Cumhuriyet Gazetesinin Davasına Bugün de Devam Edildi
Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerinin yargılandığı davaya bugün de devam edildi.
"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" iddiasıyla tutuklanan Cumhuriyet gazetesinin yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra bugün başladı. 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı davanın ikinci duruşması bugün (25 Temmuz 2017) görülüyor.
"Sansürün kaldırılışı" ve "Basın Bayramı" olarak kutlanan 24 Temmuz'da görülen ilk duruşmada Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, köşe yazarı Kadri Gürsel ve çizer Musa Kart iddianamedeki suçlamalara yanıt verdi. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu'nun savunması ise, jandarmanın savunma evrakına el koyması dolayısıyla bugüne kaldı.
Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Vakfı İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, Almanya'da bulunan gazetenin eski yayın yönetmeni Can Dündar, Cumhuriyet Gazetesi Yayın Danışmanı Kadri Gürsel, Cumhuriyet Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay, gazetenin okur temsilcisi Güray Öz, gazetenin çizeri Musa Kart, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyeleri Önder Çelik ve Bülent Utku, Cumhuriyet Vakfı Danışma Kurulu üyesi avukat M. Kemal Güngör, Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık ve gazetenin köşe yazarlarından Hakan Kara, Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya'nın de aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında, Türk Ceza Kanunu'ndaki 'anayasal düzene karşı suçlar' ve Terörle Mücadele Kanunu'nun ceza artırımını öngören düzenlemesi kapsamında 7,5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezaları isteniyor.
İstanbul Adliyesi 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmalar, cuma gününe dek devam edecek.
Kimler izliyor?
Cumhuriyet davası için IFJ, EFJ, IPI, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, PEN gibi çok sayıda uluslararası gazeteci ve yazar örgütlerinin temsilcileri Türkiye’ye geldi. CHP, HDP, Haziran Hareketi, EMEP, Halkevleri, DİSK gibi birçok parti ve partili ile sivil toplum örgütü de adliye önünde yer aldı. Duruşmayı bugün takip eden isimlerden bazıları şöyle:
Erol Önderoğlu, Ruşen Çakır, Sarp Kuray, Hilmi Halacoğlu, Mahmut Tanal, Banu Güven, Mehveş Evin, Nazım Alpman, Mustafa Kuleli, Erdem Gül, Oya Baydar, Hasip Kaplan, Duygun Yarsuvat, Aziz Rutkay, Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Cihangir İslam, Efkan Bolaç.
İşte dakika dakika yaşananlar:
16:20 - Utku: Savcı Murat İnam, soruşturma sürecinde 3 bilirkişi seçmiş. Listeden seçmesi gerekirken liste dışı bilirkişi atamış.
16:15 - Utku: Sonuç olarak heyetinizin kabul ettiği iddianame daha sanıkların görevlerinin ne olduğunu dahi doğru yazamamış bir iddianamedir.
16:10 - Duruşma başladı. Bülent Utku savunmasına devam ediyor.
16:05 - SEGBİS kaydı için duruşmaya beş dakika ara verildi.
16:00 - Utku: Savcı Özgür Metin kendisine yazılan müzekkerelere cevap vermiyor. Amacı yargılamayı uzatmak ve tutukluluğun devamını sağlamak .
15:55 - Bülent Utku, sözünü kesen Mahkeme Başkanı'na "Birazdan size geleceğim, Allah'ın sopası diye bölümde Gülen'i nasıl koruduğunuzu anlatacağım" dedi.
15:52 - Duruşma sırasında bir çocuğun, adliye koridorunda resim yapması ilgi çekti. Salonun önünde bekleyen insanlar "İşte bu umudu yargılıyorlar" dedi.
15:50 - 22. sayfada tekrar Yenigün A.Ş’nin başkanı. Ve nihayet savcı, 23. sayfada doğruyu bulup peş peşe bana Cumhuriyet Vakfı’nın yöneti kurulu üyesi olduğum için soru soruyor. Savcı doğruyu buldu derken daha ileri gidiyor. 31. sayfada bana Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı olduğumu söyleyerek soru soruyor. Ama yine 31. sayfada 8-10 satır aşağıda beni tekrar Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği’ne indiriyor. 34. sayfada her şeyi unutup sil baştan, beni tekrar Yenigün A.Ş’ne yönetim kurulu başkanı yapıp bu sıfatım nedeniyle soru soruyor. Özgür Metin ne yaptığının, ne sorduğunun farkında mı sizce?
15:45 - Ben, Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu başkanıymışım. Bu sayfada iki yerde sorusuna ‘Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığınız Yenigün Haber Ajansı ve Yayıncılık A.Ş.’diye başlıyor. 12. sayfada başkanlığımı devam ettiriyor. 13. sayfada ise başkanlık makamından düşürerek, beni tekrar Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi olarak görüyor. 14. sayfada yine Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesiyim. 16. sayfada ise daga çarpıcı. Savcının satır aralığı vermeden sorduğu 1. soruda Yenigün A.Ş’nin başkanıyım, 2. soruda yönetim kurulu üyesi. 17. sayfada sadece Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu başkanıyım. 19. sayfada tekrar, sadece Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesi. 21. sayfada Yenigün A.Ş’nin yönetim kurulu üyesiyim.
15:43 - Utku: FETÖ’ye, PKK’ya destek için girişilen çaba beyhude demektir. Üstelik bu, hukuksal - yasal - mantıksal unsurlardan yoksun bir çabadır.
15:41 - Utku: Peki, gazetede o tarihte çalışmaya başlamamış olan kişi için DHKP-C suçlaması getirilmesinin mantığını kim, nasıl izah edebilir?
15:40 - Utku: DHKP-C ile ilgili suçlama, Vakıftakilere karşı ileri sürülmüşse, yönetici olmayanlara karşı da ileri sürülmesinin nedeni nedir?
15:38 - Utku: Gazetenin FETÖ ile ilişkilendirilmesine kimse inanmaz. Buna pratiklerimiz engeldir. Bu nedenle dosyaya PKK, sonra DHKP-C de eklenmiştir
15:36 - Utku: Gazetenin manipülasyon ile insanları etkilediği iddia edilmişse de bu yolu seçenin operasyon yapanların olduğunu dosya ele vermektedir
15:35 - Utku: Erdoğan, Can Dündar'ın tahliye kararına “Öyle bırakmam onu” der. Başka bırakmayanlar da vardır. Hem bizi hem Can Dündar’ı.
15:24 - Utku: Görevin bu operasyon için atanan Murat İnam’a verilmesinin nedeni, müebbetle yargılanması nedeniyle iradesinin ipotek altında olmasıdır.
15:30 - Utku: Cumhuriyet'in FETÖ ile ilintili olduğu algısının yalnız başına yaratılması yeterli bulunmamış, buna PKK da eklenmiştir.
15:27 - Utku: Dosyadaki sekiz yazının PKK ile ilgili olmadığı görünüyor Savcının FETÖ+PKK için operasyona başlama nedeni toplumda yaratılmak istenen algı.
15:25 - Utku: Aydın Engin’in yazısıyla darbeciler arasında ilişki kurabilmek, ancak yasa, hukuk ve de mantık ile bir irtibatın kalmamasıyla olanaklıdır
15:24 - Utku: Savcı Murat İnam operasyon başlatmak için Aydın Engin'in yazısı dışında başka bir haber ve yazıyı gerekçe olarak göstermemektedir.
15:22 - Utku: Tutanakta soruşturmaya resen başlandığı yazılı ise de kimse buna inanmasın. Savcı Murat İnam, herkesi kandırmaya kalkıyor.
15:20 - Utku: Cumhuriyet’in yöneticileriyle bazı yazarlarını aynı anda gözaltına alıp tutuklayarak siyasal operasyonla susturmak isteyen siyasi irade aklını başına alarak IŞİD ile düştüğü aynı çizgiden bir an önce kurtulmalıdır. Bahsettiğim Abdulkadir Masharipov’dur. Yılbaşı gecesi onlarca kişi katleden IŞİD militanı. Aslında o gece Cumhuriyet’i havaya uçurarak toptan yok etmek istiyor. Üstündeki eleman Ebu Cihad’ın gönderdiği ‘Bu saatte orada kimse olmaz’ mesajı üzerine Cumhuriyet’te katliam yapmaktan vazgeçiyor.
15:15 - Utku: Zamanın koşullarının, ruhunun bizleri getirdiği nokta budur. Bu koşulları ve ruhu reddediyorum. Kabul etmiyorum. Bu koşullara ve ruha karşı çıkıyorum, karşı çıkmaya devam edeceğim. İnsanların cesaret hakkı vardır. Ben bu hakkımı sonuna kadar kullanacağım. Elbette herkesten bu hakkı kullanması istenip, beklenemez. Ama bazı kişiler için bu ‘hak’ bir ‘görev’dir. Bu görevleri yerine getireceklerin başında da hukukçular ve gazeteciler gelir. Davetim onlaradır; cesaret hakkını kullanmaktan çekinmesinler.
15:13 - Utku: Hukukun geldiği nokta budur. Bilmem tehlikenin farkında mısınız? Ben farkındayım. Hem hâkimler - savcılar için hem sanıklar için hem kendim için. Hem de hukuk ve Türkiye’nin geleceği için. Peki, bu durumda hâkimler nasıl karar verecekler? Kararları beğenilmezse ne olacak? Beğenilecek şekilde mi karar verecekler? Beğenilmeyecek şekilde karar verirlerse akıbetleri ne olacak? Bu durumda sanıklar kime, neye, nasıl güvenecekler? Adalet duygusunun kalmadığı, hukukun, adaletin yok olduğu bir toplumu bekleyen kaosun yaratacağı tahribatın tamir edilebilmesi mümkün mü? Mümkünse nasıl?
15:10 - Utku: Nuriye Gülmen ve Semih Özakça cezaevine konuldular. Açlık grevi günlerce sürerken tutuklanmayı haklı-makul görecek hiçbir mazeret yoktur.
15:02 - Utku: 15 Temmuz’a gelene kadar bizler, bu 'siyasal İslam-muhafazakâr' örgütlenmeye muhalif yerde konumlandık. Yargılanmamızın nedeni budur.
14:59 - Utku: Zamanın koşullarını, ruhunu sadece 15 Temmuz darbe girişimi ve bu darbe girişimine karşı alınan önlemlerle açıklamak yetersiz kalır.
14:58 - Utku: 33yıllık meslek yaşantımda, düzenlediğiniz tensip zaptı gibi bir metinle, sıkıyönetim mahkemeleri dışında pek az rastladım.
14:50 - Duruşma öncesi savcı söz alarak "İddianameyi Murat İnam imzalamamıştır" dedi. Akın Atalay ise "İmzaladı demedik, soruşturmayı yürüten dedik" karşılığını verdi.
14:45 - Cumhuriyet davasının öğleden sonraki oturumu başladı. Söz sırası Bülent Utku'da.
13:45 - Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi öncülüğünde, adliye binası önünde bir basın açıklaması yapıldı. Grup adına yapılan açıklamayı Ertuğrul Mavioğlu okudu. "Bu dava, Türkiye’de demokrasinin varlığı ya da yokluğunun test edildiği, başta basın ve ifade özgürlüğü olmak üzere tüm dünyada kabul görmüş, evrensel düzlemdeki hak ve özgürlüklerin kullanılıp kullanılmadığının sınandığı bir dava" denen açıklamada, şimdiye dek savunmasını yapan Cumhuriyet çalışanlarının ifadeleri hatırlatıldı. Açıklama, şu sözlerle sona erdi:
"...Ve Cumhuriyet Gazetesi’nin terör örgütlerine yardım etmekle suçlanarak tutuklanan muhabiri Ahmet Şık, mal varlığını soran hakime dedi ki: Tek dikili ağacım kızım Mina’dır. Onunla gurur duyuyorum. Hayatta tek dikili ağaçları çocukları olan gazetecilerle baş edemezsiniz."
