1. YAZARLAR

  2. Ahmet Taşgetiren

  3. Çocukları yüreklerinden yarsak
Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yazarın Tüm Yazıları >

Çocukları yüreklerinden yarsak

11 Temmuz 2010 Pazar 18:36A+A-

Nereye gidiyoruz?

Ülkenin doğusunda "şehitlerimiz" diye pankart asılıyor, batısında "şehitlerimiz" diye çığlık atılıyor.

Başka başka şehitlerimiz oldu.

Anneler başka başka ağlamaya başladılar.

Gençler başka başka türküler söylemeye başladılar.

Gazete köşelerinde, televizyon tartışma programlarında genelde "başkalaşma" üzerine konuşuluyor, yazılıyor.

Hatta "Gelin ayrışmayı konuşalım" diyenler çıkıyor. Acaba nasıl ayrışsak? Memleketin neresi kime kalsa?

Sanki çok kolay işleri konuşuyor gibiyiz.

Fırat'ın doğusu şöyle olsun, batısı böyle... Mersin'de ne olsun, İstanbul'da ne olsun, İzmir'de, Antalya'da ne olsun?

Kimsenin aklına "çocukları ne yapacağız çocukları" sorusu gelmiyor olmalı.

Çocuklara geldiyse sıra, eşler meselesini halletmiş olmalıyız.

Türk baba, Kürt anne ya da tersi Kürt baba, Türk anne... Nasıl halletmeli bu işi?

Ayrıştığımızda Kürt baba, Türk anne memleketin neresine düşmeli?

Çocukları yüreklerinden yarsak iş çözülür mü?

Ne kötü oyunlar oynuyoruz.

Öcalan teslim alındığında ne demiş, hatırlayalım:

"-Devletimin vereceği her türlü göreve hazırım" demiş mesela.

"-Büyük Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne hizmet etmek acılarımı biraz olsun hafifletecektir" demiş.

Hatta "Kürt halkı akılsızdır, menfaatine düşkündür, güce tapar" demiş.

O gün idam edileceğinden korkmaktaymış.

Şimdi kahramanlaştırıldı ve posterleri Kürt çocuklarının ellerine tutuşturuldu.

Onunla konuşulmazsa "Kürt meselesi" çözülmez oldu.

Böyle oluyor bu işler. Toplumların zihinleri böyle kumpasa alınıyor ve caniden kahraman türetiliyor. Sonra geliyorsunuz memleketin ya da çocukların paylaşımına... Kan, kan, kan... Göz gözü görmez ediyor kan...

Bilge köyü katliamını hatırlayın... Ölenlerin ve öldürenlerin etnik kimliğini... Kimdi onlar? Dayısını, amcasını, kuzenini, yeğenini, kuzen çocuklarını, kadınını, erkeğini kurşuna dizenler kimlerdi?

İnsanlık devre dışı kalınca etnik kimliğin şu veya bu olması fark ediyor mu?

Toprak ayrışmasına gitsek, Bilge köyünde ölenler ve öldürenler nerelere düşecekler?

Korucular nereye düşecek toprak ayrışmasında, PKK'lılar nereye düşecek?

Dindar Kürtler nereye düşecek, ateist olanlar nereye? Bir bilen var mı?

Türk allamelerden ya da Kürt allamelerden, bilen birisi varsa çıksın söylesin.

"Ayrışma" vs. gibi sözler, toplumun her kesimine en kötüyü göstermek için telaffuz edilebilir belki, herkese "Aklınızı başınıza toplayın, neleri konuşuyorsunuz" ikazı yapmak için söylenebilir ama o bile, yakıcıdır, yürekleri kanatıcıdır, duyguları tahrip edicidir.

Bakıyorum, herkes birbirine uzaktan uzağa salvo atışlar yapıyor.

Genelkurmay Başkanı televizyondan bombalıyor, BDP'liler bombalıyor, siyasetçiler atış talimi yapıyor... Ne faydası var bunların sorunun çözümüne? Aradaki uçurumu derinleştirmekten başka ne işe yarıyor bu karşılıklı nutuklar?

Hani "Önce silahlar sussun" şeklinde bir kampanya var ya, sanki "Önce diller sussun" demek lazım. "Öfkeler sussun" demek lazım. Herkes önce bir yüreğinin sesini dinlesin.

Şayet şehitlerin ayrıştığı bir noktaya gelmişsek, ölenlerimize "şehit" diyorsak, herkes bir, "Bu şehitler nereye gidiyor" sorusunu sorsun.

Kimse kızmasın, yaşanan bir akıl tutulması, hatta cinnet halidir. Kazananı olmayan bir vuruşmanın içindeyiz. Bu yollardan gide gide, istisnasız hepimiz, cehennemi bir ateşin içine düşeriz.

Sormak isterim:

Her Kürt çocuğu bir Öcalan olsa neye yarar? Matah bir şey mi olmuş olur?

Kürt çocuklarının rol modeli Öcalan mı olmalıdır?

Şunu söyleyerek geliyorum:

İslam coğrafyası ve toplumları bölüne bölüne yem oldu, İslam'ı tarih sahnesinden silmek isteyenlere...

Şimdi son oyunu Türkler'e ve Kürtler'e karşı oynuyorlar.

Bizim içimizden de, gönüllü aktörler ve figüranlar çıkıyor.

Yazık. Bin kere yazık. Türkler'e de yazık, Kürtler'e de yazık.

Barışı kazanamazsak, yandık demektir hep birlikte...

Eskiler "tefrika" derlerdi. "Dağılma, parçalanma, bölük bölük olma" anlamına geliyor. Mehmet Akif, bu illete karşı uyarmak için şunları yazmıştı:

"Girmeden tefrika bir millete düşman giremez.

Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez."

100 yıldır tefrika vuruyor İslam toplumlarını... Vuruluyoruz. Kimse kazanmıyor. Şimdi Türkler ve Kürtler bu çetin sınavda... Gelin yüreklerimizi avucumuzun içine alalım ve oradan gelen sesi dinleyelim. Ve gelin geç kalmayalım.

BUGÜN

YAZIYA YORUM KAT