müdahalesinin söz konusu olmayacağını ortaya koyuyor.
Askeri Müdahalenin Yapılmaması Beklenmeyen Bir Gelişme mi İdi?
Müdahalenin her an yapılabileceği beklentisinin ardından iptali, müdahaleyi onaylayan ya da karşı çıkan pek çok kesim için sürpriz olmuş gözüküyor. Benim için pek sürpriz olmadı. Müdahale beklentisinin çok yüksek olduğu günlerde kaleme almış olduğum Suriye'ye Olası Batı Müdahalesi Hakkındaki yazımda, müdahalenin yapılıp yapılmayacağı ile eğer yapılırsa sınır ve hedeflerinin neler olacağına, Suriye halkının maslahatının değil, batı ve İsrail'in çıkarlarının dikkate alınarak karar verileceğini; bu kararları vermenin çok kolay olmadığını, ne türlü karar verilirse verilsin, batı ve İsrail'in çıkarları açısından avantaj ve dezavantajların söz konusu olabileceğini belirtmiştim.
Gelinen noktada batının askeri müdahaleyi kendi çıkarları aleyhine, varılan anlaşmayı ise her yönden lehine görerek bu anlaşmaya razı olduğunu, hatta razı olmak bir yana cankurtaran simidi gibi sarıldığını söylemek mümkün.
Esed'e askeri müdahale yanlısı olanların söylediği gibi, bu anlaşma Esed rejiminin kimyasal katliamını temize çıkarmakla kalmamış, şimdiye kadar işlediği tüm suç ve katliamları meşrulaştırmıştır. Bu nedenle Esed rejimince bir zafer olarak nitelenmiş, İran ve eklentilerince de bir zafer havasıyla ve neşeyle karşılanmıştır.
ABD Yağmaya Niyeti Olmadığı Halde Niye Gürledi?
Esed'in kimyasal silah kullanması ardından batının (özellikle ABD'nin) o yüksek tonda tehdidi yapması, konumunun vaz geçilmez bir gereği idi. Çünkü hem kimyasal silah kullanımını kırmızı çizgi ilan etmiş, hem de kimyasal silahla katledilenlerin görüntüleri dünya bazında ciddi bir infial uyandırmıştı.
Rusya ve İran'ın bile bu konumda Esed'i çok ciddi olarak savunamazken, bu konuya duyarsız kalmak, her iki yönden de batı için çok ciddi bir imaj kaybı olacaktı. Zaten Mısır darbesine verdikleri destek nedeniyle İslam aleminde çok ciddi bir prestij kaybına uğramışlardı. Bir de kimyasal katliama sessiz kalırlarsa bu prestijlerinin yerlerde sürünmesi, tüm insancıllık, adalet gibi söylemlerinin hiçe çıkması anlamına gelecekti.
Bu durum ise, bu değerleri sadece söylem ve görsellik olarak kullanarak, bu şekilde dünyanın diğer bölgelerinde ve İslam coğrafyasında kültürel hegemonya kurmuş batı için bu prestij kayıplarının devamı, öldürücü bir yara anlamına gelmekteydi.
Bu nedenlerle gök kendini esip gürlemek zorunda hissetti ve esip gürledi. Lakin bu göstermelik (kozmetik) bir esip gürleme idi. Yağmaya niyeti olmadığı halde yağacakmış gibi esip gürledi, ama zaten niyeti olmadığı için yağmadı. Zaten yağmak zorunda kalsa bile göstermelik (kozmetik) yağacak, bu gönülsüz yağışta belki de Esed'e fayda verecekti.
Yağmaya niyeti olmadığı için bir yandan esip gürlerken, bir yandan da Rusya ve İran'ın attığı topa çıkıp onlarla karşılıklı top çevirmeye başladı. Sürecin başında Esed'e darbe vuracakmış gibi esip gürlerken, sürecin sonunda Esed'in üzerine bir damla bile yağmadan sessizce çekip gitti.
Yaptığı anlaşma ile bir taşla iki kuş vurmuş oldu kendince. Hem İsrail için potansiyel tehlike olan kimyasal silahların imhası, hem de İslamcı muhaliflerin Esed karşısında güçlenmelerinin önüne geçilmesi.
Anlaşma Neticesi Derin Bir Oh Çekenler ve Gülenler
Böylece batı ve İsrail, Esed ve müttefikleri ile tüm Esedseverler derin bir nefes alarak ellerini ovuşturdular. Bir kez daha mazlumların kanları üzerinden kirli pazarlıklar yapılmış, zalimlerin sırtları sıvazlanmış ve zulümlerinin devamı için onay ve imkan sağlanmıştı.
Hülasa batının askeri müdahalesi konusunda ne beklenmeyen oldu, ne de dağ fare doğurdu. Batı tıynetinin gereğince tam kendisine yakışanı yaptı. Bu arada kendisini hamile gibi görünmesine sebep olan karın şişkinliğini indirerek hamile olmadığını, yani Esed'e bir düşmanlığı olmadığını, hatta onun dostu olduğunu ortaya koymuş oldu.
Ortaya çıkan durumdan bütün şer cephesi gayet memnun. Esed'inden Obama'sına, Putin'inden Hamaney'ine, Hürriyet'inden Aydınlıkçılar'ına, Antikapitalist Müslümanlardan kompleksli elit 3. Yol Mümkün Müslümanlarına kadar. Hepsi derin bir oh çekip içten içe sevinçle gülüyorlar. Gülün bakalım bir müddet daha. Bir gün bizde güleceğiz elbet. Ama unutmayın, 83.Mutaffifin Suresi 29'dan 36'ya kadar olan ayetlerde açıklandığı gibi, son gülen iyi güler.
YAZIYA YORUM KAT