13:42 - Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel BaşkanıKemal Kılıçdaroğlu, güvenlik görevlilerinin dün Kadri Gürsel'in, oğlu Erdem Gül'e sarılmasına izin vermediklerini hatırlattı, ardından şöyle konuştu:
"Cumhuriyet gazetesi; Cumhuriyet'le yaşıt bir gazete. Bütün ömrü FETÖ gibi suç örgütleriyle mücadele eden bir gazete. Şimdi bu gazetenin yazarlarını alıyorsunuz, FETÖ'yle iltisaklı diye hapse atıyorsunuz. Aklın mantığın alacağı şey değil. Umuyoruz bu arkadaşlar serbest bırakılırlar. En büyük arzumuz budur. Düşünün Ahmet Şık'a soruyorlar. 'Servetin nedir?' diye. 'Tek dikili ağacım, kızım' diyor. Medya bu hale getirilmeli miydi? İddianameyi hazırlanan savcı da FETÖ'den yargılanan birisi."
13:14 - Yargılamaya saat 14:30'e kadar ara verildi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Bülent Utku savunma yapacak.
13:13 - Sabuncu: Ben Pensilvanya'ya hiç gitmedim. Gülen bana koku hediye etti, kalem hediye etti diyen gazeteci olmadım. Gülen'i öven tek yazım yok. Bizler namus ve şerefle gazetecilik yapmış; geçmişi belli gelecegi de belli olan kişileriz...
13:10 - Sabuncu, Mahkeme Başkanı'nın "Vakıf yönetiminin herhangi bir haberin yayınlanıp yayınlanamayacağı konusunda bir telkini olabilir mi?" sorusu üzerine "Göreve başlamamdan tutuklandığım ana kadar hiçbir etki olmamıştır. Her sabah vicdanımla masama oturur vicdanımla kalkarım" dedi.
13:00 - Mahkeme Başkanı'nın "Terör örgütleriyle ilgili aranıza sınır konması için belirteciniz nedir?" sorusuna Sabuncu, şu yanıtı verdi:
"Vakıf Yönetim kurulu'nun belirlediği ana çerçeve ve temel ilke kapsamında Cumhuriye'te ayrımsız olarak şiddet savunulamaz. Terör eylemini gerçekleştiren örgüt terör örgütüdür. Bazen bir eylemin neden, kim tarafından gerçekleştirildiği konusunda bir belirsizlik varsa 'eylemci' ya da 'saldırgan' denir."
12:57 - Sabuncu: Cumhuriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni odasında ilginç bir manzara vardır. Odanın bir tarafı mezarlığa diğer tarafı adiyeye bakar. Bu Türkiye'deki gazetecilik serüveninin kısa bir özetidir.
12:53 - Gazetenin Eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, sosyal medya hesabında Sabuncu'nun "İddianamede yer alan hemen hemen tüm manşetler benim hukuki sorumluluğumdan önceki manşetler" ifadesini paylaşarak "İddianamede yer alan manşetler, Murat Sabuncu yayın yönetmeni olmadan benim attığım manşetler. Hepsini savunuyorum" dedi.
12:50 - Sabuncu: Gelelim Hurşit Külter haberlerine. Bu cumartesi günü kez Cumartesi Anneleri, Beyoğlu’ndaki meydanda bu ülkenin kimi görevlileri tarafından kaybedilen evlatları için toplanacak. Onlar, 644 haftadır evlatlarını arıyorlar. Bu 1990’lar ülkemizin bir gerçeği. Bir kişinin kaybolduğuna ilişkin haberlerin çıkmasından sonra gazetecinin görevi soru sormaktır. Cumhuriyet de bunu yapmış.
12:45 - Sabuncu: 12 Temmuz 2016’da gazetenin ilk sayfasındaki “YAŞ’ta Paralel Tasfiye” haberi üzerinden bilirkişi itham ediyor. Aynı gün iktidara yakın Star’ın manşeti “FETÖ’nün işi yaş”. Ne farkı var bunun Cumhuriyet'in haberinden?
12: 40 - Sabuncu: Demokrasinin iyi olduğu dönemlerde gazetecilik kolay yapılır ama ülkede karışıklığın olduğu dönemlerde gazetecilik zordur. İleride bu günlerle gurur duyacağız. Bizim görevimiz bu zor günlerde de sorgulamayı yapabilmek.
12:36 - Sabuncu: Bir diğer manşet; ‘Cadı avı başladı”. Bu manşeti anlatmaya gerek yok, biz karşınızdayız. İbrahim Kaboğlu, Cihangir İslam, Murat Sevinç bu cadı avının mağduru değil mi? 120 bin kişinin ihraç edilmesi cadı avı değil mi?
12:35 - Duruşma yeniden başladı.
12.30 - SEGBİS kaydı için duruşmaya on dakika ara verildi.
12.25 - Sabuncu: 6 milyon oy alan bir partinin olmadığı mitinge 'Eksik Demokrasi' demek suç mu? Yenikapı'ya HDP çağrılmadı diye 'Eksik Demokrasi' dememizi nasıl eleştirebilirsiniz?
12:20 - Sabuncu: Ankara’da görülen 15 Temmuz çatı davası iddianamesine göre AKP, 1 Kasım Genel Seçimlerinden zaferle çıkınca FETÖ düğmeye bastı. Darbeciler, darbeyi 9 Kasım’dan sonra planlamışlar; ama biz bu girişimin planlandığından 3 ay önce mesaj vermekle suçlanıyoruz.
12:15 - Sabuncu: Darbe girişimi öncesi, 25 Temmuz 2015 tarihli ‘Yurtta Savaş, Dünyada Savaş’ manşetinin yanında Atatürk’ün herkes tarafından bilinen ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ ilkesine atıflı bu cümlenin, 15 Temmuz darbe girişimindeki ‘Yurtta Sulh Konseyi’ ile ilgili subliminal mesaj verildiği belirtilmiş bilirkişi raporunda. Bu insaf ve izandan çok uzak bir ithamdır.
12:10 - Sabuncu: Bugün burada duruşma salonunda Cumhuriyet manşetlerini ortaya koyup ‘şöyle şöyle’ demek zor geliyor. 1 Eylül 2016’da Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmenliği’ne atandım. İddianamede yer alan hemen hemen tüm manşetler benim hukuki sorumluluğumdan önceki manşetler. Hukuki ve cezai sorumluluğum yoksa da ahlaki ve siyasi sorumluluğumu mutlaka savunacağım.
12.05 - Sabuncu: İktidar temsilcilerinin, o gruba en ağır hakaretler eden gazetecilerin o zaman konuştuklarını buraya getirmeyi kendime yakıştıramam. 17-25 Aralıkta paralar, ayakkabı kutuları ortaya yayıldı. Abdullah Gül ABD'ye aracı gönderdi. Bunları yazmayana gazeteci denir mi? 'Cumhuriyet 17 Aralık yayın yasağına uymayacak' tweetinden darbeye destekle suçlanıyorum. Böyle bir suçu nasıl görmezdik? Bir gazeteci olarak teker teker manşetler üzerinden geçmek evimin basılmasından, kelepçeden, tecritten daha ağır geliyor.
12:03 - Sabuncu: Herkes Ahmet Şık'ın kitabı İmamın Ordusu'nun peşindeydi. Korkusuz 100 kişi tarafindan basıldı. O 100 yayıncıdan biri de benim. Eskiden gazeteciler haberin ve tarihin tanığıydı artık meslektaşlarının yargılandığı davada tanıklıklar. Bu da tarihe geçecek.
12:01 - Sabuncu: Benim hiç MASAK raporum yok. Ama savcı‘zengin göstersin diye’ iddianameye MASAK raporu da var diye eklemiş. Ben gazetede 2014 yılında çalışmaya başladım. Ama siz 2013 yılında vakıfta olanları bana soruyorsunuz. O tarihte vakıf çalışanlarını tanmıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim. O tarihte vakıf çalışanlarını tanmıyordum. Çay içmişliğim yoktur. Tanımadığım insanlarla çalışmadığım gazetenin vakfını ele geçirmişim. Bylock kullanan 18 bin kişi varken 13 kişiyle görüşmüşüm. Bir gazeteci olarak binde birine bile temas etmemişim. Az olmuş. Mehmet Ekinci ile konuştum. OdaTV yargıcı idi. Ömürlerinden iki yıl çaldığınız, dokunanın yandığı arkadaşlarımızın görüşmecisi idim. Biz ağır tecritteyiz.‘Görmek istersen denizi yukarıya çevir yüzü’ derdi Sabahattin Ali. Biz tecritte yukarıyı da göremiyoruz.
12:00 - Sabuncu ifadesine devam ediyor. Duruşma sırasında sık sık tartışma yaşandığı; Mahkeme Başkanı'nın tavrının "çok sert olduğu" belirtiliyor.
11:55 - Sabuncu: Türkiye’de bağımsız gazeteciliğin bedeli tutuklanmak, cezaevine konmak ve savunma için dokuz ay beklemek. Biz bunların hepsini yaşadık. Bizi tutuklayan, soruşturmayı yürüten bu davanın savcısı, FETÖ üyesi olmakla, ağırlaştırılmış müebbetle yargılanıyor. Ve bu kişi hala işinin başında ve o iş adalet dağıtmak, bizim işimiz gazetecilik bize kalem bile verilmedi.”
11:52 - Sabuncu: 'FETÖ’ şüphelisi savcı Murat İnam bize FETÖ iftirası atıyor. Müebbetle yargılanırken tutuksuz, biz dokuz aydır tutukluyuz. Dört yılda 1400 manşet atılır, bilirkişi içinden cımbızla çekip rapor yapıyor. Adeta lafını çok seviyor ‘Adeta’larla dolu adeta iddianame. Cumhuriyet çalışanlarının yüzde 10’unu gözaltına aldınız. Siz gazetenin yüzde 10’u dışında tüm gazeteyi, ailelerimizi dokuz aydır mağdur ediyorsunuz. Arkadaşlarımızdan birinin beş yaşındaki çocuğunun mal varlığı bile sorgulanmış.
11:50 - Davanın ikinci günü, jandarmanın evraklarına el koyması nedeniyle dün savunmasını yapamayan Murat Sabuncu'nun ifadeleriyle başladı.
11:30 - Duruşmaya girmek isteyen bazı vatandaşlar ve gazeteciler ile güvenlik görevlileri arasında başlayan tartışma devam etti. "Umarım siz de mahkemelerle uğraşmazsınız" diyen vatandaşa güvenlik görevlisi "İnşallah uyuşturucadan, hırsızlıktan yargılanırım ama böyle bir davadan yargılanmam" karşılığını verdi. Bunun üzerine duruşmayı izlemek üzere gelmiş diğer kişilerde olaya müdahil olarak "Siz bu insanları uyuşturucu ve hırsızlık suçlamarıyla karşılaştıramazsınız. Bu insanlar suçsuz yere hapisteler. Hırsız değiller" tepkisini gösterdi.
11:00 - Kemal Işıklar adlı vatandaşın, "Hrant için adalet" yazılı tişörtüne el kondu. T24'e konuşan Işıklar, yaşananları şöyle anlattı:
"Adalet Sarayı'na 'Hrant için Adalet' yazılı tişörtümle geldim. Ama siyasi tişört ile giremeyeceğimi söylediler. 'Ne yapmam lazım?' dedim; 'Ya emanete bırakın ya da yeni tişört alın' dediler. Ben de emanete bıraktım. Adalet Sarayı'ndan adaletimi alacağım çıkarken. Sarayın ismi 'adalet' ama adalet yazılı tişörtü almıyorlar."
10:45 - Duruşmayı takip etmek isteyen vatandaşlarla güvenlik görevlileri arasında tartışma yaşandı. Yabancı gazetecilerin duruşmayı takip etme talebi üzerine bir güvenlik görevlisi, Türkiyeli vatandaşlara dönerek "Yabancıları alacağıma sizi alırım daha iyi" dedi. Güvenlik görevlisi, daha sonra "Sarı basın kartlı gazetecileri de almıyoruz, sadece adliye muhabirleri girebilir" ifadesini kullandı.
Duruşmalar, '150' kişilik salonda görülüyor
Çok sayıda basın örgütünün "katılım" çağrısı yaptığı duruşma için ayrılan salonun yalnızca '150' kişilik olması dikkati çekti. Duruşma salonu önünde bulunan yetkililer, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nin en büyük salonunun 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait olduğunu belirtti.
Kime, hangi suçlamalar yöneltildi?
Gazete çalışanlarına yönelik iddianame, tutuklamalardan 156 gün sonra hazırlandı. Gazeteye yönelik soruşturmayı başlatan, ancak daha sonra hakkında ‘FETÖ’ davası açılan Murat İnam’ın imzasının yer almadığı iddianameyi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci ve Cumhuriyet Savcısı Yasemin Baba imzaladı.
Silahlı terör örgütüne üye olmaktan 15 yıla kadar hapis
İddianamede, Can Dündar, Mehmet Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Aydın Engin, Bülent Yener ve Günseli Özaltay’ın, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan ayrı ayrı 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Akın Atalay, Mehmet Orhan Erinç ve Önder Çelik’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 11.5 yıldan 43 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Bülent Utku, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Hikmet Aslan Çetinkaya’nın da “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” ve “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçlarından ayrı ayrı 9.5 yıldan 29 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmasını istedi.
Ahmet Şık’ın ise “PKK ve DHKP/C” silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası isteniyor.
Operasyon başladı, savcılık açıklama yaptı
Cumhuriyet gazetesine yönelik ilk operasyon 31 Ekim 2016 pazartesi günü sabah saatlerinde başladı. Sabah saatlerinde Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile yazar ve yöneticler gözaltına alındı. Bir süre sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmayla ilgili şu açıklamayı yaptı:
“Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık Anonim Şirketi (Cumhuriyet gazetesini çıkaran şirket) ve gazetenin imtiyaz sahibi konusundaki Cumhuriyet Vakfı yöneticileri hakkında, PKK/KCK ve FETÖ/PDY Terör örgütlerine müzahir olduklarına, 02/04/2013 tarih ve 2013/4 sayılı yönetim kurulu toplantısında alınan vakıf üyeliğine seçim kararının usulsüz olduğuna, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa bir süre öncesinde darbeyi meşrulaştırıcı yayınlar yapıldığına dair iddia ve tespitler üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımızca ‘FETÖ/PDY ve PKK/KCK terör örgütlerine üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ suçlarından bir kısım şüpheliler hakkında 18/08/2016 tarihinde soruşturma başlatılmıştır.”
Soruşturmayı yürüten savcı 'FETÖ sanığı' çıktı
Cumhuriyet gazetesine açılan soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savıcısı Murat İnam’ın 2 Kasım 2016’da Selam Tevhid soruşturmasında kumpas kurduğu iddiası ile ‘FETÖ’ye üye olmaktan’ yargılandığı ortaya çıktı.
Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ bu durumu ‘talihsizlik’ diye niteledi ve “Olmaması daha doğrudur. Keşke böyle bir görevlendirme yapılmamış olsaydı daha iyi olurdu, daha da doğru olurdu” dedi.
"İddianame kasıtlı yanlışlarla dolu"
Bugünkü duruşma öncesi Gazete Duvar’a konuşan Cumhuriyet’in avukatlarından Abbas Yalçın, savcılık tarafından hazırlanan iddianameyi , “Çok özensiz ve kasıtlı yanlışlarla dolu” diye eleştirirken şu bilgileri verdi:
“Müvekillerimizi hiçbir şekilde bağlantıları olmayan terör örgütleri ile ilişkilendirme çabası var. Yıllar önce yaptıkları telefon görüşmeleri ve hiçbir problem taşımayan para trafiklerinin tamamını büyük bir problem varmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Açıkçası gazeteye hiç olmayan bir suçlamayı yönelten, bunun için de elinden geldiği çabayı gösteren ama hiçbir şekilde de başarılı olmayan bir iddianameyle karşı karşıyayız.”
"Umudumuz bir an önce tahliye"
Gazetenin yazar ve yöneticileri, ‘kaçma şüphesi’ nedeniyle tutuklandı. Tutuklamalar yaşanırken hakkında yakalama kararı olan gazetenin İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay yurt dışından Türkiye’ye döndü ve Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı.
Avukat Yalçın, müvekillerinin hiç tereddüt etmeden ifade vermeye gittiklerini belirterek şunları söyledi:
“Müvekillerimizi zaten evlerinden aldılar. Evlerinde bulamadıklarını ise telefonla çağırdılar. O tarihte bile yurt dışında olan Akın Atalay da kalkıp kendisi geldi. Hiçbir müvekillimizin, hiçbir zaman kaçma şüphesi olmadı. Buna rağmen tutukluluğa ilişkin 9 aydır yapılan tüm talepler ‘kaçma şüphesi ve delilleri yok etme’ gerekçesiyle reddedilerek arkadaşlarımız cezaevinde tutuklu bulunuyor. Bu dosya ilk gününden itibaren tüm avukatlara gizli ve kısıtlı oldu. Dosyaya gizlilik kararı getirilerek avukatlara da kısıtlılık kararı getirdiler. Dosyadan gözaltı kararları da dahil olmak üzere bir tek evrak bile alamadık. Dolayısıyla müvekillerimizin bu dosyadan hiçbir şeyi karartma ihtimalleri ve kaçma şüpheleri de yoktu. Gerçeğe aykırı bir şekilde böylece müvekillerimizi tutukladılar. Umudumuz bir an önce bu hukuksuzluğun son bulup müvekillerimizin bir an önce tahliye edilmesi.”
Cumhurbaşkanı "Öyle bırakmam onu" demişti
Cumhuriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün 26 Kasım 2015'te tutuklanmasına gerekçe gösterilen MİT TIR'ları haberi, gazetede 29 Mayıs 2015 günü "İşte Erdoğan'ın yok dediği silahlar" başlığıyla yayımlanmıştı.
Haberde, Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlarla Suriye'deki gruplara silah ve cihatçı sevk edildiği iddia edilmiş, kanıt olarak da savcılık dosyasından alındığını belirtilen görüntüler verilmişti.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet'te bu haberin yayımlanmasından iki gün sonra, 31 Mayıs 2015 günü TRT canlı yayınında TIR'lar konusunun gündeme getirilmesini 'casusluk faaliyeti' olarak niteleyerek "Bu casusluk faaliyetinin içine o gazete de girmiştir. Haberi yapan bedelini ağır ödeyecek" demiş ve davanın açıldığını duyurmuştu.
Erdoğan programda "Bu olay Bayırbucak Türkmenleriyle alakalı bir konu. Hep şunu ifade etmişimdir: Özellikle insani yardım noktasında şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımız Bayırbucak Türkmenlerine bu desteği vermektedir. Kimden aldın bu rakamları? Paralel yapı. MİT'e yönelik atılan o iftiralar bir ajan bir casusluk faaliyetidir ve bu gazete de bunların arasına girmiştir. Avukatlarıma talimatı verdim hemen davayı açtım. Burada hakikaten samimi dürüst olan, onlara verdiğimiz eğitimi çok samimi olarak açıklarlar. Bu haberi yapan kişi bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu. Üst akıl böyle bir talimat veriyor. DAİŞ'ten bahsettiler, terör örgütlerinden bahsettiler. Bayırbucak Türkmenleriyle ilgili bizim desteğimizin olmadığını iddia ediyorlar. Ahmet Davutoğlu Bey'in, benim defaatle yaptığımız toplantılar var. Lojistik yardımlarımızı, verdiğimiz eğitimleri açıklarlar. Biz onları yalnız bırakmamanın ötesinde, sıkıntıda olanların bir kısmını ülkemize çektik, tekrar daha sonra gönderdik. Bu konuda bize muhalif olan siyasilerden, bunu bilenler de vardır. Biz zalim Esed'in eline bunları bırakamayız. Elimizden gelen desteği vermeye devam edeceğiz. Ben davamı da açtım. Bunların derdi Türkiyenin imajına gölge düşürmek. Bunu özel haber olarak yapan kişi de bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu" diye konuşmuştu.
Kaynak: T24
HABERE YORUM KAT