"CHP’liler Esed’den gazeteciyi istedi mi?"
CHP Hatay Milletvekili Hasan Akgöl başkanlığında bir parlamenter heyeti dün Şam’a giderek Cumhurbaşkanı Beşşar Esed’le görüştü.
CHP’yi başlığa çekmemizin sebebi, ‘iyi ilişkiler’in somut sonuç doğurması beklentisinden. Cüneyt Ünal’ı getirirken, ‘Kadumi’yi de almadan dönmeyeceğiz’ demişlerdi. Yakın zamanda televizyon ekranlarında verilen sözler kayıtlarda duruyor. Arzu Hanım önceki seferlerin birinde CHP ile birlikte Şam’a gitmeye çalışmış, son dakikada sınırda kalmıştı. Ardından esir gazeteciye dair yeni bir girişimden haberdar olamadık. Dün ajanslardan gelen fotoğrafı görünce ben heyecanlandım. Umut ve heyecanımı zirveye çıkaran ise Esed’in karşısında oturanlar arasında Şafak Pavey’in bulunmasıydı. CHP’lilerin bu kaçıncı görüşmesi bilmiyorum. En dikkat çekici olanı Birgül Ayman Güler başkanlığındaki 38 kişilik heyetti. Güler, “Biz senaryo yazıp, oyun kurup, perdeyi açıp ülkeleri işgal etmeye onay vermeyeceğiz.” sözleriyle Esed’e en açık desteklerden birini sunmuştu. Bu geliş gidişlerin bir faydasından söz edilecekse, Suriye’de esir tutulan insanlar için yapılan aracılıklar denilebilir. Gazeteci Cüneyt Ünal, CHP’lilerin tavassutu ile 90 günlük esaretten kurtulup, ülkeye dönebilmişti. Başşar Kadumi hakkındaki umutlu bekleyiş ise gerçeğe dönüşmemişti. Başşar Kadumi, vatandaşımızla evli ve Türkiye’ye yerleşmiş Filistinli bir gazeteci. Beraber çalışıp esir düştükleri Cüneyt döndü, o ise altı ayı aşkın süredir Suriye’de.
İki çocuğuyla birlikte eşinin yolunu gözleyen Arzu Kadumi’nin haklı sitemlerinden herkes payına düşeni alıyor. En başta kocasının meslektaşları, biz gazetecilerin yeterli duyarlılığı göstermediğinden yakınıyor. “Ali Kırca ya da Ahmet Hakan’ın başına gelse aynı şey benzer tepkiler mi gösterilirdi?” diye acıyla yoğrulmuş sorular soruyor. Son dönemde sesini biraz biraz duyurmayı başardığını söyleyebiliriz. Yine de güçlü bir kamuoyu oluşturma noktasından henüz uzakta. Bir yandan mücadele, öte yandan çocuklarını teselli ediyor; onlara söyleyecek sözünün kalmadığını ilave ederek... ‘Devlet isterse çözer’ siteminin altında netice alıcı girişimleri görememesi yatıyor. Hükümetin, Esed’le kanlı bıçaklı olduğunun o da farkında, hiç olmazsa sembolik jestler bekliyor. Bugüne kadar Filistin davasını istismar eden Baas rejiminin Filistinli bir gazeteciye reva gördüğü uygulama dikkat çekici. Esed’e destek veren mezhepdaşı Bağdat yönetiminin de, ülkesinin televizyonu El Hurra adına savaş alanına giden gazeteciye duyarsızlığı kayıtlara geçmeli. Adem Özköse ve Hamit Coşkun isimli gazeteci arkadaşlarımızı kurtaran İran da sessizliğini koruyor. Hâlbuki Filistin konusunda en çok slogan atan ülkelerden birisi İran.
Şafak Pavey, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nde yönetici iken ayrılarak CHP İstanbul milletvekili olmuştu. İnsan hakları, insanî yardım ve küresel barış konularında çalışıyor. Bir kadın gazetecinin, Ayşe Önal’ın kızı. Arzu Kadumi’ye empati kurabilecek, onu anlayabilecek biri. Böylesine önemli fırsatı kaçırıp Esed’e gazeteci Kadumi’yi hatırlatmadan döneceğine ihtimal vermek istemiyorum. Uluslararası ‘cesur kadın’ ödülü sahibi Pavey’in hemcinsi Arzu Hanım’a sürpriz yapmasını bekliyorum. Zamanlama da mükemmel; Dünya Kadınlar Günü.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT