1. HABERLER

  2. HABER

  3. GÜNDEM

  4. Çocukları enkazdan kurtarmak için uğraşırken yağmacı diye dövülen Suriyeli depremzedenin hikayesi
Çocukları enkazdan kurtarmak için uğraşırken yağmacı diye dövülen Suriyeli depremzedenin hikayesi

Çocukları enkazdan kurtarmak için uğraşırken yağmacı diye dövülen Suriyeli depremzedenin hikayesi

​​​​​​​Türkiye onu, enkaz altındaki çocuklarını beklerken yağmacı zannedilip darp edilmesiyle biliyor. Hatay’da yıkık evinin önünde beklerken öldüresiye dövülen Omar Hassoun’un acı hikâyesi.

22 Şubat 2023 Çarşamba 20:00A+A-

Elif Zehra Kandemir / perspektif.eu

Omar Hassoun, 1985 yılında Halep’te dünyaya geldi. 12 yıldır ailesiyle Türkiye’de olan Hassoun’un 6 tane çocuğu vardı. Depremde kendisi, eşi ve 4 çocuğu yıkılmakta olan binadan kurtuldu. Fakat çocuklarından ikisi, 14 yaşındaki Ahmed ve 17 yaşındaki Cemal, Hatay’da Meydan Mahallesi’ndeki 4 katlı binanın birinci katında enkaz altında kaldı.

Bina tamamen yıkılmamış, fakat giriş kat olduğu gibi yerin altına girmişti. Kendisi de inşaat ve duvar işçisi olan Omar Hassoun, ağır hasarlı olan ve her an yıkılma tehlikesi bulunan binaya girmenin türlü yollarını aradı. Giriş imkânsızdı. Yaşanan felaketin büyüklüğü nedeniyle Omar Hassoun’un sesi depremin beşinci gününde duyulabildi. Kendisiyle iletişime geçen AFAD gönüllüsünün yönlendirmeleri ve desteğiyle enkaz başına bir ekip depremin beşinci günü ulaştı.

Termal kameralarla ilk katı yerin dibine giren binada çalışmalar yapıldı. Binanın ön tarafında 3, arka tarafında ise 1 kişiye dair yaşam belirtisi tespit edildi. (Bu tespitten birkaç gün sonra evin arka tarafındaki Türk komşuları enkazdan canlı olarak çıkartılacaktı.)

Omar Hassoun bina yıkıntıları arasında hayatta kaldığı belirlenen iki kişinin kendi yavruları olduğunu düşünüp işe koyuldu. Enkaz başındaki ekip termal kameralarını toplayıp başka enkaz çalışmalarına gitti. Sırada vinç ve diğer ekipmanlarıyla bir arama kurtarma ekibini ağır hasarlı binaya getirmek vardı.

“Ahmed! Cemal! Sesimi Duyuyor Musunuz?”

Ekip gider gitmez Omar Hassoun, bir arama kurtarma ekibi bulup çocuklarını çıkartabilmek için depremin beşinci gecesinde, içinde iki çocuğu da bulunan Seval Apartmanı’nın önünden ayrıldı. Enkaz enkaz dolaşarak vinç ve kurtarma ekibi aramaya başladı. Türkçesi yetersizdi. El yordamıyla kendisini anlatmaya çalıştı. Başarılı olamadı. Antakya’da dehşetli bir yıkım vardı. Sahadaki tüm ekipler enkazdan birilerini kurtarmaya çalışıyordu.

Arama kurtarma ekibi bulamayan Omar Hassoun Seval Apartmanı’na geri döndü. Yanındaki akrabasıyla birlikte son bir kez daha enkaza girmeye çalıştılar. Bir yandan da çocuklarına Arapça bağırıyorlardı: “Ahmed! Cemal! Sesimi duyuyor musunuz?”

Gece karanlığına eve girmeye çalışan, enkazı eşeleyen Omar Hassoun’un yanında bir anda bazı insanlar belirdi. Bu kişiler, Omar Hassoun’u hiçbir şey sormadan dövmeye başladılar. Bundan sonrasını Omar Hassoun Perspektif’e şöyle anlatıyor:

“Bize enkazın başında ne yaptığımızı sormadılar. Ne bir soru ne bir açıklama, hiçbir şey. Görür görmez doğrudan dövmeye başladılar. Bizi yağmacı zannettiler, çünkü çocuklarımı kurtarmak için eve girmeye çalışıyordum. Burnum kırıldı. Kafamın arka kısmında kırık oluştu. Başıma silah dayandı. Bunun üzerine şehadet getirmeye başladım. Tetiği çekecekler sandım, çekmediler. Ölümcül bir dayak yedikten sonra bizi orada yerde bıraktılar. 3-4 gün sadece kan tükürdüm.”

Türkçe konuşamayan Omar Hassoun o şiddeti yaşarken “Bırak, bir saniye” gibi Türkçe kelimeler söylediğini anlatıyor. “Ben insanım, ben insanım” (“ene insan, ene insan”) diye bağırdığını da ekleyip şöyle diyor: “Yağmacılara ve hırsızlara sert davranılmasını anlıyorum. Ama önce bu insanların gerçekten yağmacı olup olmadığı tespit edilmeli. Böyle bir tespit gerçekleşmedi. Bize kendimizi anlatma imkânı bile sunulmadı ki.”

Yine de tüm bunların bir yanlış anlaşılmaya dayandığını da ekliyor Omar Hassoun: “Ben Türkçe bilmiyordum, onlar Arapça anlamıyordu. Derdimizi anlatamadık.”

Omar Hassoun yediği dayağın ardından hastaneye kaldırıldı. Bu esnada enkazın başından da ayrılmak zorunda kaldı. Enkazın başına geri döndüğünde çevreden insanlar, “Bu enkazdan iki çocuk çıkartıldı ve hastaneye götürüldü” deyince ailenin umudu arttı. Sosyal medyada Cemal ve Ahmed için kayıp ilanları verildi. Sahadaki yüzlerce gönüllü, derneklerin fedakâr gençleri ellerinde Cemal ve Ahmed’in fotoğraflarıyla hastane hastane gezdiler. Bu esnada AFAD gönüllüleri aileye destek verdi. Sahadaki organizasyonlar aileye yardım ulaştırdı.

Depremin 9. gününde arama kurtarma ekibi Seval Apartmanı’na geldi. Yıkılma tehlikesi olduğu için yerin altına giren binanın üst kısmını indirerek enkaz altındakilere ulaştılar. Ahmed ve Cemal’in cansız bedenleri de enkazdan o anda çıkartılabildi.

Bundan sonrasını şöyle anlatıyor Omar Hassoun: “Şehit yavrularımın bedenlerini Suriye’ye gönderdim. Orada akrabalarım karşıladılar ve defnettiler. Suriye savaş ve ardından gelen depremle birlikte sadece ölülerimizi gönderebileceğimiz bir yer şu an.”

Omar Hassoun ve Ailesine Gönüllülerin Desteği

Omar Hassoun’un başından geçenler, bir felaketin tüm ağırlığı sürerken, bazı siyasetçilerin ırkçı söylemlerinin Suriyeli depremzedelerin suratına afet bölgesinde yumruk olarak nasıl indiğini gösterir nitelikte.

Suriye’de önce savaşı gören, sonrasında Türkiye’de tutunmaya çalışan Hassoun ailesi, depremde hem iki evlatlarını kaybetmenin, arkasından da yağmacı zannedilerek şiddet görmenin acısını birebir yaşadı. Bu korkunç tecrübelerin karşısında dayanışmanın milliyet ve sınır tanımayışını gösteren umut verici bir yardım seferberliği de söz konusu.

Ayşe Çam o umut veren seslerden birisi. AFAD gönüllüsü olan öğretmen Çam, deprem sonrasında destek sağladığı sayısız ailenin yanında Hassoun ailesiyle de ilgileniyor. Engelli bir depremzede aileye destek olurken Omar Hassoun’un ihbarını gören Çam, acılı babanın kendisiyle telefondaki görüşmelerini şöyle anlatıyor:

“Telefonda bana ‘Ben iyiyim. Çocuklar. Vinç. Çabuk.’ diyebiliyordu sadece. Ona ekipleri yönlendirdik. Şiddet gördüğünü ise sosyal medyada sonradan öğrendik. Aradığımızda ‘Beni boşver. Ahmed. Cemal. Vinç!’ diye haykırıyordu. Enkaz önünde bekleyen annenin feryatları korkunçtu. AFAD ekibi de bunun üzerine büyük bir cesaretle yıkılmak üzere olan binaya girdi. Beş kardeşimizin cansız bedenini çıkartabildiler. Uzun çalışmalar sonucu merdiven boşluğunda Ahmed ve Cemal’in de cenazelerine ulaşabildik.”

HABERE YORUM KAT

7 Yorum