1. YAZARLAR

  2. M. Nedim Hazar

  3. Çuvaldaki mızrak
M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Çuvaldaki mızrak

20 Haziran 2009 Cumartesi 01:47A+A-

Yıllardan beri öylesine enteresan bir zihniyete sahip medya anlayışımız var ki; yaşanan gelişmelerden bir adım geri çekilip bakamadığımız için tuhaflıklar bize normal geliyor nedense. Misal, haberin kendisini değil de, o habere gelen tepkiyi manşet yapan bir gazetecilik anlayışı hakim bu ülkede.

Bir belge ortaya atılıyor, Holding medyası her daim olduğu gibi bunu görmezden geliyor, lakin yetkililer durumu ciddiye alıp açıklama yapınca, 'Falanca belge hakkında soruşturma' diye manşet olabiliyor. Ne hoş değil mi?

Son andıç hakkında bir şey yazmayı zaid görüyorum, zira meselenin yaklaşılmayan yönü kalmadı. Lakin serinkanlılıkla süreci takip edenlerin vardığı iki kanaati yazmasam da haksızlık olacak.

İlki, bu son gelişme göstermiştir ki; Ergenekon soruşturması buzdağının görünen kısmı bile değil. İkincisi ise daha vahim; bazı medya kuruluşları kurumsal, bazılarının mensupları ise bireysel olarak darbeciliği canı gönülden savunuyor, istiyor ve mevcut tablo onları fena halde rahatsız ediyor. Bunu anlamak için alim olmaya da gerek yok. Haberlere yaklaşım tarzlarına, gerçekler karşısındaki zorlamalı kıvırmalarına bakmak yeterli.

Bir dostum, çok orijinal bir yöntem geliştirmiş. Bahsi geçen zihniyeti neredeyse her gün test ettiğini söylüyor.

Şöyle yapıyormuş; bu tür haberlerin yer aldığı gazetelerin internet sitesine iki farklı isimle yorum yolluyormuş. Darbecilik ve Ergenekon ağzıyla yapılan yorumlar anında sayfada yayınlanırken, azıcık özgürlük ve demokrasi kokan yorumlar asla yayınlanmıyormuş.

'İstersen bak' dedi ve gazetecilik kulvarına sonradan giren bir gazetenin sitesini gösterdi dostum. Son yayınlanan belge akabinde yapılan yorumları okurken kanım dondu. Misal şöyle bir yorumu yayınlayabilmişti bu gazetemiz: "Belge gerçektir ve bence çok doğru ve haklı bir belgedir. Askerimize bu yüzden güveniyoruz, gericilere ve AKP'ye hakkettiği dersi verecektir..."

Bu millet nice zamandır ikiyüzlülükten çekip durdu. İkiyüzlü politikacılardan çekti örneğin. Halktan gibi görünen halk düşmanlarından, milleti temsil ettiğini söyleyen derin devlet maşalarının, muhafazakâr olduğunu söyleyen takiyecilerin ettiği az şey değil. Medya için de aynı şey söz konusu. Kendi menfaatleri ve yöneticilerinin ezik ideolojileri dışında hiçbir şeyi önemsemeyen bu güruh, yıllar boyu kendi halkını ezen, aşağılayan, hor gören yayınlar yaptı. Hem de halkın cebindeki parayı alarak.

Çıkarılan bu kadar gürültü ve patırtının biraz da nedeni bu sayın seyircilerimiz. Artık çoğu anladı bu pilavın su kaldırmayacağını. Dönemlerinin bittiğini, ikiyüzlü ve kirli gazeteciliğin, siyasetin artık para etmediğini görüyorlar. Tiraj oyunları, reyting çakallıkları ile oturdukları kocaman reklam pastalarının da bitebileceğini anlayıp son bir gayret ile olmadık taklalar atarak uzatmaları oynamayı hedefliyorlar. Oysa artık anlamaları lazım, bu ülkenin kaderinde demokrasi ve özgürlükten gayrı bir gelecek yok, olmamalı. Toplumu korkularla kendi içine kapayarak cukkayı sağlam etme, hüküm sürme dönemi bitti. Kapalı kapılar ardında istedikleri kadar yeni psikolojik entrika planları yapsınlar, istedikleri kadar öcü üretsinler fark etmiyor.

Son andıç olayıyla enteresan bir hayret, akıllara durgunluk veren bir şaşkınlık ile 'Ah ne fena be!' türü madrabazlıkları kimsenin yutmadığı gibi. Sanki bu ülkede ilk defa andıç olayı yaşanıyormuş, sanki vaktiyle bizzat kendileri o andıçların kuryeliğini yapmamışlar gibi. Bir hayret ki sormayın! O kadar günlükler, 'lahika'lar, fişlemeler, raporlamalar bu ülkede hiç yaşanmamış gibi...

Buyurun soruyoruz işte, 28 Şubat andıçlarının son çıkan belgeden aşağı kalır yanı mı vardı ki, o dönem topa binbir gönül ve şevkle dalarken şimdi 'Aman Tanrım' moduna giriyorlar? Mızrağın artık çuvalı deldiği noktadalar diye yaptıklarını bilmiyor mu bu millet?

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT