"Cümlenin maksudu bir" değil
"Cümlenin maksudu bir lakin rivâyât muhtelif" derler; yani "Hepimiz aynı şeyi kast ediyoruz ama farklı söylüyoruz". Böyle olan durumlar ve sözler vardır, fakat çok kere farklı söyleyenlerin maksatları, anlatmak istedikleri şeyler de farklı olur.
Suriye meselesi, islamcılık, İmam Hatip okulları, zorunlu ve seçmeli din veya din kültürü dersleri gibi konularda, genellikle aynı değerleri ve düşünceleri paylaştığımız dostlarımızla farklı düşündüğümüz veya farklı söylediğimiz oluyor, olmuştur, olacaktır; bunda yadırganacak bir durum da yoktur. Bu dostların derdi ülkemizde islamlaşma, dindarlık, din eğitim ve öğretimi; yani bunların bulunması, gelişmesi değildir; onlar böyle bir gelişmeden rahatsız olmak şöyle dursun mutlu olurlar. Fakat ortak amacımız için kullanılan araçların uygun olup olmadığı konusunda farklı görüşler, yorumlar ve teklifler söz konusudur.
Zorunlu din kültürü ahlak bilgisi dersi konusunda da mesela sevgili Yasin Aktay, değerli Hilal Kaplan gibi dostlarımız farklı düşünüyor ve yazıyorlar; ama onların maksadı "din eğitimi, dindarlaşma, islamlaşma olmasın" değil, tam aksine "olsun ve sağlıklı olsun"dur. "Teklif edilen araç (zorunlu ders) uygun bir araç mıdır?" sorusuna onlar "Hayır" cevabını veriyorlar, ben ve benim gibi düşünenler ise "Evet" cevabını veriyoruz.
Bir de sözleri gibi maksatları da farklı olanlar var; bazı solcular, laikçiler, dindarlaşma (veya sünni dindarlaşma) karşıtları yalnızca zorunlu din kültürü dersine değil, seçmeli Kur'an, Hz. Peygamber'in hayatı ve din derslerine de karşı çıkıyorlar. Din hürriyeti, laiklik, insan hakları gibi kavramları kullanarak ulaşmak istedikleri hedef, "dindarlaşmayı azaltmak veya ortadan kaldırmak"tır. Bunların bazılarına göre dindarlaşmanın ardından şeriat düzeni gelecek ve laiklik elden gidecektir, kimilerine göre ülkenin bütün müslümanları sünnileşecektir, kimilerine göre alenen günah işlemek zorlaşacaktır… yani tehlikeler bunlardır ve engellenmelidir.
Temel maksadımız bir olan dostlarımızı böyle bir düşünceden ve hedeften tenzih ediyorum.
Geçmiş zamanlarda "tahammül" başlığı altında birkaç yazı yazmıştım da olumlu ve olumsuz pek çok tepki ile karşılaşmıştım. Olaylar beni tasdik ediyor; halktan ziyade okumuş yazmış kesimde tahammülsüzlük gittikçe artıyor, farklılığa tahammül edecek yerde onu ortadan kaldırmak hedef oluyor. Halbuki "sosyal bir varlık olan insan" her bakımdan farklı olan hemcinsleriyle birlikte yaşamak durumundadır. Rejim, sistem, düzen ne olursa olsun bu böyledir. Ya insanlığın değerini, huzur ve asayişi koruyacak sınırlar dahilinde farklılığa tahammül edilecek yahut da kavga, gürültü, kan, kin devam edecek, hayat herkese zehir olacaktır.
Seçim biz "insanlara" bırakılmıştır.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT