Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç'e bir şey vaat etti mi?
Adam McConnel, İsveç'in NATO üyeliği kararı henüz TBMM'den geçmediği halde Batı medyasında farklı bir algı yaratmak için kullanılan söylemi kaleme aldı.
Dr. Adam McConnel / AA Analiz
İsveç gerçekten NATO'ya girdi mi?
Görünüşün seni aldatmasına izin verme. Her zaman sadece tek bir gerçek vardır.” [1]
Uluslararası siyasetle ilgilenen Avrupalılar ve Amerikalılar gelecek haftalarda büyük ihtimalle şuna benzeyen sohbetler gerçekleştirecek:
Şahıs 1: “… yani İsveç NATO’ya katıldığında Avrupa’nın Putin’e karşı toplu bir caydırıcılığı olacak.”
Şahıs 2: “Nasıl yani, ben İsveç’in NATO’ya girdiğini sanıyordum?”
Şahıs 1: “Tam olarak değil. Hala Türk parlamentosunun İsveç’in üyeliğini onaylaması gerekiyor.”
Şahıs 2: “Ama ben Vilnius Zirvesi sırasında İsveç’in NATO’ya girdiğini sanıyordum?”
Şahıs 1: “Tam olarak değil. Basın ve çoğu NATO görevlisi öyle göstermeye çalıştı, fakat İsveç aslında NATO’ya girmedi. Doğrusu çok şey değişti denemez…”
Medyanın NATO Vilnius Zirvesi’yle ilgili çılgınlığının üzerinden yaklaşık iki hafta geçti. Dolayısıyla Batı basınında herhangi birinin “geçen iki hafta boyunca rüya mı gördüm?” diye sorgulayıp sorgulamadığını merak etmeye başladım. Yapmacık ve parlak gülümsemelerden, 7/24 devam eden Batı basınının gösterişli yayınlarından ve abartılı ama belirsiz kullanılan dile kanan sıradan izleyicilerin, İsveç'in artık tam teşekküllü bir NATO üyesi olduğunu düşünmesi affedilebilir. New York Times dahi 12 Temmuz Çarşamba günü ana sayfasında açıkça “İsveç NATO’ya girdi.” yazıyor. [2] Ama bir dakika durup NATO’nun resmi internet sitesindeki üye listesine bakarsanız İsveç’in adının yazmadığını görürsünüz. [3]
Vilnius medya şovu
Batı medyasının Vilnius Zirvesi için "tam gaz" sarf ettiği efor, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa hükümetleri ile uluslararası basın kuruluşlarının İsveç'in NATO adaylığı etrafında bir "oldubitti" atmosferi yaratmaya yönelik tuhaf bir çabası gibi görünüyor.
Adaylar konusunda olaylar zinciri şöyle gerçekleşti; Zirve’den günler önce Türk yetkililer ABD, Avrupa ve NATO yetkilileriyle bir dizi üst düzey görüşme gerçekleştirdi. Bu sırada çok sayıda Batılı devlet görevlisinin ifadelerinde ve basında paylaşılan makalelerde NATO, Washington ve Brüksel’in, İsveç'in NATO üyeliğinin bir an önce sonuçlanmasını beklediği, Türkiye’nin de partiyi mahveden "huysuz partner" olduğu ifade ediliyordu [4]. Diplomatik trafik o kadar yoğundu ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecini İsveç'in NATO üyeliğine bağladığında -ki bu uluslararası basında bomba etkisi yarattı- aklıma ilk gelen şey önceki günlerde bir tür anlaşma yapılmış olduğuydu. Bu 9-10 Temmuz tarihlerinde oldu. Erdoğan, 10 Temmuz sabahı basın açıklamalarından sonra Vilnius’a gitti. O günden başlayarak baş döndürücü diplomasi trafiğinin arasında çeşitli Amerikalı ve Avrupalı yetkililer Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine “yeşil ışık yaktığını” açıkladı. [5] Bu da İsveç'in NATO'ya kabul edildiğini ima eden bir söylem kullanan bir dizi resmi açıklama ve flaş habere yol açtı.
Yaklaşık 36 saat boyunca dünya basını bu söylemle hareket ederken, yerel Türk basını sakinliğini koruyarak devam eden diplomatik temaslara odaklandı. Bu 36 saat boyunca uluslararası basının sunduğu serap ile Türk basınının sunduğu gerçek arasında ilginç bir uçurum oluştu. Ancak 12 Temmuz akşamı Erdoğan kapanış konuşmasını yaptığında aradaki fark kapanmaya başladı. Erdoğan yaptığı açıklamalarda hiçbir şeyin değişmediğini, TBMM'nin İsveç'in üyeliğini kabul etmesinden önce Stockholm'ün yerine getirmesi gereken sorumlulukları olduğunu açıkça belirtti. [6] Aslında, son bir yıldır durum zaten böyleydi.
