Cuma günü Müslümanlar için ne anlam ifade ediyor?
Rumeysa Alkış, Cuma gününün İslam düşüncesinde ve Müslümanların tarihinde ifade ettiği anlama odaklanıyor.
Rumeysa Alkış / Dünya Bizim
Hayat damarlarımızdan biri: Cuma
Cuma gününün “Cuma” olarak isimlendirilmesi bir rivayete göre İslâmiyet’ten öncesine dayanır. Kureyş’in atalarından olan Kâ’b b. Lüeyy, kavmini toplayıp onlara öğütler vermesinden dolayı o gün “Toplanma günü” anlamına gelen “Cuma” kelimesiyle anılır olmuştur. Diğer bir rivayete göre ise Cuma gününün Medine’de Ensar tarafından toplantı ve ibadet günü olarak seçilmesi o günün Cuma olarak isimlendirilmesine sebep olmuştur. Cuma suresinde Allah Teâlâ’nın, “Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında hemen namaza gidin ve alışverişi bırakın.” buyurması Cuma namazı farz kılınmadan önce o günün bu isimle anıldığını bizlere göstermektedir. Özetle Cuma namazı, Mekke’den Medine’ye hicret esnasında farz kılınan Müslümanların bin dört yüz senedir hayat damarlarından biri olan müjde niteliğinde bir ibadettir.
İki rekâtın muhteşem gücü
Yalnızca toplu olarak kılındığında yerine getirilebilen Cuma namazı, Müslümanları haftada bir kez bir araya gelmeye, musafaha edip uhuvveti güçlendirmeye teşvik eden toplumsal bir ibadettir. Aynı ibadeti eda etmek üzere toplanan yüzlerce insanı bir arada görmesine vesile olduğundan dolayı da kişiyi inandığı dine bir adım daha yaklaştıran bir namazdır.
Tek ve biricik bir anda eda edilebilen ziyadesiyle kıymetli olan bu ibadet ve günün ehemmiyetine dair Fahr-i Kâinat Efendimiz (s.a.) pek çok vurgular yapmış, müjdeler vermiş hatta uyarılarda bulunmuştur. Örneğin Peygamberimiz (s.a.) bugüne ihtimam göstermeyip peş peşe üç hafta Cuma namazlarını terk eden kimsenin kalbinin mühürleneceği bildirmiştir. Kalbin mühürlenmesi de kişinin İslâm sahasından uzaklaşmasına sebep olur. Aynı zamanda temizlik gibi gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra camiye gidip hutbeyi dinleyip ardından namazı kılan kimsenin o gün ile daha önceki Cuma arasında işlemiş olduğu günahların affedileceği müjdesi de verilmiştir. Durum bu iken Müslümanlar olarak bizlere bahşedilmiş fakat bizim pek de farkında olamadığımız bu büyük nimeti, haftalık muhasebelerimizi yapacağımız bir arınma ve ta‘dil gününe çevirmemiz olması gerekendir.
Haftalık bayramımız cuma
Cuma gününün manevî birçok faydası yanında toplumsal ve kültürel açıdan da bireyler ve toplum üzerinde olumlu tesiri vardır. Örneğin Osmanlı’da hükümdarların Cuma günü camiye gidiş ve dönüşleri “Cuma selamlığı” adı verilen bir merasimle olurdu. O günde tebaa ve padişah karşılaşma fırsatı bulur, böylece toplum ve yönetici bütünleşmesi sağlanırdı. Ayrıca Cuma namazından önce Müslümanların fikriyatını beslemek, önemli olayları duyurmak gibi toplumsal faydaları gözeterek okunan Cuma hutbelerinin de bugüne siyasî bir anlam kazandırdığını söylememiz mümkündür.
Sahip olduğu bu öneme binaen Osmanlı Devleti, Cuma gününde dünya işleriyle daha az meşgul olunması gündüzün din kardeşleriyle gecenin de Allah’a ibadetle geçirilmesi maksadıyla Tanzimat’tan 1935 yılına kadar haftalık tatili Cuma günü olarak tayin etmiştir. Bu tayin işleminin Kur’an-ı Kerim’de veya Sünnet-i Seniyye’de bir dayanağının bulunmadığını söylemekle birlikte bu uygulamanın halkın menfaatine olduğunu da itiraf etmek gerekir.
Cuma gününün bir bayram günü ilan edilmiş olması ve yukarıda da bir kısmı zikredilen manevî faydalarının çokluğu hasebiyle o günü tatil kabul etmek pek de yanlış bir düşünce olmamalıdır. Nitekim böyle bir kabul Müslümanlar için bir günü boş geçirmek anlamına gelen tatili ifade etmez. Biz Müslümanlar hafta içindeki Cuma’yı işlerden arınıp yenileneceğimiz bir ihya günü şeklinde değerlendirir, fırsata çeviririz. Elbette bu bakış açısıyla Cuma’nın tatil edilmesi ibadetle zenginleştirmenin kolaylaşması ve din kardeşleriyle bir araya gelip halleşilmesi toplum içerisinde uhuvvetin ve ünsiyetin güçlendirilmesi başta olmak üzere faydası göz ardı edilemeyecek iyilikler getirir.
Güneşin üzerine doğduğu en hayırlı gün
Tüm bu söylediklerimiz ışığında anlıyoruz ki Cuma gününe erişmek ve Cuma namazı kılmak, kıymetini sıkça göz ardı ettiğimiz büyük bir nimettir. Öyle ki Efendimizin (s.a.) de buyurduğu gibi Cuma, güneşin doğduğu en hayırlı gündür ve Âdem’in (a.s.) yaratıldığı, cennete girdiği, cennetten çıkarıldığı ve kıyametin de kopacağı gündür. Müslümanları tüm haftanın hızlı yaşantısından bir nebze arındırıp nefes almasına tabir-i caizse kısa süreli bir ta’dil yapmasına imkân tanıyan bu denli kıymetli bir ibadetin hakkını vermemiz elzemdir. Zira Allah Teâlâ, kıymeti bilinmiş nimeti sürekli hâle getirir, bereketini artırır.
HABERE YORUM KAT