Cumhuriyet Gazetesi'ndeki "hizipler savaşı" da tam gaz sürüyor!
Cumhuriyet Gazetesi'nde GYY dahi sansürlenebiliyor... CHP'deki iktidar savaşı anlaşılan sol-Kemalist medyaya da sıçramış durumda!
HAKSÖZ HABER
Kuruluşundan bu yana ismi hep cuntacılık, komitacılık faaliyetleri ile birlikte anılan Cumhuriyet Gazetesi'nde yine ve yeniden bir "ele geçirme operasyonu" yaşanıyor. Bir dönem ortalığı toz dumana çeviren İlhan Selçuk ve Hasan Cemal'in başını çektiği hizipler arası iktidar savaşı yeni şeflerle sürüyor. Bir süredir Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun ile Cumhuriyet Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Mollaveisoğlu arasında yaşanan gerilim ve çatışma mahkeme koridorlarına, sansürlenen yazılara ve manşetlerde kendini gösteren "gazetemiz işgal edilemez, satın alınamaz" gibi nutuklara kadar uzandı.
CHP'deki hizipler savaşı paralel olarak Cumhuriyet Gazetesi'nde de kendisini gösteriyor. Aydınlanma ve ilerlemenin merkez üsleri karanlık ve fanatik bir takım hesaplarla birbirilerine düşmüş durumda. Ülke ve topluma demokrasi getirme, bahar ve refah getirme türkülerinin en önce CHP ve Cumhuriyet kadrolarına okunmasının icabı daha iyi anlaşılıyordur herhalde. Sansürden şikâyet edip gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Mollaveisoğlu'nun makalesini yayınlamamak da nedir Allah aşkına!
Madem GYY olarak tayin edilen Mollaveisoğlu "gazeteye uyum sağlayamadı", madem "yönetim yeteneği gösteremedi", madem "makamının ne derece önemli olduğunu özümseyemedi" alın görevden gitsin. Bu alengirli anlatımlar, hizipler arası hesaplaşmaya gönderme yapan metaforik ifadelerle ne diye okurların canını sıkıp vaktini ziyan ediyorsunuz…
Hizipler arası savaşın hiçbir ahlaki zemine oturmadığının, basit bir iktidar ve menfaat mücadelesinden ibaret olduğunun en önemli göstergelerinden birisi de sık sık "Kuvayı Milliye ruhu"na atıflar yapıp taban tutma operasyonlarında kendisini gösteriyor.
"Para karşılığı haber yapıldı mı?" sorusuna normal şartlarda "evet, yapıldı" veya "hayır, yapılmadı" gibi net bir cevap verilir. Fakat bu tür sorular Cumhuriyet oligarşisine yöneltilince başlıyor bir feryad figan: "Ekonomik durum kötüye gidiyor... Dolar yükseliyor. Tüm basın kuruluşları ekonomik açıdan zor durumda ama bu grup ısrarla gazeteye saldırıyor." Hep o bildik "milli birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok muhtaç olduğumuz şu günlerde" edebiyatı… Bilemiyoruz sözler kimler için heyecan verici geliyor acaba?
"Tehdit, şantaj, yalan ve iftira olmayan yazılara neden sansür uyguluyorsunuz?" gibi gayet açık bir soru karşısında dahi Yunus Nadi'nin çocukları benzer hamasetlerle, ajitasyon kokan sloganlarla cevaplar yetiştirmeye yelteniyorlar: "Cumhuriyet Vakfı ve Cumhuriyet gazetesi bir Kuvayı Milliye kurumudur; işgal edilemez, satılamaz, satın alınamaz."
Kimin veya kimlerin Cumhuriyet'i ele geçirmek istedikleri tartışması kamuoyundan bağımsız olarak ilerliyor elbette. Cumhuriyet Gazetesi kuruluşundan itibaren Tek Adam ve Tek Parti despotizmini savunmuş, İslam düşmanlığını laiklik ve çağdaşlaşma adına yükseltmiş, askeri darbeleri kışkırtıp muhtıralardan parti kapatmalara değin her türlü provokasyona öncülük etmiş bir yayın organıdır. 27 Mayıs cuntasına, 9 Mart cuntasına, 28 Şubat cuntasına çanak tutan, kılavuzluk eden, erketelik yapan Kemalist gazetecilerin merkez üssüdür Cumhuriyet. İçlerindeki komitacılık ruhu ülke ve topluma sirayet edemeyince hizipler arası hesaplaşmaya dönüyor.
En son seçim sürecine ilişkin sistematik dezenformasyonlar örgütlemekle, kamuoyunu seçimler hakkında endişeye sürüklemekle, Erdoğan'ı ülkeyi yağmalayan tek adam olarak resmetmekle öne çıktılar. Kılıçdaroğlu'nun mutlak ve kaçınılmaz zaferi geliyormuş gibi bir sürü hikâyeler uydurdular. Şimdi uydurdukları bütün yalan ve manipülasyonlarla yüz yüze kaldılar. Siyaset ve topluma musallat olamayınca birbirlerine düştüler ve kendi içlerinde bir iktidar savaşına doğru sürükleniyorlar. Hayır, "durun, siz kardeşsiniz!" diye ikaz etmek bize düşmez elbette…
HABERE YORUM KAT