1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’ndaki Konuşması ve Hasan Cemalgillerin Korkusu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’ndaki Konuşması ve Hasan Cemalgillerin Korkusu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’ndaki Konuşması ve Hasan Cemalgillerin Korkusu

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’nda yaptığı konuşma gazeteci-yazar Hasan Cemal’i son derece kaygılandırmış görünüyor. Hasan Cemalgillerin asıl korkusunun Erdoğan’dan ziyade bizatihi İslamcılığın kendisi olduğu anlaşılıyor!

30 Kasım 2019 Cumartesi 13:19A+A-

HAKSÖZ-HABER

Hasan Cemal T24’teki köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 6. Din Şurası’nda yaptığı konuşmayı değerlendirmiş.

Erdoğan’ın teorik açıdan son derece ufuk açıcı ve tutarlı olan bu konuşması iktidarda olan partisinin pratik icraatlar ve politikalarına vurulduğunda ortaya çıkan yoğun çelişkilerden ötürü olsa gerek kamuoyu ve İslami kesimlerde pek heyecan uyandırmadı.

Ama Erdoğan’ın parti pratiğinde ve somut icraatlar alanında karşılık bulmasa da bu tarz söylem ve çıkışlarının karşıt cenah/lar/ı ne derece kaygı ve endişelere sevk ettiğini göstermesi açısından Hasan Cemal’in yazısının bunun tipik bir örneği olduğunu düşünüyor ve aşağıda ilginize sunuyoruz:

Erdoğan'la Gizli Gündem...

Demokrasi amaç mı, araç mı? Demokrasi ara istasyon mu?

Yazı yazmaya niyetim yoktu.

Ama Aydın Engin'in Tırmık'ını okuyunca yazmadan olmaz dedim.

Tayyip Erdoğan 6. Din Şûrası'nın kapanış konuşmasında demiş ki:

Nefsimize ağır gelse de,

hayatımızın merkezine dönemin

koşullarını değil, dinimizin                         

hükümlerini yerleştireceğiz.

Demiş ki:

İslam, hayatımızın tüm alanlarını

kuşatan, kucaklayan, kurallar,

yasaklar manzumesidir.

Yaşantımızın her safhasını düzenleyen bir dine inanıyoruz.

Ömrümüzün sonuna kadar Müslümanca yaşamakla emrolunduk…

Demiş ki:

İslam bize göre değil, biz

İslam'a göre hareket edeceğiz.

Nefsimize ağır gelse de

hayatımızın merkezine dönemin

koşullarını değil, dinimizin

hükümlerini yerleştireceğiz.

Erdoğan'ın bu sözlerini okuyunca geçmiş canlandı gözlerimin önünde.

Yıl 1995.

Refah Partisi’nin Ümraniye teşkilatının açılışında Erdoğan diyor ki:

Egemenlik kayıtsız şartsız

milletindir demek, koskoca bir

yalan! Allah, kesin hakimiyetin

sahibidir!

Diyor ki:

Tutturmuşlar, laiklik elden

gidiyor! Bu millet istedikten

sonra tabii elden gidecek. Sen

bunun önüne geçemezsin ki.

Diyor ki:

Bir buçuk milyarlık İslam

âlemi, Müslüman Türk

milletinin ayağa kalkmasını

bekliyor. Kalkacağız. Onun

ışıkları gözüküyor. Bu kıyam

başlayacak.

Tarih, 14 Temmuz 1996.

Milliyet'te Nilgün Cerrahoğlu’nun sorularını yanıtlarken Tayyip Erdoğan diyor ki:

Refah din değildir. Eşittir İslam

değildir. Ama referansı

İslam’dır. Referansımıza ters

hiçbir şey yapmak ve yaşamak

istemiyoruz.

Soruyor Nilgün Cerrahoğlu:

Referansınıza ters kanun

kalkacak mı?

Erdoğan yanıtlıyor:

Tabii. Kanunları da insanlar

yapar. Şu ana kadar

demokrasiyi bizim gibi

anlayan, bizim gibi

yaşayan ve yaşatmaya gayret

eden bir parti gelmedi. Ama

demokrasi amaç mı, araç mı?

Ha burada bizim bir ayrılığımız

var. Biz diyoruz ki, demokrasi

bir araçtır, demokrasi amaç

değildir.

Aradan altı geçiyor.

2002 yılı sonunda Erdoğan ve partisi sandıktan çıkıp tek başına iktidara gelince, Erdoğan değiştiğini söylemeye başlıyor.

Erbakan Hoca’nın "Milli Görüş gömleği"ni sırtından çıkardığını açıklıyor.

AKP hükümeti, Avrupa Birliği’ne uyum çerçevesinde, Refah Partisi'nin küfür düzeni, Yunan yutturmacası diye nitelediği demokrasi yolunda somut demokratikleşme adımları atmaya başlıyor.

Türkiye'nin 2004 yılı sonunda AB ile tam üyelik müzakereleri kesinleşince bir gelişme daha oluyor.

Avrupa Konseyi’nde 12 Eylül'ün demokrasiye indirmiş olduğu darbeler nedeniyle Türkiye hakkında alınmış olan demokratik denetim süreci sona erdiriliyor.

Aradan 13 yıl geçiyor.

Tarih, 25 Nisan 2017.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi, Türkiye'yi yeniden 12 Eylül darbe dönemindeki gibi demokratik denetim altına alıyor.

12 Eylül askerî darbe döneminde demokrasi, hukuk, insan hakları ve özgürlüklere ilişkin değerleri çiğnediği için denetim altına alınan, 2004’te AKP hükümeti döneminde denetimden çıkan Türkiye, bunca yıl sonra iktidarda yine AKP varken, Erdoğan’ın tek adamlığı döneminde, sen artık demokrasi değilsin muamelesine tâbi tutulmuş oluyor.

Tarih, 26 Nisan 2017.

T24'de yazıyorum:

Askerî darbeden kurtuluyoruz

derken, bu defa Erdoğan’ın sivil

darbesine tutulduk!

Ve soruyorum:           

Yoksa Erdoğan’ın iç dünyasında,

İslamcı gençliğin 1979’daki,

1980’deki sloganları kutsal yerini

hâlâ koruyor muydu:

Dün İran Pakistan

Sıra sende Müslüman

Dinsiz devlet yıkılacak elbet

İslam devleti kurulacak elbet!

Erdoğan'la ilgili şu sorular yıllar içinde çok tartışıldı:

Erdoğan değişmedi mi? Gençliğinde neyse, öyle mi kaldı? "İslam devleti kurulacak elbet!" sloganı gönlündeki, "gizli gündemi"ndeki yerini her zaman korudu mu?

Erdoğan'da gizli gündem varlığını koruyor.

Bu noktayı ilk kez belirtmiyorum.

İsteyen bu konudaki görüşlerimi Hayat İşte Böyle Geçip Gidiyor isimli kitabımın 349-359 sayfalarıyla, Türkiye'nin Asker Sorunu isimli kitabımın 47-156 sayfalarında ayrıntılı olarak okuyabilir. Bu satırlar, Erdoğan'ın 6. Din Şûrası'ndaki konuşmasının ürünüdür.

HABERE YORUM KAT

8 Yorum