Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın öz eleştirisi ve eğitim reformu
Cumhurbaşkanı Erdoğan İbn Haldun Üniversite Külliyesi’nin açılış töreninde eğitim reformunun gerekliliğini vurguladı.
HAKSÖZ HABER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Açılış Törenine katıldı. Törende yaptığı konuşmada dikkat çeken husus eğitim noktasındaki zaaflara yönelik yapılan vurgularda saklıydı. Erdoğan, teknik alt yapı olarak ulaşılan seviyeyi Avrupa’nın da ilerisinde olarak tanımlarken eğitim-kültür alanında gençliğin geldiği seviyenin yetersizliğine işaret etti.
Daha önce de benzer vurgular yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıkça bu alanlarda başarısız olunduğunu ifade etmişti. "Siyasi ve ekonomik taraflarını bir kenara bırakıp, sadece ilmi yönüyle bakacak olursak batı dünyası ilhamını bizim köklerimizden almıştır. Biz kendi köklerimizi unutarak veya dışlayarak onun türevlerini esas alarak kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Fikri bir buhranın içinde çırpınıyoruz. Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ülkemizin yaşadığı bu tartışmaların temelinde geleceğimizi nerede arayacağımız olmuştur. Ülke ve millet olarak kendimizi kontrolsüz bir batılılaşma fırtınası içinde bulduk. Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirilmek üzere çıkılan yolun batı taklitçiliğine dönüşmüş olması en büyük kayıptır. Türkiye'nin siyasi, ekonomik, askeri olarak yeniden kendine güvenini kazandığı son dönem, bu tür tartışmaların daha adil şartlarda yürümesine de imkan vermiştir. Türkiye bu fikri tartışma zenginliğini hayırlı bir inkişafla neticelendirecektir. Hükümet olmakla muktedir olmak, muktedir olmakla iktidar olmak arasındaki farkı iyi biliyorsunuz. Gerçek iktidarın fikri iktidar olduğunu iyi biliyoruz. Samimi bir muhasebeyle geçtiğimiz 18 yılda her alanda, tarihi eserlere ve hizmetlere imza attığımızı ama eğitim ve öğretimde, kültürde arzu ettiğimiz ilerlemeyi sağlayamadığımızı düşünüyorum.”
Konuşmasında dikkat çektiği hususların, “batının gelişmesine ön ayak olan İslam coğrafyası” ön kabulü dışında oldukça önemli vurgular taşıdığı açık. Bu önermede haklılık içeren noktalar olsa da “gelişme” söz konusu olduğunda batı merkezli bir süreci öngördüğünü de belirtmek lazım. İslamcı akımların çok sık dile getirdikleri bu sözün eleştiriye muhtaç olduğunu ifade etmek gerekiyor. Bunun dışında “batılılaşma buhranı” olarak ifade edilebilecek değiniler Türkiye’nin ve İslam dünyasının içine düştüğü siyasi, ekonomik, zihinsel körlüğe işaret etmesi açısından çok değerli tespitler içeriyor. Bu noktada Ak Parti birikiminin sağladığı avantajlarının muhasebesini yapmak adına da önemli veriler sunuyor. Dikkat çekici husus bu birikimin liderliğini yapan kişinin başarısızlık olarak tanımlamasını yaptığı süreç hakkında elle tutulur bir adım atılmamasıdır.
Genç nüfus oranının yüksek olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan yine eleştirel bir şekilde gençliğin eğilimlerinin arzu edilen gibi olmadığını haklı olarak vurguluyor. “Medyamız en modern alt yapıya sahip ama bizim sesimizi yansıtmıyor. En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz. Bunun için de fikri iktidarımızı da hala tesis edemediğimiz kanaatindeyim. Hiç kimsenin bu arayıştan rahatsız olmaması gerekir. Bu arayışın sona ermesi bir ülkenin veya toplumun felaketi demektir. Bize lazım olan ilhamını gelenekten alan yenilikçiliktir. Günlük hayatımızda otomobili bırakıp atı ulaşım vasıtası olarak görme gibi şey tabi ki yok. Bizim derdimiz ve arayışımız başka. Dünyadaki hâkim fikri anlayışın ve fiili düzenin sadece ardından giderek kendimize çok daha iyi bir medeniyet inşa edemeyeceğimize inanıyorum. Tek vazgeçilmezimiz inancımızın naslarıdır. Onun dışındaki her şeyi yeniden yorumlamak, üretmek mümkündür. Ne insanlığın milletimizin ve inancımızın binlerce yıllık birikimine sırtımızı döneceğiz, ne de modern dünya imkânlarını reddedeceğiz. Esasen insanoğlu kimi zaman iyi yönde, kimi zaman kötü yönde kendisini yenileyen bir varlıktır. Biz her alanda olduğu gibi fikri alanda da üretici olma peşindeyiz, Türkiye kuru kuruya batıcılık saplantısı yanında, pek çok sapkın ideoloji ve akımın zehrine de maruz kalmış bir ülkedir. Fikri iktidarımızı kökü ve ruhu itibariyle bize ait olmayan bir medeniyete kaptırmamızın nedeni, bu sapkın akımların önlerinin bilinçli şekilde açılmasıdır. Amorf bir nesil yetiştirme gayreti ülkemize oldukça pahalıya mal olmuştur. Yapmamız gereken kendi medeniyet birimimize uygun nesiller yetiştirmektir"
Hâkim paradigmanın inşa ettiği dünyaya itiraz içeren bu sözler göz ardı edilemeyecek bir perspektifi barındırıyor. Yaptığı itirazların muhtevasında katılmayacağımız şeyler vardır muhakkak. Medeniyet fikrinin bizatihi kendisi var olan hâkim fikri anlayışı aşmanın önünde engel olabilir. Ancak itirazlarının temel kalkış noktası olan inanç ve o inancı var eden naslar, Müslüman dünya için reçete arayan herkesin ortak vurgusu olmalıdır şüphesiz. Bu açıdan bakıldığında Erdoğan’ın Müslümanca bir itirazı içeren sözleri oldukça önemli bir yerde duruyor. Eğitim öğretim hususunda daha önce yaptığı vurguların ötesinde bu konuşmasındaki “müfredat tadilatından ziyade topyekun eğitim-öğretim reformu” çağrısı ise inşallah zikredilen temel kalkış noktasından hareketle yapılır.
HABERE YORUM KAT