"Çocuk, Aile ve Sosyal Sorumluluklarımız"
Amasya Özgür-Der’de Çocuk, Aile ve Sosyal Sorumluluklarımız konulu bir seminer yapıldı.
Eğitimci Selim Sazlı tarafından dernek salonunda aile, çocuk, bakıma muhtaç çocuklar ve sosyal sorumluluklarımız konusunda verilen seminerde şu hususlar vurgulandı:
GÖZ AYDINLIĞI EŞLER VE ÇOCUKLARA SAHİP OLMAK İÇİN NE YAPMALIYIZ?
Yüce Rabbimiz Furkan Suresi74. ayette ‘’Rabbimiz bize gözümüze aydınlık olacak eşler zürriyetler ver ve bizi muttakilere önderler yap’’ diye dua etmemizi emrediyor.
Rabbimizden istediğimiz ya da onun bizden istememizi emrettiği huzurlu bir aile ve bizim gözümüzün aydınlığı olacak nesiller. Ama Rabbimizden bunu talep etmekle işimiz bitiyor mu? Bu talebimiz bize ne gibi sorumluluklar yüklüyor? Bu neslin ve ailenin inşası konusunda neler yapmalıyız? Ya da ne yapıyoruz?
Rabbimizden istediğimiz, içinde huzur bulduğumuz ailemizin oluşması ve varlıkları ile bizlere mutluluk veren canımız yavrularımızın yetiştirilmeleri ve muttaki bir toplumu oluşturma konusunda öne geçmemizin önündeki şeytani unsurlarla nasıl mücadele edeceğiz? Almamız gereken önlemler nelerdir?
Devletlerin ve toplumların bu konudaki işlevleri yaptıkları ya da yapmadıkları nelerdir? Karşılaşmamız muhtemel aile-kadın ve çocuk başlıklı problemler hakkında ne kadar donanımlıyız?
Kadim zamanlardan beri var olan ve modernitenin getirdiği yeni sıkıntılarla daha karmaşık bir hal alan bu tür soruların insanlık ve İslam ailesi cevaplarını aramışlar ve çözümler üretmeye çalışmışlardır.
Hangi toplum aileyi fıtrata uygun ve toplumun çekirdeği olarak algılayıp gereken önemi verdi ise daha huzurlu bir toplum olmayı başarabilmiştir. Mademki aileyi içinde mutlu olacağımız gözümüzün aydın olacağı huzur bulup fertlerinde sükûnet bulduğumuz bir çatı olarak görüyoruz. O zaman onu öylece inşa etmeli ve dışarıdan gelecek ve içerde oluşması muhtemel tehditlerden korumalıyız. Bunu tesis edebileceğimiz aile içinde ve çevremizde dinamiklerimiz ve bağlarımız olmalı.
YÜCE ALLAH’IN KORUNMASINI EMRETTİĞİ BAĞLAR
Yüce Allah Rad Suresi 21. ayette korunup riayet edilmesi gereken bir şeyden bahseder. Ekser müfessir bunu akrabalık bağı olarak yorumlamıştır. Gene Bakara 83 ve 215’te ana baba ve yakınlara iyilik yapıp, harcadığımız hayırları önce onlara harcamamızı emreder.
Rabbimizin bize emrettiği bu bağları gerektiği gibi koruyamadık. İnsanlık ailesi Allahın insan fıtratına koyduğu bu ilkeleri hayata geçir(e)mediği için, bu gün çok ciddi sorunlarla boğuşmaktadır. Ve sebep olarak ucuza mal olan sonuçların bedelini çok pahalı ödemektedir.
Biz bu konunun nasıllığını ve nedenlerini kısaca geçip özellikle oluşmuş sonuçlar ve bir Müslüman olarak neler yapabileceğimiz üzerinde duracağız. Aile ve diğer sosyal kurumların dokularının tahribi önce çocuklar sonra kadınlarımız ve yaşlılarımızı en sonunda hepimizi etkilemektedir.
ŞEYTANİ DÜZENİN EN ÖNEMLİ MAĞDURLARI ÇOCUKLAR VE KADINLAR
Yaradılışları gereği en büyük mağduriyeti doğal olarak çocuklar yaşamaktadırlar. Bunu hem de var olan sıkıntılarda hiçbir sorumlulukları olmamasına rağmen yaşamaktalar. Sonra kadınlar. Onlarda bu gün dünyada insani hak mahrumiyetlerinin ve yaşanan eziyetlerin en büyük mağdurları ve masumlarıdırlar. Erkekler tarafından fitnelerin kaynağı olarak nitelenip hakarete uğrarlar. (bizim literatürde de maalesef böyledir)
Şeytani dünya düzeninin doymak bilmez iştahı ve sonuçları gözümüzün önünde. Çocuklara dünya sağlık örgütünün numaradan aşı uygulamaları… kadınların reklamlarda cinsel obje olarak sömürülmeleri… üretilen aslında var olmayan ihtiyaçları edinme endişesi ile insanların aile içinde birbirleri ile yabancılaşmaları. (baba telefon almak için daha çok çalışmakta çocuk alınan telefonla mesajlaşır) bu fasit döngüyü tetikleyecek yeni ihtiyaçlar… TV programlarında “Yıktıkları aileyi kuracağız” türünden programlar reyting yapıyor… (En masum tv programı soğan-ekmek tarifi veren yemek programıdır).
ANA BABASINI TERK EDEN ÇOCUKLAR
Modern zamanın özet olarak hepimizi etkileyen öğretisinin mağdurları çocuklar kadınlar ve yaşlılar, eşlerimiz, analarımız, babalarımız. Allahın bizi üzerlerine kavvam kıldığı kadınlarımız öf bile demememiz gereken anamız babamız. Ve doğduğu fıtratını korumakla yükümlü olduğumuz evlatlarımız. Daha çok olsun, benim olsun, hemen olsun, nasıl olursa olsun, ama en güzeli benim olsun, cafcaflı ve can canlı olsun, canımın istediği nefsimin arzuladığı gibi olsun. Benim olmazsa yok olsun diyen insanlık… Anne ve babalara hasredilmiş sadece bir günde büyüklerin ve doğum günü kutlamalarıyla çocukların hoş edildiği ve sorumluluklarından kurtulduğunu varsayan insanlık, her günü bir kutlama vesilesi yapması gerekirken onu senenin bir gününe hapsetmiştir.
Özgürlüğüne, kariyerine, geçimine halel gelmesinden korkup çocuk istemeyen kedi – köpek besleyen insanlık bu hayvanların ve hayvanlaşan nefislerinin tatmini için başkalarının çocuklarını açlığa mahkûm etmekte. Daha güzelini ilgincini bulunca eşini terk edebilmekte. Eşini ikna edemediği için annesini babasını evlatsızlığa terk edebilmektedir..
Bu arada birde benzer nedenlerle eziyet çekilerek içinde yaşamaya fertlerinin mahkûm edildiği aileleri unutmadan konumuz olmadığı için geçiyorum. Sonuç; olmaları gereken yerden mahrum (huzurlu bir aile) edilmiş insanlar.
TOPLUMUN MAĞDUR KESİMLERİNE DEVLETİN İLGİSİ
Her gün haberlerde kadınlara yapılan onlarca hakareti çocuklara yapılan işkenceleri duyuyor ve görüyoruz. Bu buzdağının sadece görünen kısmı. Devlet bu gün sosyal yardımlar-yaşlı bakım hizmetleri-engelli hizmetleri –kadın sığınma evleri- çocuk koruma evleri –yurtlar v.b. kurumlarla ailenin görevlerini yapamadığı yerlerde dezavantajlı diye nitelediği guruplara hizmet götürmektedir.
Bu sadece cumhuriyet döneminde yapılan bir şey de değil. Yaşadığımız coğrafyada. Osmanlı döneminde de var benzeri uygulamalar. Mesela Eytam Sandıkları, Hamidiye Etfal Hastanesi ,Fukaraperver Cemiyetleri , Eytam Nazırlığı, Islahhaneler, Darüşşafaka, Darülhayr-ı Ali, Darüleytamlar, Himaye-i Etfal Cemiyeti vs. adı altında cumhuriyetten öncede hizmet veren kuruluşlar vardı. Dikkat çekici yanı bu kurumların ihtiyaç olarak ortaya çıkma dönemleri savaşların yaygın ve toplumsal fesadın baskın olduğu dönemlerdir.
KANAYAN YARAMIZ, DEVLETİN KORUMASINA MUHTAÇ ÇOCUKLAR
2010 yılı itibarı ile Türkiye’de resmi olarak 1200 kuruluşta 12000 civarında çocuk devletin koruması altındadır.
Bunun dışında hepimizin yakından tanıdığı dini duyarlılığa sahip kardeşlerimizin kurdukları vakıf ve derneklerimizin desteklediği kuruluşlarımız bu hizmetleri insanımızın katkıları ile yürütmektedir.
Dünyada ise Türkiye ve Türkiyeli Müslümanlar insani yardım ve dağılmış insanlık ailesine karşı sorumluluğunun bilincindedir. Ve çok önemli tecrübeler elde etmişlerdir. Bu gün Türkiye’yi yönetenlerin devletin sosyal kurumlarını idare ederken İ.H.H Yeryüzü doktorları ve belediyelerin sosyal birimleri başta olmak üzere diğer sivil yapıların tecrübelerinden yararlandıklarını hepimiz biliyoruz.
Kardeşler! Bu gün içinde bulunulan sorunun asıl nedeni ilk baştaki talebimizi unutmamızdan geçmektedir. Bu yüzden gevşeklik göstermemeliyiz. Kur’an eğitim çalışmaları ve vahyin terbiyesi ile nefislerimiz nesillerimizi toplumumuzu inşa etmemiz gerekmektedir. Müslümanlar olarak ailelerimizi korumalıyız.
SAHİPSİZ ÇOCUKLARA KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ
Sadece bizim kendimizi korumamız yeterli olmayacaktır. Sosyal hayatımızda birlikte yaşadığımız topluma karşıda sorumluluklarımızın olduğunu unutmamalıyız. Çünkü ihmalimizle ortaya çıkan sonucun faturasını hep birlikte ödüyoruz. Kuruluşlarda bakım altında olan çocukların topluma ekonomik olarak ayda bir çocuk için 2500 tl nin üzerindedir. Bunu manevi bedelinden ayrıca bahsedeceğiz.
Bu genel girişten sonra çocuk bakıma muhtaç çocuk ve yetim konusuna girip neler yapabiliriz Sorusuna cevap arayalım
Yüce Allah sayısız ayette bizden yetimlerin hakkını gözetmemizi, onlara iyi davranmamızı, onları koruyup kollamamızı ister. Konuyla ilgili Bakara suresinin 215, 220 ve 83 ayetleri ve Nisa suresinin hemen başındaki ayetlere baktığımızda konunun önemini anlayabiliriz.
YETİM ELÇİLER
Yüce Allah’ın elçilerinde de yetimliğe işaretler vardır . İsa (as)tamamen babasız yaratıp onu ruhul kudsle destekleyen, Musa (as)İsrail oğullarının erkeklerini öldüren firavunun sarayında büyüten, Yusuf( as) ı babası Yakup’tan(as) mahrum kılan ama onu yıldızların arasında güneş gibi yetiştiren ve yetimlerin babası Allah’ın son elçisinden uzun örneklere gerek yok. Çünkü yetimler sahipsiz değildir. Yetimlerin sahibi alemlerin rabbi olan Allah Teala’dır.
Allah yetimleri barındırır biz ne yapıyoruz Allah dinini nasıl bizim elimizle yükseltmek zalim zorba kâfirleri bizim elimizle cezalandırmak isterse yetimlere de bizim ellerimizle bakmak ister. Peygamberimizin amcaları en iyi örnektir Ebu leheb de, Ebu Talib de amcadır. Maun Suresinde Kuranda bu konu dini yalan sayma gibi bir sonuçla tehdit bulur
Müslim de bulunan bir hadiste Nebi (as)işaret ve orta parmağını birleştirip ahrette yetimle mesafesini bildirerek hem onların mahrumiyetlerine teselli olmuş hem de etrafımızdaki yetimlere ne kadar yakın olmamız gerektiğini işaret etmiştir.
DEVLETİN YETİM ÇALIŞMALARI VE YETERSİZLİKLERİ
İçinde yaşadığımız şehirde kız sevgi evleri ve çocuk yuvasında 50-erkek yurdunda 40-çocuk evleri denilen sistemle şehrin muhtelif yerlerinde koruma altında 60 ve farklı modellerle aile yanında korunan yaklaşık 60 çocuk koruma altındadır.
Görev yaptığım kuruluşta çocuklarla ilgili verilecek eğitimi değerlendirirken düşünülmesi gereken en önemli soru şudur. Çocuğun ilerde iyi bir aile oluşturacak bilinci var mı? Değerleri var mı?
Kuruluş ve hizmet verilen yerlerde bu hayati sorunun cevabını çocukların öğrenmesi çok zor çünkü çocuklar bu bilinci edinebilecekleri sağlıklı aile yapısına sahip değiller. Zaten devletin koruması altında olmaları bunun bir sonucudur.
Kuruluşta ise çocukların anne ve babanın işlevini yapan görevlilerin ve meslek elemanlarının bu sıfatlarla anılması biyolojik ve psikolojik olarak işlevsel değildir. Çocuklar işi gereği anne ve baba modeli rolünü ne kadar iyi oynasalar da bu kişilerin gerçek anne-baba olmadığını bildiklerinden ve rol modellerin sürekli değişmelerinden olumsuz etkilenmektedir. Bu onlarda anne ve baba olma hakkında bir bilinç zafiyetini ortaya çıkarmaktadır.
Bu yüzden kuruluşlarda kalan çocuklarımızın mutlaka normal aile bireyleri ile iletişiminin sağlanarak aile içinde nasıl davranış geliştireceği öğretilmelidir. Bu bağlamda kuruluşlarda kalan çocuklarımızla değişik hizmet modellerinde gönüllü katkılar sunan STK’ lar, kişiler ve resmi kurumlar bulunmaktadır.
Bakanlıklar arası protokollere dayalı olarak milli eğitim müdürlüğü, sağlık müdürlüğü, il müftülüğünün katkıları yanında Türk Kadınlar Birliği, Yardımsevenler Cemiyeti gibi sivil kuruluşlarında çocuklarımıza destekleri sürmektedir.
Dini duyarlılığı olan sivil kuruluşların kuruluşlarda kalan çocuklara karşı ilgileri dışarıda verdikleri hizmetlere göre sınırlı kalmaktadır. Bu kuruluşların kayda değer çok önemli hizmetlerinin olduğu bilinmek ve takdir edilmekle birlikte, diğer alanlarda yaptığımız hizmetlerimiz bu çocukları ihmal etmemizin mazereti olabilir mi? Çocukların devletin koruması altında olmaları devletin çocukların maddi her ihtiyacını karşılıyor olmaları onların bize olan ihtiyaçlarını ve bizim sorumluluklarımızı ortadan kaldırır mı?
YETİMHANE ÇOCUKLARINA KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ
Neler yapabiliriz diye düşünüp Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ile iletişime geçip kendimiz ve çocuklar için uygun bir modelde çocuklarımıza yardımcı olabiliriz. Aile yapımıza uygun, Koruyucu aile modeli veya gönüllü aile modeli gibi bir modelde yasal birkaç formaliteyi halledip bu çocuklarla birebir ilgilenebiliriz.
Sofralarımızı yetimlerle şereflendirebiliriz, Çocuklarımıza kardeşler bulabiliriz, Geleceğin mimarları olabiliriz, Bir cennet bahçesi olan aile ortamında cennet çocuklarına yarenlik yapabiliriz, Kuruluşlara gereken girişimleri yapıp ziyaretler düzenleyebiliriz, Stk lar olarak uygun kuruluşlarla iletişim kurup projeler geliştirebiliriz, Çocukların eğitimlerine destek verecek çalışmalar yapabiliriz.
Yetim çocuklarla günü birlik programlar yapabiliriz, ortak gezi ve programlar yapabiliriz, küçük toplu kutlamalar ve yetimevleri ziyaretleri yapabiliriz, Ramazan, bayram ve özel gün organizasyonları yapabiliriz.
İlimizde bulunan muhacir mültecileri çocuklarına, kuruluşlarda bakım altında olan çocuklara karşı sorumluluklarımızın bilinciyle hareket edelim. Daha mutlu ve huzurlu bir dünyayı kurma çalışmaları ahretimizi de inşa eder unutmayalım.
Karşılaştığımız çocuk ve kadın aile sorunları ile ilgili telefon no:183
Yüce Allahtan hayırlı ve mutluluk bulduğumuz bir ailemizin ve sakınan korunan bir toplumumuzun olması için üstüne düşeni yapabilmiş kullar olmamızı dilerim.
HABERE YORUM KAT