1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Çocukları sosyal medyada ifşa etmekten vazgeçmeliyiz!
Çocukları sosyal medyada ifşa etmekten vazgeçmeliyiz!

Çocukları sosyal medyada ifşa etmekten vazgeçmeliyiz!

Ersin Çelik, çocukların mahremiyet algısını ortadan kaldıran sosyal medya paylaşımlarının açabileceği sorunları inceliyor.

01 Ekim 2023 Pazar 10:00A+A-

Ersin Çelik / Yeni Şafak

O fotoğrafın “anısı” mı korkunç bir gelecek mi?

Bu yazıyı yazmak için oturduğumda “Bana etkileyici bir hikâye lazım” dedim ve aklıma Almanların geçtiğimiz temmuz ayında yayınladığı kısa film geldi.

Hayli sarsıcıydı. Sadece Almanya’da değil dünyada ses getirdi. Ülkemizde de haber oldu. Bizim GZT ekibi, Mark Zukerberg’in aile fotoğraflarını çocuklarının yüzlerini kapatarak paylaşma prensibiyle harmanlayıp dosya haber yaptı bu reklam filmini. Düşünün Mark Zuckerberg bile çocuklarını sosyal medyasında ifşa etmekten kaçınıyor ve katı kural olarak uyguluyor. Neden acaba?

Günümüzün en hayati sorusu bu olmalı; Facebook’un, Instagram’ın, WhatsApp’ın sahibi Zuckerberg, dünya içinde ayrı bir dünya olarak inşa ettiği Meta Verse evreninden çocuklarını niçin sakınıyor?

Yanıtını ise Almanların sarsıcı reklam filmi veriyor. Hani şu sinemaya giden Alman anne-babanın, 9 yaşındaki kızları Ella’nın Deep Fake ile oluşturulan yetişkin halini izledikleri kısa film...

Anne-babası salona girip yerlerine oturuyor ve bu esnada ekranda beliren Ella şunları söylüyor: “Selam anne, selam baba. Benim Ella. Benden biraz daha büyük, dijital bir versiyonum. Teknolojinin günümüzde nelere kadir olduğunu görmek şaşırtıyor değil mi? Tek ihtiyacı birkaç fotoğraf. Sosyal medyada sizin paylaştıklarınız gibi. Bu fotoğraflar herkes tarafından kullanılabiliyor. Biliyorum, bu fotoğraflar sizin anılarınız. Ama başkaları için birer veri. Benim içinse korkunç bir geleceğin başlangıcı olabilir. Kimliğimin çalındığı, hiç işlemediğim bir suçtan hapse girdiğim bir gelecek. Kredi notumun yok edildiğini düşün baba. Ya da sesimin kopyalanmasıyla size gönderilen bir mesajla dolandırıldığınızı düşün anne. Okulda herkesin güldüğü komik bir kare haline gelmek istemiyorum. Hele hele bunu hiç istemiyorum (porno görüntüsü). İnternet paylaşımları, dijital parmak izi aslında. Bunlar hayatımın kalanında peşimden gelebilir. Size bunları anlatıyorum çünkü beni sevdiğinizi ve bana zarar gelecek hiçbir şeye izin vermeyeceğinizi biliyorum. Anne, baba, lütfen benim sanal mahremiyetimi koruyun.”

Reklam filmindeki Ella bir kurgu elbette. Lakin gerçekleri haykırıyor.

Aklı başında hangi anne baba evladının böyle bir duruma düşmesini ister? “Hiçbir anne-baba istemez” demeyin sakın! Bilerek olmasa da istiyorlar. Dünyada ve ülkemizde bir paylaşımla, bilinçsizce çocuklarının geleceğini karartan milyonlarca anne-baba var. “Abartıyorsun” diyenler olacaktır.

Çok kötü ve iğrenç bir örnek vereceğim. Umarım tedirgin olursunuz. Porno sitelerine üye olmak için gerekli olan gerçek bir insana ait profil, -çoğunluğu çocuklara ait- sosyal medyadan toplanan fotoğraflardan oluşturuyorlar. Yani yapay zekayı ancak bu şekilde ikna edebiliyorlar.

Çocuklarının her anını sosyal medyada paylaşan anne-babaları biraz daha tedirgin etmek istiyorum. Öyle programlar var ki, giyinik haldeki bir fotoğrafı tek bir hareketle çıplak hale getirilebiliyor. Instagram’da ‘Dijital Baba’ olarak bilinen Orhan Toker aktarmıştı. Bir takipçisi, doğum gününde paylaştığı kızının fotoğrafına olağandan fazla beğeni geldiğini fark edince, kalp atan profilleri incelemiş. Birçoğunun sahte kullanıcılar olduğunu görmüş. Dikkatini çeken bir hesabı tıklamış ve profilinde giyinik kadının fotoğraflarını çıplak hale getiren programlardan birinin linkini görmüş. Sonrasında neler yaşandı bilmiyorum ama bir ebeveyn için dehşet ötesi!

Böylesi programlar ücretsiz olarak ve bir şekilde ‘uygulama marketler’e konuluyor. Sosyal medyada tanıtım yapma karşılığında ise kullanıma izin veriliyor.

Kızmayın ama sizleri biraz daha tedirgin edeceğim. Çünkü Orhan Toker çok net ifade ederek anne-babaları uyarıyor: “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmüyorum. Birçok pedofilinin hatta arkadaşlarına zorbalık veya şantaj yapmak isteyen çocukların telefonlarında bu uygulamalar mevcut. Artık bize ve çocuklarımıza, sosyal medyadan aldıkları bir fotoğrafla rahatlıkla şantaj yapılabiliyor. Bu şantajı yapabilmelerinin nedeni de fotoğraflarımızı paylaşmak.”

Algoritmaların duygularımızı yönettiği, yapay zekânın sosyal medyalarımızı ele geçirdiği bu çağda, geleceğe güzel bir anı olsun diye paylaştığımız o fotoğrafların, gözümüzden sakındığımız çocukların kâbusu olmayacağının hiçbir garantisi, teminatı yok. Çünkü öyle temiz bir sanal dünya yok. Hiç olmadı.

“Ne yapacağız peki” diyenler olacaktır?

Paylaşmayacağız!

Tekrar ediyorum: PAY-LAŞ-MA-YA-CA-ĞIZ.

Çocuklarımızın, evlatlarımızın özel hayatlarını ihlâl etmeyeceğiz. Çocuklarımızı etkileşim aracı olarak görmeyecek, iki beğeniye, şirin bir mesaja düşmeyeceğiz.

Yakın gelecekte, dönüşü olmayan problemlere neden olacak bu duyarsızlığın, rahatlığın, bilinçsizliğin ve vurdumduymazlığın önüne geçmek ve farkındalık oluşturmak için ülkemizdeki yetkililer de harekete geçtiler. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile RTÜK, geçtiğimiz hafta, “Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesine İlişkin İş Birliği” protokolü imzaladı. Bu protokol hem zararlı yayınların önüne geçme hem de aileyi güçlendirecek içerikler açısından milat olabilir.

Kapsamı çok geniş olan ve 5 yıllık imzalanan protokol ile “Gözünden Sakındığını Dijitalden Sakın” farkındalık çalışmasının tanıtımı da yapıldı. Özellikle anne-babalara seslenilen reklam filmi ilk kez burada yayınlandı. Bir kız çocuğunun, görüntülerini sosyal medyada paylaşmak isteyen anne ve babasına yaptığı tatlı tatlı uyarıları konu edinen film gerçekten etkileyici olmuş. Yakında kamu spotu olarak tüm ekranlarda yayınlanacak. Konuyla ilgili üç reklam filmi daha çekilecekmiş. Fakat filmler biraz tedirgin etmeli. Ben, kötüyü örnekleri gösteren ve başa gelebilecekleri işaret eden filmlerin daha etkili ve ikna edici olacağını düşünüyorum.

Bu arada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’i çok kararlı gördüm. Bu protokol ilk adım ve ülkemiz için, aileler ve çocuklar için büyük bir fırsat. Çocuk ve aileyi hedef alan yayınlara karşı ‘Aile Bakanlığı’nın irade ortaya koyması ve RTÜK’ün de işbirliğine gitmesi gerekiyordu. Sosyal medyanın karanlık dehlizlerine terk edilen çocukları hep birlikte çekip çıkarmalıyız. Öncelikle de bağımlı ve etkileşim düşkünü anne-babalara el uzatmalıyız. Bunun için de sorumlu yayıncılık ve sıkı denetim gerekiyor.

Bu ve benzeri meseleleri dert edinen biri olarak takipçisi olmaya, aktarmaya ve yazmaya devam edeceğim…

HABERE YORUM KAT