Çorum Özgür-Der’de “Ortadoğu İntifadaları” Konuşuldu
Özgür-Der Çorum Şubesi’nin düzenlediği “Ümmet Coğrafyasında Yaşanan Sorunlar-Sorumluluklarımız” üst başlıklı seminerler dizisinde konu bu ay Ortadoğu İntifadalarının Dünü, Bugünü ve Yarını idi.
Dernek seminer salonunda gerçekleştirilen programı Bülent Gökgöz ve Kerim Erkoç sundular.
İlk sözü alan Bülent Gökgöz, Ortadoğu’nun İngiltere merkezli bir harita ve sömürge politikası eliyle kullanıma sokulan kavram olduğunu, kullanım kolaylığı açısından zaman zaman tercih ettiğimiz bu kavramı, ümmet coğrafyasını ifade edecek şekilde kullanmamız gerektiğini hatırlattı. 5 yılı geride bırakan intifadaların etkilediği coğrafyanın sadece Tunus, Libya, Yemen, Mısır, Suriye’den ibaret olmadığını, başta Türkiye’nin de gerek hükümet politikaları gerekse toplum olarak verilen genel desteğin, küresel güçleri rahatsız ettiğini dile getiren Gökgöz sunumunun devamında şunları vurguladı:
“İntifadalar sadece İslam dünyasının değil, şu an ki sonuçları bakımından Batı dünyasını da etkiler konumdadır. Şu an intifadaların bulundukları durumlar ile ilgili değerlendirme yapmadan önce intifadaların öncesi durumlarına bakıp, halkların hangi koşullarda yaşamak zorunda bırakıldıklarını görüp, bugünü değerlendirmeliyiz. Bugün yaşanan acılar üzerinden Saddam, Kaddafi, Zeynel Abidin Bin Ali, Mübarek ve devrim öncesi Baasçı Esed rejiminin daha iyi olduğunu iddia etmek o toplumların ve İslami hareketlerin yaşadıkları tarihsel süreçleri kavrayamamak demektir.”
Konuşmasında Tunus, Mısır, Libya, Suriye intifada süreçleri öncesinden örnekler sunan konuşmacı, tüm acılara ve bedellere rağmen bugün devam ettirilmeye çalışılan intifada süreçlerinin erdemli ve onurlu olduğunu, Rabbimiz katında ve tarih sayfalarında onurlu mücadeleler olarak anılacaklarını belirtti. Mücadelelerin düz çizgi şeklinde ilerlemediğini hatırlatan konuşmacı, iniş çıkışlarla dolu mücadele hayatında dönemsel gerilemelerin mümkün olabileceğini, 100 yıl öncesinde fikri ve askeri açıdan sömürgeci Batı’ya itiraz edemeyecek durumdaki İslam dünyasının içinden İslami hareketlerin çıktığını, korku duvarlarının aşıldığını ve küresel güçler ile onların yerli işbirlikçisi despotik iktidarların tüm çabalarına rağmen devam eden direnişlerin değerli olduğunun altını çizdi.
“İslam coğrafyasındaki hareketler kendi 28 Şubatlarını ağır bir şekilde yaşamaktadırlar. Türkiye’de 1000 yıl sürecek denilen darbe süreci Allah’ın lütfu ve Müslümanların çabaları ile 15 yıl sonrasında tükenmiştir. İşte Sykes-Picot mühendisliği de ümmet coğrafyasında 100 yıl sonra büyük oranda iflas etmiştir. Ağır darbeler alan İslami hareketler sinmemiş, tersine kendilerini biriktirmektedirler. Rabia direnişi ümmet bilincinin gelişmesinde önemli bir tanıklık olmuştur.İntifada süreçleri, İslamcı geçinen kimi üstad, abi, abla, yazarların da tutarsızlıklarını, basiretsiliklerini ortaya çıkarmıştır. İslami hareketleri ve despotik sistemleri tanımadaki yetersizlikleri gün yüzüne çıkmıştır. Kadiri mutlak ABD/Batı analizlerinin geçersizliği görülmüştür. Batı’nın, sözkonusu İslam ve Müslümanlar olduğunda iki yüzlü politikaları intifada süreçleri ile tekrar netleşmiş, pekişmiştir.Emperyalizmin değişken ittifakları, bileşenleri bu süreçte görülmüştür. Bu açıdan intifada süreçleri hayırlı olmuştur.”
İslam coğrafyasındaki hareketlerin ve halkların kendilerine ait tecrübe ve merhaleleri olduğunu belirterek sunumuna başlayan Kerim Erkoç, Hindistan, Mısır, Cezayir, Suriye, Fas, Sudan, Tunus, Libya’dan İslami mücadele tarihlerine dair örnekler sundu. İslam coğrafyasındaki hareketlerin her birinin kendi tarihsel süreçlerinin devamı olduğunu, ortak veya benzer yönleri bulunmakla beraber, kendilerine özgü mücadele şartları bulunduğunu aktardı.
Gannuşi’nin “Allah’ın insanlara son sözü, kapsamlı hayat biçimi ve alemlere rahmet mesajı olması itibariyle İslam’a davet eden faaliyetlerin tümüne İslami hareket denilebilir” ifadesini aktaran Erkoç, Mısır’da İslamcıların gerilemesinden çok liberal, milliyetçi, Arap ve laik karakterli hareketlerin gerilemesinden bahsedilebileceğinin altını çizdi. İslami hareketleri tanımada Türkiyeli Müslümanların önemli eksiklikleri olduğunu söyleyen Kerim Erkoç, sunumunun devamında şu hususlara değindi:
“İslami hareketlerin örneklikleri bizler açısından önemlidir. Onların tecrübelerinden, birikimlerinden faydalanabilmeliyiz. Geleceğimizi planlamak açısından İslami hareketleri ve öncü şahsiyetleri tanımamız gerekir. Türkiye’de İslami hareketleri layıkıyla tanıma konusundaki eserler henüz yeterli seviyede değil. Söz gelimi, bugün itibariyle Cezayir İslami Hareketinin öncü şahsiyetlerinden Abbas Medeni hakkındaki son bilgilerimiz nedir diye sorduğumuzda yeterli bir cevap alabileceğimizi tahmin etmiyorum.
Özellikle gençlerimiz için rol model olabilecek şahsiyetleri gündemleştirmeliyiz. Gençlerin eğitiminde model alma yoluyla öğrenme son derece etkin bir yöntemdir. Peki bizler öncü şahsiyetlerimizi modelleştirme konusunda ne kadar gündemleştirebiliyoruz? Modernizmin ifsad edici ve kuşatıcı rol modellerine alternatif güncel rol modeller oluşturmalıyız. Esma Bİltacı, Furkan Doğan gibi.
İmam-Hatip öğrencilerine dahi sorduğumuzda rol model kişilikler ile ilgili aldığımız cevaplar maalesef çok iç açıcı değil. Az bir kısmı hariç genelinde futbol, sanat vb dünyasından isimlerin zihinlerinde rol model kişilikler olarak yer ettiğini görüyorsunuz. Oysa Kur’an ve Sünnet ışığında yürümeyi kendine amaç edinmiş gençliğin yetişmesini önemsemeliyiz”
Program soru ve katkıların ardından sona erdi.
HABERE YORUM KAT