Çin!
Çin’in uzun yıllardır bir İslam politikası olmadı. Mao dine karşı savaş ilan etmişti..
İslam, soğuk savaşta tarafların birbirini yıpratmak için kullandığı bir silah gibiydi..
Çin ve Sovyetler’in İslam dünyasına ilgisi, ABD’ye karşı mücadelesi ile sınırlıydı.
ABD için Sovyetler’deki ve Çin’deki Müslümanlar başından beri tabii bir müttefikti..
Rusya ve Çin de kendi ülkelerindeki Müslümanlara özgürlük vermek yerine, mesela Rusya; Suriye, Irak, Mısır Müslümanları ile ilgilendi.. Çin, Pakistan Müslümanlarına göz kırptı.
Bugün Çin’in İran’a ilgisi de tamamen askeri ve stratejik planları ile ilgili..
Çin yönetiminin aslında doğrudan tek başına bir İslam düşmanlığı yok.. Haksızlığı ve zulmü, bütün dini toplulukları ve kendisi için tehdit unsuru olarak gördüğü unsurları kapsıyor. Bu da Çin’in yumuşak karnı. Demokrasi ve insan hakları, hukuk devleti talepleri, haksızlığa uğrayan çevreleri tek bir çatı altında toplayabilir..
İşin kötü yanı, bu haksızlığa muhatap olan farklı dini ve etnik topluluklar arasında bir ittifak da yok.
Bu haksızlığa uğrayan insanların, Çin’deki demokrasi ve insan hakları mücadelesi veren topluluklarla da bir teması yok..
Çin ve Rusya arasındaki yakınlaşmanın ABD’yi rahatsız ettiği açık.. Çin ve Rusya üzerinde baskı oluşturmak isteyen ABD’nin elinde hazır bir gerekçe var.. Etnik ve dini topluluklara yönelik baskı..
Çin ve Rusya uzlaşarak ve katı tutumları ile ABD’ye ihtiyaç duyduğu fırsatı kendi elleriyle ve fazlasıyla veriyor..
Benim tanıdığım bir Doğu Türkistanlı, Pekin’de tıp eğitimi almış bir doktor var, 15 yıldır 80 yaşındaki hasta annesini göremiyor.. Buna benzer onbinlerce örnekten sözedebiliriz..
Oysa Çin bir yandan Afrika’da Müslüman ülkelerle yakın ve sıcak ilişkiler kurmaya çalışıyor, bir yandan İran’la ilişkilerini sıklaştırıyor, öte yandan Türkiye ile arasında giderek artan ticari ilişkiler var.
Çin, Türkiye’yi görmek istemiyor..
Doğu Türkistan’daki gelişmeler Türkiye ile ilişkileri zora sokar..
Çin’deki olayların hemen Gül’ün ziyaretinden sonraya denk gelmesi de ilginç..
Çin’deki olaylar internetle bir anda Çin’in diğer bölgelerinde ve tüm dünyadaki Doğu Türkistanlılar arasında yayıldı.. Uzun zamandır aktif olmayan Doğu Türkistan muhalefeti bir çok ülkede birden sesini yükseltmeye başladı. Söylenti kargaşanın kızkardeşidir.. Söylenti sokaklarda kol geziyor.. Olaylarda çok sayıda insanın hayatını kaybetmiş olması, çok sayıda araç ve ev, iş yerinin, resmi binanın tahrip edilmiş olması, çok sayıda yaralı, çok sayıda gözaltı ve kayıpların varlığı işi daha da karmaşık hale getiriyor..
Böyle zamanlarda çok ihtiyatlı bir dil kullanmak, kışkırtmalara kapılmamak, haklı durumdayken haksız duruma düşmemek konusunda dikkatli olmak gerek.
Bu gelişmeler olurken Çin derin devleti de boş durmayacaktır.. Her zaman devletin karşı tarafta kendi adamları vardır.. Bu olaylar olurken ne Çin yönetiminin, ne de ABD’nin oyununa gelmemek gerek..
Çin’deki rejim muhalifleri için de Sincan’da başlayan olaylar bir işaret fişeği anlamı taşıyabilir..
Çin yönetimi bu işi sıradan bir güvenlik olayı olarak görmeye çalışırsa ve şiddetle bu olayları bastırmak isterse yanılır. Yangına körükle gitmiş olur..
Çin karşıtı ülkelerin 6. kol timleri, çatışmayı kışkırtmak için psikolojik harp taktikleri kullanarak yalan haberlerle tarafları kışkırtabilir. Olaylar sırasında her iki tarafa yönelik saldırılar gerçekleştirilebilir..
Çin derin devletinin bu olaylar karşısındaki tavrı ve tepkisi önemli.
Eğer olaylar bölgeye ve zamana yayılacak olursa bu durumdan en çok etkilenecek bir diğer ülke de Çin sınırındaki Rusya Federasyonu ülkeleri olacaktır..
ABD’nin, AB’nin ve İsrail’in, Çin’e karşı İslam toplumunu ve İslam coğrafyasını bir tramplen tahtası gibi kullanmak isteyeceklerini; bizim kanlarımız ve gözyaşlarımız üzerinden kendi iktidar ve servet mücadelelerini vermek isteyeceklerini düşünüyorum.
Bu olaylar devam edecek olursa Budist rahiplerin de sokağa çıkması gecikmez..
Ben önümüzdeki 10 yıl içinde, 2020’den önce Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan ve Bangladeş havzasında büyük olaylar yaşanacağını düşünüyorum.. Tabii bir afet ya da erken bir savaş sebebi ile bu felaket daha yakın bir zamanda da gerçekleşebilir..
Doğu Türkistan olayını kendinden ibaret bir olaymış gibi görmek bana göre doğru değil..
Çin yönetiminin baskıcı politikaları gibi, Doğu Türkistan içindeki yabancı istihbarat örgütlerinin adamlarının kışkırtma planlarını da eş zamanlı olarak görmek durumundayız..
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı olmak gibi bir disiplin içinde olmalıyız. Bir topluluğa olan öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. Tedhişçilik ve yağma peşinde koşanlara fırsat vermemek gerek..
Tienanmen olaylarından sonra en büyük halk hareketlerinden biri ile karşı karşıyayız..
Çin halkının özgürlük mücadelesinde bu olaylar bir milad olabilir..
Çin yönetiminin şunu bilmesi gerek: Zulm ile abad olunmaz..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT