1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Çocukken, geleceğimizin hayalini kurardık, ama bir İsrail kurşunu Melek’in hayalini aldı
Çocukken, geleceğimizin hayalini kurardık, ama bir İsrail kurşunu Melek’in hayalini aldı

Çocukken, geleceğimizin hayalini kurardık, ama bir İsrail kurşunu Melek’in hayalini aldı

En yakın arkadaşım çok utangaçtı, Gazze’deki mahallemizi severdi ve hasta olan çocuklarla ilgilenebilmek için hemşire olmayı çok isterdi.

24 Mart 2025 Pazartesi 20:00A+A-

Lujayn’ın al-jazeera’de yayınlanan yazısını Zeynep Nursel Boyraz, Haksöz Haber için tercüme etti.

 

Melek benim kardeşim gibiydi.

Onunla Gazze şehrinin Şeyh Rıdvan mahallesindeki Hamama Kız Okulu’nda dokuz yaşındayken tanıştık. 2019 yılıydı; Melek’in ailesi bizden üç bina ötedeki bir daireye daha yeni taşınmışlardı. O okulumuza başladığında tanıştık ve o günden itibaren okula birlikte gelip gitmeye başladık.

O zamanlar, Şeyh Rıdvan Mahallesi tüm dünyamızmış gibi gelirdi. Güzel binalarımız ve şeker satın aldığımız dükkânlar vardı. Aileler birbirlerini tanırlardı. Çocuklar hep birlikte oynarlardı. Tüm komşularımızı tanır ve yetişkinlere hep amca ve teyze diye hitap ederdik.

İlk başlarda, Melek okulumuzda yeni olduğu için bu kadar utangaç sanırdım. Ama zamanla anladım ki, bu onun kişiliğinin bir parçasıydı. Melek normalde de utangaç ve sessizdi. Aynı zamanda narin ve şefkatli birisiydi de. Adı ona çok yakışırdı: Melek.

Sınıftaki arkadaşlarımızla ilgilenirdi ve onlardan birisi üzüldüğü zaman, onları teselli ederdi. Onu sık sık diğer çocukların ev ödevlerine yardım ederken görürdüm.

Melek’e okuldaki diğer kızlarla olduğumdan daha yakındım çünkü ikimiz de aynı dersleri severdik: matematik, fizik ve müzik. Benim fiziğe karşı büyük bir ilgim vardı, o ise matematikte harikaydı. İkimiz de piyano çalardık. Ben daha çok klasik müzik severdim, o ise Filistin’in geleneksel müziklerini severdi.

Bazen, müzik çalarken detone olurduk. Hatta bir keresinde ona ‘profesyonel bir şarkıcı olma hayalindense hemşire olma hayaline odaklanması gerektiği’ ile ilgili bir şaka yaptığımı çok iyi hatırlıyorum. Her zaman birbirimizi güldürürdük.

Ama Melek’in gülüşünün ardında sanki içinde ağır bir yük taşıyormuş gibi bir acı vardı, kendisine sakladığı bir acı.

Bu üzüntü ne için Melek?

2023’ün Eylül ayında bir gün okul bahçesinde oturuyorduk, tıpkı ders aralarında yaptığımız gibi, gelecek hayallerimiz hakkında konuşuyorduk. Matematik sınavından yeni çıkmıştık. Okul henüz bitmemişti ama Melek’in eve gitmek istediği belliydi. Ağlamamak için gözyaşlarını tutuyordu. “Bu üzüntü ne için Melek?” diye sordum.

Önce gökyüzüne baktı ve sonra “Abim Halid doğuştan kalp hastası. Benden sadece bir yaş büyük ve çok hasta.” diye cevap verdi.

Şimdiye kadar birçok kez Melek’in evine gitmiştim. Abisinin güçsüz ve hasta olduğunu biliyordum. Ama hastalığının bu kadar ciddi olduğunu bilmiyordum.

Melek bana abisinin ölebileceğini söylediğinde elimi omzuna koydum. “Kim bilir Melek?” dedim. “Belki bu dünyadan ondan önce biz göçeriz. Ölüm yaş veya hastalık dinlemez.”

O anki sözlerimin yakında acı bir gerçeğe dönüşebileceğini asla hayal etmemiştim.

O gün okul bahçesinde saatlerce konuştuk. Melek hemşire olmaktan ve Ramla’ya geri dönmekten bahsetti, atalarının evine, Nekbe (İsral’in bağımsızlık ilanı ve sonrasında gerçekleşen olayları nitelemek için kullanılır) sırasında ailesinin zorla yerinden edildiği yere. Hasta insanlarla, özellikle hasta çocuklarla ilgilenmek istediğini söyledi. Narin yapısından dolayı ‘ondan çok iyi bir hemşire olur’ diye düşündüm.

Savaş başladığında, ikimiz de kendi ailelerimizle birlikte güvenli bir yer aradık ve irtibatımızı kaybettik. Ailemle beraber 12’den fazla kez yerimizden edildik. Bizi Gazze’deki evimizden çıkmaya ve şehir içinde iki farklı yere kaçmak zorunda bıraktılar. Sonrasında Han Yunus, Deyr El Balah, Bureyc Mülteci kampı, El-Mavaseh ve şimdi ise Refah’a, bu cümleleri yazdığım yere.

Tüm bu süre boyunca Melek’e ulaşmaya çalıştım, ama asla başaramadım. Onun da annesinin de telefonuna ulaşılamıyordu.

İsrail’in hava saldırıları 3 Ağustos 2024’te okulumuzu harap etmeden önce, orası yerinden edilen insanlar için sığınak olarak kullanılmaya başlandı. Bu korkunç haberden sonra da Melek’e yine ulaşamadım.

Tekrardan birbirimizi bulduk

Bir yıldan uzun bir süre arkadaşımla iletişim kuramamanın ardından, 2025’in Ocak ayında Refah’taki sığınağımızdayken bilinmeyen bir numaradan arama aldım. Melek’in sesini duyunca çok sevindim. Benimle konuştuğu için mutlu ve heyecanlıydı, ama sesi son derece yorgun geliyordu.

Ona ailesinin ve kendisinin durumunu sordum. Abisi Halid’i de sordum, onun tedaviye ihtiyacı olduğunu biliyordum. Refah’ın El-Mavaseh tarafındaki bir çadırda yaşadıklarını söyledi. Orası bizim sığındığımız yerden sadece birkaç kilometre uzaktaydı.

Melek konuşmak için can atıyordu. Ailesinin Gazze içerisinde defalarca yerlerinden edildiklerinden bahsetti. Konuşmamız bizi Şeyh Rıdvan’daki eski günlerimize götürdü- evlerimize, okulumuza ve savaştan önce yaptığımız her şeye.

Konuşmayı bitirmeden önce, Melek ve ailesini ziyaret edeceğime, ailesini kaldığımız yere getireceğime söz verdim. Bizimle aynı yerde kalmalarının daha güvenli olacağını düşündüm çünkü bizim binamız taşlardan yapılmıştı ama Melek ise bir çadırda yaşıyordu.

İki gün sonra, 8 Ocak’ta, annemle birlikte Melek’i ziyaret etmek için plan yaptım. Ona haber vermek için aradım. Telefonu Melek’in küçük kardeşi Farah açtı, acı içerisinde ağlıyordu. “Melek’i kaybettik.” dedi ve hıçkırıklara boğuldu. “Gün doğarken çadırda uyuduğu sırada bir kurşunla şehit edildi.”

Duyamıyordum. Ya da sadece Farah’ın dediklerini anlamak istemiyordum. Kalbime tarif edilemez bir acı saplandı. Telefonu kapattım. Gözyaşlarımda boğulmuş gibi hissediyordum. Anneme döndüm: “Melek ölmüş.” dedim.

Ölümde beraber

Ertesi gün, başsağlığı dileklerimizi iletmek için annemle birlikte Melek’in ailesini ziyarete gittik. Çadırlarını kurşunlar tarafından delik deşik edilmiş halde bulduk. Ve çadırda hiç kimse yoktu. Onlar gibi çadırda yaşayan komşuları, Melek’in abisi Halid’in bu sabah vefat ettiğini söylediler. İlaçlarını bulma imkanı olmadığı için hastalığı daha da kötüleşmiş ve kardeşinin vefatına olan üzüntüsünü kaldıramamış. Şimdi ise ailesi onu defnetmeye gitmiş.

Okul bahçesindeki konuşmamızda söylediklerimi hatırlıyorum. Melek’in öleceğini ve Halid’in onun hemen peşinden gideceğini asla tahmin etmemiştim. Yan yana defnedildiler. Ölümde bile,  Halid onun yanından ayrılmadı.

Kim sıktı Melek’e o ölümcül kurşunu? Neden öldürdüler onu? Uyurken askerlere karşı bir tehlike mi arz ediyordu? Onun Ramla’ya dönme hayalinden mi korktular?

Elveda, sevgili arkadaşım. Seni asla unutmayacağım. Senin adına bir zeytin ağacı dikeceğim ve ailenden geriye kalan kişileri yanımda götürüp onlarla ilgileneceğim, tıpkı senin de yapacağın gibi.

HABERE YORUM KAT

4 Yorum