CHP ve İran tarzı başörtüsü
Tarafların uzlaşacağı bir formül peşindeymiş Kılıçdaroğlu. Basında yer alan bilgilere göre başörtülü kızların ölçü ve beğenilerini kendilerini kamusal alanda istemeyen kesimlerin ölçü ve beğenilerine göre değiştirmesi bekleniyor; bunun adı da “uzlaşma” olacak. Kimseye zafer kazandığı hissi de yaşatılmayacağı varsayılıyor, böylelikle.
Yasakçıyla, yasakçı mantığın nesnesi kılınmak istenen kişi aynı kefede tutulduğuna göre, taviz vermesi beklenen yine de sınırlarını korumakta direnen başörtülü kadınlar olmalı.
Kılıçdaroğlu’nun önerdiği, dinsel sebeplerle değil, örfi sebeplerle, alışkanlıkla ya da zevahiri kurtarmak için örtülen ve “tavşankulağı” diye tabir edilen bir başörtüsü tarzı. Bu tarzın kabullenilir olmasının sebebi ise sınırlardan yoksunluğu. Öylesine örtülüyor, yarım yamalak, düşmeye hazırmış gibi... Kaldı ki taşıyan hademe kadınsa, başta kalsa da zararı olmayacak. Tavşankulağı tarzında başörtüsü, çevresinin (veya vasilerinin) kendine biçtiği rolü sorgulamadan kabul eden kadınla özdeşleşir çoğu zaman; ola ki istisnalar vardır. Sözünü ettiğimiz kadın, hem laisist erkeğin hem de onun misyonunu benimseyerek kibirli bir erkek ifadesiyle hemcinslerini terbiye etmeye hevesli kadının vasilik ve terbiye emelinin muhatabı olmaya da elverişlidir. O kadın Deniz Baykal’ın seçim afişlerinde 90’ların başından beri görünüyordu zaten; Kılıçdaroğlu bize yeni bir söz söylemiş olmuyor.
CHP başörtülü kadını, iddiaları sönük, kelimeleri sınırlı bir kadın olarak sabitlemek istiyor. Kocasının veya babasının kaderini belirlemesine sesini çıkaramayacak bir mazlumdur, CHP’nin izinli başörtülüsü. Seslenen değil, seslenilendir. Değiştiren değil, değişmesi talep edilendir.
Başörtüsü yasağının dile getirilmeyen bir sebebinin de zaten, başörtüsünü kendi kurallarına göre tanımlayan genç kızın görünmezliğinin pekiştirilmesi olduğu söylenilebilir. Cumhuriyet eliti, ülke içinde paryalar yaratmak suretiyle modernleşmesini gerçekleştirebileceğini varsayıyordu.
Bir diğer habere göre, CHP’nin istediği, İran’da “bed hicap” olarak nitelendirilen başörtüsü tarzıdır. İran’da kadınların tesettürlü giyinmesi yönündeki bütün kural ve söylemlere ve tesettür devriyelerinin de müdahalelerine karşılık –aslında belki sırf bu nedenle- kadınların yarıdan fazlası perçemlerini taşıracak, küpelerini veya saç örgülerini gösterecek şekilde, bazen şeffaf kumaştan başörtüleri, şallar kullanıyor. Gazeteci Abbas Abdi bir yazısında ülkesindeki bed hicap kadınların oranının yüzde 70 kadar olduğunu belirtiyordu.
İranlı din adamlarına ve sosyologlara göre, resmî kuralları kendi talepleriyle veya hayat pratiğiyle uzlaşacak şekilde yeniden yorumlayan kadınların başörtüsü, “örfi” olarak adlandırılabilir. Başörtüsünün tersi şekilde sorun olduğu Türkiye ve İran’da örfi baş örtme biçiminin gündemde zevahiri kurtarmaya dönük olarak yer tuttuğu görülüyor.
Said Nursi, örfi tesettürün köy yerlerindeki kadınlar için olduğu gibi hayat şartlarının gereklerine göre aşırıya gitmeyen esnemeler yapılabilen giyim biçimleri olduğunu dile getirmiştir, 1910’lu yıllarda kaleme aldığı Tesettür Risalesi’nde.
Kasaba ve şehirlerde uçları önden sarkacak şekilde düğümle tutturulan başörtüleri, tesettürün ölçülerine uymasalar da bir uzlaşmayı yansıtırlar. Gelgelelim, “türbanlı” diye tabir edilen kızların benimsemediği bir başörtüsü tarzıdır bu.
Dinî kaynaklarla tanışmayla şekillenen yeni üslup arayışları, başörtülü kadını kaynağa gidebilecek yeterlilik ve bağımsızlıkta görmek istemeyen laisistler açısından örften sapma olduğu için de affedilmezdir sanki. Kılıçdaroğlu’nun öğrenciler, ilim irfan sahibi kadınlar için kasabalara özgü tavşankulağı başörtüsü yerine İranlı bed hicap kadınlar gibi örtünmeyi uygun bulması ise, İranlı genç kızlardan yayılan tesettürü paranteze alma eğiliminden kaynaklanıyor belki. O kızlar Anadolu’daki örfi giyimli kadına nispeten çok yabancı ve uzak dururlar başlarındaki örtüye.
Belki de bin dereden su getirmeye zorlayan Anayasa referandumundan söz etmek gerek. 12 Eylül Anayasası’nın ruhu, türbanın yeniden icadını getirmişti. Bu anayasayı değiştirmeye açılan adımlara “hayır” denirken serbest bırakılması vaat edilen de başörtüsü değil, tavşankulağı eşarp olacak.
Hiçbir şey değişmesin istiyor Kılıçdaroğlu, öyle geliyor insana. Hiçbir şey değişmesin, değişecekse de laisistlerin tahakküm haklarına halel gelmeden olsun bu. Sorunun dolambaçlı ifadelerle çekildiği yerin, tek yanlı uzlaşma önerilerinin her zamanki çözümsüzlük alanı olması başka türlü nasıl yorumlanabilir...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT