HAKSÖZ HABER

Modernite son durakta insan ırkını yeryüzünden tümüyle silmek için cinsiyetleri hedef almaya başladı. Dünya savaşları ve ekonomik buhranlar yetmezmiş gibi “LGBT” dayatmasıyla da insanı insan kılan en temel özellikler ortadan kaldırılmaya çalışılıyor.

Cinsi sapkınlık genç yaştaki insanlara hayatın olağan akışı içerisindeki bir tercihmiş gibi gösterilerek kitleselleştirilmeye çalışılıyor. İnsan aklının modernite tarafından yeniden tanımlandığı bir çağda tercihlerin belirlenmişliği ise çoğu zaman göz ardı ediliyor. Bir şeyi tercih ederken ne kadar özgür olduğumuz bugün önümüzdeki en esaslı sorulardan birisi halbuki!

Amerikalı politik aktivist Matt Walsh’un kendisini “transseksüel” olarak tanımlayan bir kimse ile yaşadığı tartışma sosyal medyada gündem oldu. Katolik olan Matt Walsh, geçtiğimiz Mayıs ayında ABD’deki “Antisemitizm Farkındalık Yasası” olarak tanımlanan ve Siyonist çetenin eleştirilmesini imkansız hale getiren yasa tasarısını eleştirmişti. Sağ-muhafazakar çizgideki görüşleriyle tanınan Walsh’un kendisini istediğini gibi tanımlamak isteyen kimseye sorduğu sorular çok büyük bir açmazı gözler önüne seriyor.

Cinsi sapkınların kimliği kendi zihinlerinde bile başkasının onayına muhtaç! Erkeklik veya kadınlığı bir tercih meselesine indirgeyenler aslında başkalarının gözünde kendi kimliklerine dair onay bekleyerek kimliklerini onaylanmaya muhtaç bir mercii olarak kodluyorlar. Buradaki akıl dışılık ise insan kimliğinin doğuştan gelen ve sonradan kazanılan vasıflarının içinin tamamen boşaltılarak “yeniden kurgulanabilir” hale gelmesi. Walsh ise bu durumu esprili bir dille şu şekilde izah ediyor: