1. YAZARLAR

  2. Kürşat Bumin

  3. CHP niçin iktidar olmaktan söz etmiyor?
Kürşat Bumin

Kürşat Bumin

Yazarın Tüm Yazıları >

CHP niçin iktidar olmaktan söz etmiyor?

28 Nisan 2008 Pazartesi 05:03A+A-

Bir kongre daha geride kaldı. Dikkat ettiyseniz ,"yaşam boyu genel başkan" saatler süren kongre konuşmasında hemen her şeye ("Milli Görüş"e bile, hem de az biraz nostalji ile!) temas etmesine rağmen, "iktidara gelmemiz yakındır" türünden küçük-büyük hemen her siyasi parti kongresinde karşılaşılan bir "umut"tan hiç söz etmedi. O hâlâ, CHP'nin yüzde 4.7 oy aldığı yıllardan bugünlere nasıl geldiğini hatırlatıyor.

Kongre haberleri arasında "muhaliflerden" Ali Kemal Kumkumoğlu özetle şöyle dediği de yer alıyordu: 22 temmuz seçimlerinde CHP'nin aldığı yüzde 20'lik oyu başarı olarak göstermek yanlıştır.

Makul bir eleştiri; CHP gibi orta sıklet bir partinin "iktidar" umudu yok mu? Yoksa bile bu umut bir biçimde dile getirilmez mi?

Peki neden böyle; CHP neden "iktidar olmak"tan hiç söz etmiyor?

Bana göre bu partinin söz konusu umuttan hiç söz etmemesi kendisine "ebedi ana muhalefet partisi" kimliğini çok yakıştırmış olmasındandır. Bu çerçevede belki de şöyle akıl yürütülmektedir:

"İktidar" olup ne yapacağız; "iktidar" olanlar bir biçimde iktidardan uzaklaştırılmıyor mu? Ama bakın, değişmez ana muhalefet partisi olarak biz benzer bir risk altında değiliz. Bizim işimiz "iktidar" olanların bir biçimde uzaklaştırılmasına omuz vermekten ibaret. Majoriteyi ele geçirip "siyasal iktidar" olup da ne yapacağız; majoriteyi ele gecirenlerin yuvasını yapmaya çalışan bir minoriter bir parti olarak kalmak çok daha kazançlı değil mi? Ayrıca "siyaset" ya da "siyasal iktidar" dediğiniz nedir ki? Bugün var yarın yok; oysa değişmez "ana muhalefet partisi" olmak böyle mi?

Sizi bilmem ama bana göre CHP'nin ülkedeki "yelpaze" içinde kendisine seçtiği yer, rol ve işlev böyledir. Bu "sınırlı ve sorumlu" rol sadece parti yönetimince kabul görmüş değildir. CHP seçmeni de (bana göre) büyük ölçüde partilerini "küçük ama rejimin sigortası" olarak değerlendirmektedir. Elde birkaç büyük belediye yönetimi olsa fena olmaz tabii ki; ama hepsi bu kadar. Onun dışında işte size "devlet protokolu"nda iktidar partisinden hiç de geri kalmayan bir pozisyon ile "ana muhalefet". Hatırlayın: CHP seçmenlerinin yoğun olarak katıldıkları geçen yılın sokak gösterilerinde üzerinde "CHP Göreve" yazılı tek bir pankartla karşılaştık mı? Oysa –yine iyi hatırladığınız gibi- "Göreve" çağrılan başkaları eksik değildi.

Takdir edersiniz ki, bir siyasal partinin (küçük-büyük fark etmez) ağzına "iktidar olmak" umudunu-dileğini almadan siyaset yapması gayri tabii bir durumdur. Küçük-büyük her parti –tabii ki- günün birinde "iktidar" olunca neler yapıp edeceğini sıralamakla işe başlar ve bu amacında -kendi dışında tek bir kişi bile inanmasa- ısrar eder. CHP örneğinde olduğu gibi bir partinin yatıp-kalkıp sistemin "değiştirilemez ilkeleri"ni hatırlatmasının neresi gerçek anlamda siyasettir. Çünkü "siyaset" dünyanın her yerinde "değişmezler-değiştirilemezler" takıntısı ile değil, değişen hemen her şeye nasıl yetişilebileceğini anlamak, anlatmak ve bunun için mücadele etmekle oluşan bir kuram ve pratiktir. (Yanlış anlaşılmasın; "değiştirilemezler"in değişmesi gerektiğini söyleyen yok. "Değiştirilemezler"ler adı üstünde zaten değişmiyor. Mesele değiştirilemezler yanı başında inanılmaz bir hızla değişenlerle ilgilenmek değil midir?)

Toparlayacak olursak: CHP'nin iktidara gelmek gibi bir umudu, dileği hatta niyeti yok. O halinden çok memnun. Çünkü o kendisine görev olarak sadece, "değiştirilemezler"in değiştirilemeyeceğinin sürekli hatırlatılmasını seçmiş. Bu partinin bu çemberden çıkabilmesi belki, "ana muhalefet"i bir başkasına kaptırmasıyla mümkün olabilir. Ama doğrusu bu senaryo da iç açısı değil, çünkü sırada CHP'yi de "aratması" ihtimal dahilinde olan üçüncü büyük parti var...

Yeni Şafak gazetesi

YAZIYA YORUM KAT