Çin'in artan gücü göz ardı edilmemeli!
Mensur Akgün, Türkiye kamuoyunda tartışılmasa da Çin'in politika ve ekonomi sahnesinde artan ağırlığının analize muhtaç olduğunu ifade ediyor.
Mensur Akgün / Karar
Çin rahatsızlık vermeye devam ediyor...
Çin önce devrimi ve ideolojisiyle, sonra Kuzey Kore, Kuzey Vietnam gibi ülkelere verdiği desteğiyle, ardından da hızlı büyümesi ve ekonomik güçlenmesiyle Amerika’yı ve biraz da yakın komşularını huzursuz etti. Bir süredir de artan askeri gücü, karşılıklı bağımlılığı pekiştiren projeleriyle rahatsızlık yaratıyordu.
Obama’nın döneminden itibaren Amerika’nın stratejik ilgisi Çin’e yoğunlaşmaya başlamıştı. Askerler kaydırılmış, Çin’in çevrelenmesi için ittifaklar kurulmaya çalışılmış, gerekliliği tartışmaları ziyaretlerle Tayvan sorunu canlı tutulmuştu. Çin şirketleri de olası casus yazılımlar nedeniyle ve anlaşılması zor muhtelif gerekçelerle kara listeye alınmış, Çin’le olan ticaret fazlasını dengelemek için kural dışı tedbirler uygulamaya konmuştu.
Bu rahatsızlık öyle bir düzeye çıkmıştı ki ciddi bir akademisyen Çin’le Amerika’nın çatışmasının mukadder olduğunu yazan bir kitap bile yayınlamıştı. Graham Allison, Peloponez Savaşını Yunan trajedi geleneğine uyumlu bir şekilde kayıt altına almış Tukidides’den hareketle iki ülkenin tuzağa çekilebileceğini okurlarıyla paylaşmış ama asıl Çin tehlikesine kamuoyunun dikkatini çekmişti.
Tam da Çin’in tüm dünya için ne kadar büyük bir tehdit oluşturduğu, insan hakları ihlalleri ve Uygurlara uyguladığı zulüm üstünden ve artan askeri gücünden hareketle anlatılırken devreye Rusya girdi. Önce askerlerini Ukrayna sınırına yığdı, geçtiğimiz 24 Şubat’ta da günümüze değin süren, zafiyetlerini de ortaya çıkartan ve tabii ki uluslararası normları ihlal eden işgalini başlattı.
Putin, dünyanın ilgi ve alakasının bir anda Çin’den kendi ülkesine kaymasına neden oldu. Çin bazı stratejik akıllarda öncelikli tehdit olmayı sürdürse de Amerika’nın ve aslında Amerika’nın Çin politikasına pek de sıcak bakmayan Avrupa’nın gündeminden düştü. Yerini kendilerini de içine çekebilecek Ukrayna Savaşı aldı.
Neyse ki imdada Temsilciler Meclisi eski Başkanı Pelosi yetişti. 2 Ağustos 2022’de Tayvan’ı ziyaret ederek Çin tehlikesini dünyaya bir kez daha hatırlattı. Çin’in toprakları saydığı Tayvan için işgal tatbikatları yapmasını sağladı.
Şimdi Batı bloğunun, özellikle de Amerika’nın karşı karşıya olduğu meydan okuma bir yandan Çin’i çevrelerken, diğer yandan Rusya’yı Ukrayna’da yenilgiye uğratmak, en azından yorup hırpalamak, mümkünse bileşenlerine ayırmak.
Tüm bunlar olurken de savaşın sıçramasını önlemek, bir de Çin’le Rusya’nın daha fazla yakınlaşmamasını, daha da önemlisi askeri yardımda bulunmamasını temin etmek. Yani yaratıcı düşünmek, kapsamlı stratejiler geliştirmek.
Ama görünen o ki bu konuda bir sıkıntı var. Ne istediklerini biliyorlar fakat istediklerini nasıl elde edeceklerini bilmiyorlar. Çin’le Rusya’yı daha yakın işbirliğine itiyorlar, kendilerini de içine çekecek Ukrayna’daki savaşın sürmesini teşvik ediyorlar.
Evet, deneme yanılmayla savaşın sınırlanması amacıyla bir denge kuruldu. Zaman içinde askeri yardımların niteliği savunmadan saldırıya doğru kaydı, Rusya da savaşı tırmandıracak tepkiyi göstermedi.
Miğfer, üniforma, piyade silahlarından başlayan yardımlar en modern tanklara, çok namlulu füze sistemlerine, savaş uçaklarına kadar ulaştı. Pazartesi günü de AB’nin 17 ülkesi 1 milyon adet 155 mm’lik top mermisi için fon yarattı.
Diğer alanda, yani Rusya’ya askeri teçhizat yardımında ise Çin çekimser, Rusya’nın bu özel savaşına taraf olmaktan kaçınır bir politika benimsediği izlenimi veriyor. Zaten muhtemelen bu yüzden de “Barış Planı” olarak anılan 12 maddelik bir ilkeler bildirgesi yayınladı, Rusya’nın çok da hoşuna gitmeyecek prensiplerden söz etti.
Henüz Moskova’ya giden Çin Devlet Başkanı Şi'nin üç günlük ziyaretinden nasıl bir sonuç çıkacağını bilmiyoruz. İki liderin Pazartesi günü yaptığı kısa ortak açıklamada “barış planından” biraz söz edildi ancak detaya girilmedi. Rusların Çin’in ilkelerine temelde sıcak baktıkları söyleniyor. Çin’in ise Rusya’ya askeri yardım konusunda çekimser olduğu görülüyor.
Fakat asıl Amerika “plana” hiç sıcak bakmıyor. Şi’den herhangi bir ateşkes öncesi Rusya’yı Ukrayna’dan tamamen çıkmaya ikna etmesini bekliyor, Şi ile Putin’in buluşmasını ahlaken mahkum etmeye çalışıyor. Bir de belli ki geçtiğimiz günlerde İran ve Suudi Arabistan’ı barıştıran Çin dünya siyaset sahnesinde diplomasiyle, barışla, ateşkesle daha fazla anılmasın diye uğraşıyor...
HABERE YORUM KAT