CHP referandumdan kaçamayacak
Baykal'ın paketi bölme önerisinin hemen ardından "üç maddeyi askıya alma ve seçimden sonra tekrar gündeme getirme" gibi saçma sapan bir öneriyle ortaya çıkmasını anlamak mümkün değil.
Zaten baştan beri kavga o üç madde üzerinde kopmuyor mu?
Şimdi ne değişti ki AK Parti söz konusu üç maddeyi değiştirmekten vazgeçsin? Neden vazgeçsin?
CHP o maddelerle yapılmak istenen değişiklikleri AK Parti'nin yargıyı ele geçirmesi olarak görüyorsa seçimden sonra farklı mı görecek?
Askıya alalım dediği maddeleri bugün kuvvetler ayrılığı ilkesine ve hukuk devletine aykırı buluyorsa, seçimden sonra uygun mu bulacak?
Ne değişecek ki şimdi askıya alınan bu maddeler üzerinde gelecek yasama döneminde konsensüs sağlanabilecek?
x x x
Her neyse... Biz, hiçbir mantığı olmayan bu son öneriyi bir kenara bırakıp daha önceki "paketi bölme" teklifine dönelim:
Baykal paketi bölelim ve büyük bölümünü birlikte geçirelim diyor ama söz konusu üç maddeyi Anayasa Mahkemesi'ne götürmekten de asla vazgeçmiyor.
Çünkü referandumdan öcü gibi korkuyor. Yüksek yargı sultasını kıran bu maddeleri halkın karşısına getirmemek için elinden geleni ardına koymayacağını, halkın iradesinden ödü koptuğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
Bundan sonra paketin bölünmesi konusundaki gelişmeler nasıl olur bilemiyorum. CHP'nin Anayasa Mahkemesi'ne götürme ısrarı, AK Parti'yle CHP arasında doğan uzlaşma ihtimalini ortadan kaldırır mı yoksa AK Parti her şeye rağmen paketi bölüp bir kısmını muhalefetle birlikte çıkarmaya evet der mi henüz belli değil.
Ama belli olan bir şey var: Bundan sonra paket bölünse de, bölünmese de, AK Parti bu meseleden siyaseten güçlenerek çıkmıştır. Çünkü böylece CHP'nin en önemli argümanını boşa çıkarmıştır.
Nedir bu argüman?
AK Parti'nin tek amacının söz konusu üç maddeyi geçirmek olduğu, diğer bütün değişikliklerin ise halkın "kafasını karıştırmak" için pakete konmuş "yemlik" maddeler olduğu argümanı...
AK Parti, CHP'nin teklifini kabul etmekle 27 maddeyi diğer üç maddeyi geçirmek için göz boyamak üzere pakete koymadığını, söz konusu 27 maddenin değişmesini gerçekten önemsediğini de göstermiş oldu. Bu, AK Parti'nin geniş kitleler nezdinde çok önemli bir samimiyet testinden yüzünün akıyla çıkması anlamı taşır.
AK Parti ayrıca bu tutumuyla yüksek yargıyla ilgili maddeleri -CHP'nin iddia ettiği gibi- başka değişiklikler arasına karıştırarak halka "yutturmaya" ihtiyacı olmadığını ortaya koymuş oldu, ki bu da partinin halka güvenini ve haklılığına olan inancını göstermesi bakımından önemli.
Gelelim CHP'ye;
Baykal'ın bu öneriyi, ret cephesinde yer almakla içine düştüğü siyasi sıkışıklığı ferahlatacak bir manevra olarak düşündüğü anlaşılıyor. Doğrusu 12 Eylül Anayasası'nın en faşist maddeleri de dahil, birçok maddesini korumak anlamına gelebilecek bir ret cephesi içinde yer almak sosyal demokrat olma iddiasındaki bir parti için kolay savunulabilecek bir pozisyon değildi. Anlaşılan son günlerde Baykal'ın önüne gelen araştırma sonuçları da bu pozisyonun zorluğunu; olası bir referandumda sosyal demokrat tabanı topyekun ret cephesinde tutmanın pek mümkün olamayacağını göstermekteydi.
Ama eğer paketi bölmeyi teklif eder ve bu teklif AK Parti tarafından reddedilirse, rakibinin "art niyeti" deşifre edilmiş olur ve bu koşullarda muhtemel bir referandumda tabanını "hayır" oyuna çağırmak biraz olsun kolaylaşırdı.
Evet; Baykal'ın önerisinin ardında, AK Parti'nin paketi bölmeye cesaret edemeyeceği tahmininin yattığını görmek zor değil.
Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Erdoğan'ın resti görmesiyle hesap da bozulmuş oldu.
Baykal'ın manevrası bir bumerang gibi geri dönüp CHP'yi vurdu. Bu partinin ne olursa olsun referandumu engelleme "kararlılığı" ve halktan korkan karakteri bir kez daha su yüzüne çıktı.
Artık kartlar açık...
Eğer CHP referandumu Anayasa Mahkemesi eliyle engellemeyi başarabilirse Türkiye acilen seçime gidecek ve bu seçim kaçınılmaz olarak bir referanduma dönüşecek.
Böylece CHP o çok korktuğu referandumun sonucunu seçim sandıkları açılınca öğrenecek.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT