1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Çocuk Evlilikleri Tartışması Üzerine
Çocuk Evlilikleri Tartışması Üzerine

Çocuk Evlilikleri Tartışması Üzerine

“Fıkıhçılar içtihatlarını belli bir usul ve genel kurallar çerçevesinde ortaya koyarlar. Bu kurallardan birisi, temel bir Mecelle maddesi de olan; ‘eşyada aslolan ibahadır’ kuralı. Yani Allah bir şeyi yasaklamamışsa biz o şeyin haram olduğunu söyleyemeyiz

22 Ocak 2015 Perşembe 16:11A+A-

Çocuk Evlilikleri
Ali Bulaç

Nurettin Yıldız Hoca’nın internet ortamına yansıyan bir konuşması hem İslam diniyle ilgili polemiklere yol açtı, hem Hocanın linç edilmesinde kullanıldı.

Konuşmayı dikkatli takip edenler Nurettin Yıldız Hoca’nın fıkıhtaki hükümle ilgili “durum tespiti” yaptıktan sonra, küçük yaştaki çocukların evlilikleri onaylamadığı, buna izin veren anne ve babaları şiddetle kınadığı anlaşılır. Belki “durum tespiti” babındaki ifadeler daha dikkatli seçilebilirdi ancak Hoca’nın bu türden evliliklere cevaz vermediği açık. Bir âlimi bu yüzden hırpalamak doğru değil.

Şu var ki Hoca’nın fikri değilse de fıkıhta hayli küçük yaşlardaki çocukların evlendirilmesine açık kapı bırakıldığı da bir vakıadır. Konuyla ilgili yazan Faruk Beşer fakihlerin cevazının şu temele dayandığını söylüyor: “Fıkıhçılar içtihatlarını belli bir usul ve genel kurallar çerçevesinde ortaya koyarlar. Bu kurallardan birisi, temel bir Mecelle maddesi de olan; ‘eşyada aslolan ibahadır’ kuralı. Yani Allah bir şeyi yasaklamamışsa biz o şeyin haram olduğunu söyleyemeyiz. Allah küçük yaştakilerin nikâhlanmaları haramdır demiyor. O halde prensip olarak böyle bir nikâhın (evliliğin değil) haram olduğu söylenemez. Ama küçük yaşta fiilî evliliği caiz gören de yok. Fıkıhçıların, bugün hukukî doktrin denen serbest düşüncelerinde işte bunlar var. Ama bunlar da din değil, kanun da değil.” Beşer Hoca’nın tasviri doğru. Ama burada bir sorun yok mu?

A) Çocukların rüşt çağına gelinceye kadar velayetleri anne-babasına aittir. İcma ile sabittir ki bu hükmün illeti “küçük” olmaktır. Yani çocuk küçük olduğundan kendi bedeni üzerinde tasarrufta bulunamaz. Ebeveyn dışında birileri çocuğa veli olacaksa bunun da illeti çocuğun kendi malı ve bedeni üzerinde tasarrufta bulunamayacak olmasıdır. Velayet hükmü böyle ise, nasıl olur da büluğ çağına gelmemiş çocuğu velisi evlendirmeye kalkışabilir?  

B) Küçük yaştaki çocukların evlendirilmesi onların bedenlerine bir eziyet, ileriki hayatlarında ise mutsuzluğun sebebi olur. Nice kadın çocuk yaşta evlendirildiği için hayatı boyunca mutsuz yaşamıştır. Buna kimin hakkı var?

C) Küçük yaşta nikâh kıyılıp zifaf gerçekleşmese de; bu, adına “berdel” denen İslam dışı bir geleneğe kapı aralamaktadır. Doğru olanı büluğ çağına gelen kızın kendi rızasıyla ve bilinçli olarak nikâh akdinde taraf olmasıdır.

Konuyla ilgili ayet şöyle: “Kadınlarınızdan artık âdetten kesilmiş olanlarla (bir türlü) âdet görmemiş olanların iddet bekleme (süre)leri, -eğer şüpheye düşecek olursanız (bilin ki)- üç aydır. Hamile kadınların bekleme- süresi ise, yüklerini bırakmaları (ile biter.) Kim Allah’tan korkup sakınırsa (Allah) ona işinde bir kolaylık gösterir.” (65/Talak, 4.)

İlerlemiş yaşı veya fizyolojik bir rahatsızlık dolayısıyla hayız görmeyen kadınların bekleme süresi, boşama, nikâh akdinin bozulması veya ayrılmadan sonra başlamak üzere üç aydır. Ayet, “üç (kar’)” yerine, “üç ay” kullanmıştır. Adet görme yaşı, bölgelere ve iklim yapılarına göre değişiklik gösterir. İlk dönem fakihleri adet görme yaşının 11-15, adetten kesilme yaşının 50-70 (veya 45-55) arası olabileceğini söylemişlerdir.

Şunu belirtmek gerekir ki, sözü edilen “henüz adet görmemiş“ olanlar, “çocuk yaştaki kızlar”ın evlendirilebileceği anlamına gelmez. Ayette sözü edilen “nisa”dır. 4. sûreye de isim verilen “nisa” kız çocuğu değil, “kadın” için kullanılır. “Hars” olarak geçen kadın rahmi “tarla“ ile ifade edilmiştir ki, doğum yapabilecek kıvamda olmasına işaret eder, çocuk rahminin bu yapıda olmadığı açıktır. Yine mesela çocuklar yükümlülük dışındadır, kişinin müşrik sayılması ancak ergenlik çağına erişmesiyle mümkün olur, çocuk yaştakiler müşrik kabul edilmez, “müşrik çocuğu” diye isimlendirilir. Burada sözü geçen üç adet (temizlenme) süresi kadınlık halidir. Yine “muhsana” evli, iffetli ve özgür kadın için kullanılır. “Henüz adet görmemiş” şu veya bu hastalık, bedensel bir illet dolayısıyla adet görmediği ancak bölgenin iklim şartlarına göre büluğ çağına ermiş ve bu çerçevede evlenmiş kadını anlamak gerekir, yoksa yedi yaşındaki kız çocuğunu değil.

ZAMAN GAZETESİ

HABERE YORUM KAT

7 Yorum