Az önce ne oldu?
Zirve döneminde yayınlanan kesintisiz haber döngüsünün sona ermesiyle, Vilnius Zirvesi artık uzak geçmişte kalmış gibi görünüyor ve İsveç'in NATO üyeliğine ilişkin medya söylemi de büyük ölçüde önceki haline döndü. Fakat NATO Zirvesi’nden sonra, Batı medyasında çeşitli yorumlara neden olacak ilginç bir söylem daha ortaya çıktı: “Türkiye yönünü tekrar Batı’ya çeviriyor.” Bu söylem, 10 Temmuz’da Erdoğan’ın Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin açıklamalarının ardından ortaya çıktı. [7] Daha sonra, bazen neredeyse intihal denecek şekilde, diğer yazarlar tarafından yayıldı. [8] Ancak bundan bir hafta geçmeden Erdoğan Körfez turuna çıktı. Türkiye'deki kısa vadeli siyasi gelişmelerin bu tür bariz yanlış yorumları, Batı basını için maalesef, tamamen normal hale geldi. Bir ülkenin siyasi rotasının yeniden yönlendirilmesi gibi derin bir konu ancak orta ila uzun vadede ve birden fazla olay ve karar üzerinden yorumlanabilir.
Bu sebeplerle, uluslararası basının Vilnius Zirvesi sırasındaki davranışıyla ilgili sorgulanması gereken, tüm bu "yaygara"ya tam olarak neden gerekli görüldüğü. Gazeteciler, tabii ki, ilginç buldukları ve editörlerinin istediği veya izin verdiği şeye göre yazarlar; gazetecilerin de editörlerin de yorumları, önyargılar ve siyasi temaslar dahil olmak üzere çok sayıda faktörden etkilenir. Belki de NATO yetkilileri, aksi takdirde son derece ızdıraplı geçebilecek bir zamanda, tüm NATO hükümetlerinin ve vatandaşlarının takdir edebileceği olumlu bir atmosfer yaratma ihtiyacı hissetti. Dünyaya birlik ve uyum içinde olunduğu görüntüsü sunmak, savaş, iç uyumsuzluk ve artan uluslararası gerilimler çağında vatandaşlara biraz olsun bu olumlu atmosferi sağlayabilmek bu hedefin önemli bir parçası. Belki de bazı NATO yetkilileri ve politikacılar, Türk yetkililere taviz vermeleri için baskı yapabileceklerini düşünecek kadar hayalperest. Yoksa asıl hedef ABD Kongresi miydi?
Sebep her ne olursa olsun, isteyerek ya da bilmeyerek bu maskaralığın içine düşen gazeteciler, 1Q84'ün (Haruki Murakami) açılış sayfalarında taksi şoförünün Aomame'ye verdiği nasihati unutmamalı. Gerçek şu ki, İsveç, topraklarında bulunan PKK ve FETÖ terör örgütleri ve diğer terör gruplarına karşı kesin olarak harekete geçmeli ve faaliyetlerine son vermeli. İsveç’in bu şartları yerine getirip getirmediğine ise sadece TBMM karar verecek.
[1] Haruki Murakami. 1Q84, Chapter 1. Jay Rubin and Philip Gabriel, translators.
[2] Aynı gün, New York Times şu makaleyi yayınlayarak yaptığı hatayı zımnen kabul etti: Erdogan Says Yes, but Not So Fast, to Sweden’s NATO Bid - The New York Times (nytimes.com)
[3] https://www.nato.int/nato-welcome/index.html
[4] Örnek: NATO’s Welcome Party for Sweden Is Back on Ice - The New York Times (nytimes.com)
[5] European leaders welcome Türkiye's green light for Sweden's NATO bid (aa.com.tr); Turkey Clears the Way for Sweden’s Entry to NATO on the Eve of Summit - The New York Times (nytimes.com)
[6] Sweden's accession to NATO at discretion of Turkish parliament: President Erdogan (aa.com.tr)
[7] Why is Erdogan linking Sweden’s Nato bid to Turkey’s EU membership? | Middle East Eye
[8] Örnek: Erdogan’s Flip on Sweden Signals Mending of Ties With U.S. - The New York Times (nytimes.com)
[Dr. Adam McConnel Sabancı Üniversitesi’nde öğretim görevlisidir. Türkiye tarihi dersleri vermektedir.]
Mütercim: Duygu Ece Aksoy
HABERE YORUM KAT