CHP ve yabancı düşmanlığı
1919'da işsiz kalan bir grup Alman askerinin ve aşırı sağcı Almanların kurduğu Nazi Partisi'nin iktidara gelebileceğini çoğu insan tahmin etmemişti. Almanya 1. Dünya Savaşı sonrası ekonomik olarak perişan vaziyetteydi; Nazilerin yükselişinin sebebi buydu. Adolf Hitler meyhanelerde ve sokaklarda iştahla, “İşimizi çaldılar, ekmeğimizi çaldılar” diye bağırıyor, onu dinleyen kalabalıklar
çılgınca alkışlıyordu. Hitler'in parmağıyla hedef gösterdikleriyse Yahudilerdi.
1. Dünya Savaşı'na uygun ortamı hazırlayan milliyetçilik, Almanya'da Pancermenizm'i körüklemişti. 19. Yüzyıl'ın sonlarında pek çok Pancermenist entelektüel, etnosentrik ve ırkçı ideolojileri açıktan benimsemişlerdi. 1. Dünya Savaşı'nın kaybedilmesinin neden olduğu ekonomik yıkım ve yıkılan Alman egosu, Hitler'in yönetimindeki Nazi Partisi'nin ve beraberinde ırkçı, anti-kapitalist ve antisemitik bir görüş olarak nasyonal sosyalizmin ortaya çıkışını sağladı. Hitler'in sokak sokak yürüttüğü 'iş, aş, ekmek' üzerinden nefret söylemi, 1933'te Nazi Partisi'ni iktidara taşıdı, 1938'den sonraysa Nazi Almanyasında Heim ins Reich (Vatan, İmparatorluğa) siyasetinin kemikleşmesine yol açtı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel seçim sürecinde Suriyeli sığınmacıları hedef gösterişine her şahit oluşumda Nazi Partisi'nin Hitler öncülüğünde iktidara yürümek için seçtiği yol aklıma geliyor. Kılıçdaroğlu, Mersin'de katıldığı milletvekili adayları tanıtım toplantısında, iktidara gelirlerse Orta Doğu'ya barışı getirip Suriyelileri geri göndereceğini söyleyip çılgınca alkış topladıktan sonra, Balıkesir'de de vaatlerine kaynak göstermek yerine, “2 milyon Suriyeli'ye 5 milyar dolar verirken sana kaynak mı sorduk?” diyerek topu bir kez daha faşizme atmayı başardı. Orta Doğu'ya barışı nasıl getireceği konusunda ser verip sır vermeyen Kılıçdaroğlu, yoksulluğu nasıl bitireceğine dair bir açıklama getirmiş oluyor anladığım kadarıyla: Suriyelileri ölmeye gönderip insani yardımdan kıstığı parayla Türkiye'de yoksulluğu bitirecek.
İnsan gün gelir “Ankara'ya deniz getireceğim” tadında boş seçim vaatlerinde bulunan koalisyonlu yılların parti liderlerini bile özlermiş meğer. İnsani yardımın, mülteci haklarının, lafta bile olsa küresel gündemin en önde gelen konularından biri olduğu çağda, bir partinin ırkçı ve zenofobik söylemle oy toplamaya girişmesi, doğal olarak insanı Nazi Partisi'nin iktidara geldiği yılların Almanya'sına götürüyor.
Hitler yönetimi ele geçirdiğinde Almanya'da yoksulluğu bitirmek için ne yapmıştı, hatırlayalım. Önce zorunlu olarak varlıkların yeniden dağıtılması sürecini başlatmıştı. Fırınlarda insanların cayır cayır yakıldığı bir dönem olduğu için, o günlerin mali analizinin yapılmasına bile pek gerek görmüyor kimse ama şöyle söyleyebiliriz özetle: Holocaust için seçilen Yahudiler gelişigüzel değildi. Almanya'da yaşayan Yahudiler, belirli bir gelir düzeyinin üstünde kazanıyordu, bankalar ve pek çok işyeri Yahudilere aitti. Hitler ekonomik sıkıntılar üzerinden Nazi propagandası yaparken onları günah keçisi yapmayı başardı. Bankalara, işyerlerine ve fırınlara gönderilen Yahudilerin şahsi varlıklarına el koyan Nazi Almanyası'nda hiperenflasyon kısa sürede negatife döndü. Gasp edilen sermaye, Nazi Almanyası ekonomisinin yapılandırılmasını sağladı. Milyonlarca insanın canı hunharca alınarak ekonomik bir mucize gerçekleştirildi.
Yoksa siz, 1942'de yürürlüğe konulan Varlık Vergisi'ni CHP'nin icadı mı sanıyordunuz? 'Türkleştirme Hareketi'nin ilk halkası olan Varlık Vergisi'yle Türkiye'de Ermeniler %232, Yahudiler %179, ve Rumlar %156 oranında varlık vergisine tabi tutulurken, gayrimüslim ticaret erbabı bu vergiyi ödeyebilmek için evlerini, işyerlerini satmak zorunda kalmış, ödeyemeyenler çalışma kamplarına ve sürgüne yollanmaya başlanmıştı. Yüzlerce gayrimüslimin Türkiye'den göç etmek zorunda kalmasına yol açan ve bir süre sonra 6-7 Eylül olaylarının yaşanmasına kapı açan kanun, sermayenin Türkleştirilmesini amaçlıyordu; temeli İttihat ve Terakki döneminde atılsa da esin kaynağını Nazi Almanyası'nda bulmuştu.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ve CHP iktidarı gayrimüslimleri fırınlara değil çalışma kamplarına gönderecek kadar 'insaflı'ydı ve açıktan yabancı düşmanlığı yapmıyorlardı ama Başbakan Şükrü Saraçoğlu basına kapalı olarak yapılan grup toplantısında şöyle söylüyordu: “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz. Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır.” Oysa Saraçoğlu, açıktan okuduğu hükümet programında Türkçülük yapmayı ve halkı milliyetçi burnundan yakalayıp ince ince işleyerek yabancı düşmanlığına sevk etmeyi tercih ediyordu: “Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar bir vicdan ve kültür meselesidir.” 1942'de dönemin gazeteleri bol bol hırsızlık, karaborsacılık, vurgunculuk ve ihtikârla ilgili haber ve yazıları ön plana çıkardı, “karaborsacı Yahudi” tiplemesini içeren karikatürler yayınladı, halkın zihnine yabancı düşmanlığı ekildi.
Bugün Suriyelileri sık sık dilencilikle, suça karışmakla, hazıra konmakla suçlayan malum medyanın meydanı boş bulsa neler yapacağı aşikar. Zira bu dönemin CHP lideri, ortada İkinci Dünya Savaşı döneminde yaşanan yoksulluk dahi yokken; hatta Türkiye'nin ekonomik durumu pek çok ülkeye göre kat be kat iyi ve ileri vaziyetteyken, geçmişte partililerinin gayrimüslimlere yaptığını savaştan kaçıp Türkiye'ye sığınan gariban Suriyelilere yapmaya çalışıyor. Bugün CHP, kendisine diken gibi batan misafirlerimizi, fırınlara değil ama süregelen savaşa, bombaların ve keskin nişancıların hedefi olmaya, Esad'ın işkencehanelerine can vermeye veya kamplarda açlıkla sınanıp ölmeye göndermeye ve buradan oy devşirmeye çalışıyor. Bu zihniyetin hala yaşıyor olması insanın tüylerini diken diken ediyor.
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT