CHP ve MHP ile hasbihal
-Kaç kere yazdım, Hükümet, açılım sürecine CHP ve MHP'yi katamazsa, bu iki parti,
"Türk eksenli" bir muhalefeti sürdürmeye devam edip, yüzde 40'lık bir toplum kesiminin sözcüsü olursa, yani ortaya bir "Türk sorunu" çıkarsa, iş bugünkünden de kötü hale gelebilir. Onun için Hükümet, mutlaka CHP ve MHP ile sağlıklı bir iletişim kurmalı.
Şimdi CHP ve MHP ile hasbihal zamanı.
-Memleketimizde, hadi, klasik söylemle ifade edelim, adına ne denirse densin, bir sorun, bir sancı olduğu kesin. 40 bin cana mal olan, hesaplanamaz ölçüde bir ekonomik kayba yol açan, üstelik vatan bütünlüğünü riske sokan bir sorun bu.
-Kimse bu sorun çözülmesin diyemez.
-CHP ve MHP'nin de bugüne kadar bir duruşu olmuş ancak son gelinen noktada, bu iki partinin sancılı bölgeden hemen hiç milletvekili çıkaramaması diye bir olgu ortaya çıkmış. Yani bu iki partinin bölge ile iletişimi kopmuş.
-Bu iki partinin, öncelikle bu durumu değerlendirmeleri gerekiyor.
-AK Parti, etnik aidiyetten yola çıkmadığı halde hâlâ bölge ile iletişimi en diri olan siyasi parti.
-Şu anda CHP ve MHP'den oluşan bir iktidar olsa ve sorunun çözümü için harekete geçse, bölge ile nasıl bir iletişim sağlardı, bunun da üzerinde düşünmek gerekiyor.
-Sorunun çözümüne ilişkin tavırların belirlenmesinde, en tehlikeli yaklaşımın, hem iktidar hem muhalefet için oy kaygısı olduğu da bilmem anlaşılabilir mi? Şayet, diyorum, CHP ve MHP, ülke bütünlüğünü, bunun için de toplumdaki birliktelik duygusunun devamını önemsiyorlarsa, hangi partiye yararsa yarasın, bunu zedeleyecek her davranışı tehlikeli görmeleri gerekir. Yani, "AK Parti "Açılım" desin, bunun karşıtları da oy olarak bize aksın" düşüncesi içinde olmayacaklarını öngörmek isterim. "Ameliyat başarılı oldu ve hasta öldü" örneğindeki gibi, "AK Parti 'Açılım'dan yana olanların, MHP ve CHP "Açılım"a karşı olanların oyunu aldı ama insanlarımız darmadağın oldu, kardeşlik darbelendi" gibi bir sonuç kimseyi mutlu etmemeli.
-Sorunun en can alıcı noktasında, belli ki kimlik meselesi bulunuyor. Baykal, bu konuda, muhtemelen MHP'nin de düşüncesini yansıtacak bir tahlil yapıyor. Baykal, son olarak, Fikret Bila'ya verdiği demeçte, birçok kere açıkladığı gibi, bir "etnik aidiyet" bir de "milli kimlik" bulunduğunu, herkesin etnik aidiyetini ifade edebilmesi gerektiğini ancak "milli kimlik"te buluşmanın da ülke bütünlüğü açısından kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Bunu Türkiye için somutlaştırdığında, Kürt, Çerkez, Gürcü, Boşnak vs. gibi aidiyetleri "etnik aidiyet" kapsamında sayıyor, "Türk milleti"ni ise "milli kimlik" olarak niteliyor. Dolayısıyla herkes etnik anlamda Kürtlüğünü, Çerkezliğini söyleyebilir ama "millet" söz konusu olduğunda "Türk milletindenim" der diyor. Atatürk'ün, Türkiye Cumhuriyeti'nin "Türk" aidiyetini, etnik bir aidiyet gibi görmediğini, daha kapsayıcı bir çerçevede ele aldığını da ilave ediyor.
-Bu, CHP, MHP gibi siyasi partilerin de, geniş anlamda, "Cumhuriyetçi Elit"in de paylaştığı bir yaklaşım. Anlaşılıyor ki bu kesim, bu işe samimiyetle inanıyor.
-Ben bu arada, bir gözlemimi daha paylaşmak isterim. Genelde "Gayrı Türk" Balkanlı milletler, "Müslüman olma"yı, "Türk olduk" diye ifade ederler. Bunu Makedonya'nın yetiştirdiği değerli alimlerden merhum Ali Yakup Cenkçiler Hoca'dan duymuştum. O, Balkanlar'a İslam'ı getirdiği için Osmanlı'ya bin şükran hislerini ifade ederdi. "Türk olmak" da onlar için şerefli bir şeydi.
-Ancak... Böyle bir "Ancak"ı, Türkiye'nin bugünkü hali için seslendirmek kaçınılmaz oluyor. Ancak, Osmanlı'nın Türk'ü de, Osmanlı'sı da, İslam'ı da, çok kapsayıcı bir şeydi. Aslında, biraz dikkatlice bakıldığında Baykal'ın "Türk milleti" diyerek, etnik aidiyet dışına taşıdığı şey de, içini etnik aidiyet dışında bir şeyle doldurmazsanız, pek anlamlı durmuyor. (İsmet Özel, kaç zamandır Türklüğe etnik aidiyet dışında bir anlam kazandırmak için çaba sarf ediyor ama CHP-MHP dünyasına onun yaptığı değerlendirmeler ulaşıyor mu, doğrusu şüpheliyim.) O takdirde
herhangi bir farklı aidiyet adına "Neden Kürtlük, Çerkezlik vs etnik aidiyet oluyor da, Türklük etnik aidiyet olmuyor" sorusunun cevabını vermek zorlaşır.
-Şu an, Türkiye o zorluğu yaşıyor.
-Sayın Baykal, medyada seçilmiş bir şahsiyetin ya da Grup'ta, CHP milletvekillerinin değil, herhangi bir Kürt topluluğun karşısına çıkıp, böyle bir söylemi seslendirse, eminim ki hiçbir onay alamayacaktır.
-Türkiye'de, söylem veya çözüm önerilerinin kendini Kürt olarak tanımlayan, bu konuda duyarlı hale gelmiş toplum kesimleri nezdinde kabul görmemesinin adı da çözümsüzlüktür.
-Sayın Baykal ve Sayın Bahçeli, "Cin şişeden çıktı" diye bir söz çok dolaşıyor şu günlerde... Bunun anlamı, bana göre Türkiye'de etnik bilinç uyanışının devreye girmesidir.
Bunda maalesef, yığınakta yapılan hatanın büyük etkisi vardır.
"Türklük ortak payda olsun!"
Olmuyor!
Ne yapacağız?
Kuvvet kullanacağız.
Olmuyor!
Ortak duygu. Ortak kültür. Gönülden bağlılık. Ortak çıkarlar. Kaynaşmışlıklar.
Bu gerçekleşirse ya da buluşma buralarda olabilirse, o zaman etnik aidiyetler bile geri plana itilebilirdi. Ya da etnik aidiyet, asla bir ayrışma zemini olmazdı.
"Ortak..." diye başlayan şeyi yapamadık. Çünkü statüko olarak, o ortaklıkları sağlayacak olan ortak zeminle problemli olduk.
Şimdi ne düzeltilebilir?
Hükümet ya da devlet arıyor.
İnşallah, sağlıklı özeleştiriler yapılır da, sağlıklı çözümlere ulaşılır. Ne diyelim.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT