1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. CHP nasıl kurtulur?
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

CHP nasıl kurtulur?

11 Eylül 2008 Perşembe 03:53A+A-

CHP kurtulabilir mi ki, “nasıl”ı olsun.

En iyisi CHP’yi vakıf haline getirelim ve siyasi tarihimizi merak edenler için, genellikle “hüzün dolu, acılarla dolu bir geçmiş”in anısını yaşatalım ki, gelecek nesillere bu “acı tarih” ders olsun..

Ya da “yeniden yapılandırmak”. Şimdi bazı CHP’li yöneticiler de böyle düşünüyor, ama bu isim sırtlarında bir kambur gibi kaldığı sürece “makus talih”lerini yenmeleri mümkün değil..

Baykal dönemi, CHP uygulamalarının üzerine tüy dikti sonunda. Ergenekon’un avukatlığından sonra, kartel mediasının yağmasının avukatlığına soyundu ve olan oldu!

Öfke, aklı zail etmişse işte böyle olur..

“Baykal’ın ipi” ile kuyuya inen Doğan’ın da bu sonucu beklemesi gerekirdi..

Baykal’ın ipi deyince, Almanya’ya gönderdiği gözlemcilerin başına gelenleri biliyorsunuz.. Haber Doğan Media Grup’ta yer almadı, ama diğer media organlarında şöyle verildi: “Deniz Feneri Davası’nı takip için Almanya’da bulunan CHP milletvekillerine, davanın Alman hakimi tam bir hukuk dersi verdi. Hakimin odasına girip zorla bilgi almak isteyen iki CHP’li vekil, çıkmayınca güvenlik görevlilerince zorla dışarı atıldı.”

Haberin ayrıntısı şöyle: “Frankfurt Eyalet Mahkemesi’nde görülen davanın duruşması bittikten sonra Ankara’dan gelen iki CHP milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve Ali Kılıç, duruşmanın hakimini ziyaret etmek istedi. Hakimin odasına giden milletvekilleri Alman hakimin odasına girdi. Duruşmayı yürüten hakim hemen yeminli tercümanlık yapan. İ.T. adlı şahsı çağırarak taleplerini öğrenmek istedi. Alman hakim tercümana bu kişilerin ne istediklerini sordu. Tercümanın, “Mahkeme başkanından ne istiyorsunuz?” sorusuna milletvekilleri “Biz TBMM’de grubu olan CHP’nin vekilleriyiz. Sayın hakim beyden mahkemenin gidişatı ve Başbakanımıza yapılan suçlamalar üzerine bazı bilgiler almak istiyoruz” yanıtını verdiler. Hakim bu cevap üzerine sinirlenerek Türk milletvekillerine hukuk dersi veren şu konuşmayı yaptı: “Efendim, biz bir hukuk devletiyiz. Hukuk devletlerinde yargı bağımsızdır. Kimse yargılanan bir kişi üzerine benden gelip de bilgi alamaz. Hele bu tip davalarda kesinlikle olmaz. Mahkememizin Basın Bürosu vardır, buradan gereken bilgileri alabilirsiniz. Sizin memleketinizde de siz kapıyı çalıp davalara bakan hakimlerden bu tip bilgiler almıyorsunuzdur herhalde. Sizden ricam derhal odamdan çıkın. Sizinle daha konuşacak bir şeyim yok. Ben kimse üzerine bilgi veremem.

Bu kez Doğan Holding Mediası, Kanal 7-Deniz Feneri ilişkisine yöneldi..

Ama bu arada cin şişeden çıktı.. Hilton arazisi ile ilgili arkası arkasına açıklamalar geliyor.. İstanbul Anakent Belediye Başkanı bir açıklama yaparak bizzat Aydın Doğan’ın bir talebi olduğunu, kendisinin de Gökkafes olayını hatırlattığını söyledi..

Doğan’ın talebi aslında yeni bir Gökkafes olayı idi ama olmadı..

Doğan’ın borsadaki hisselerinde ani düşüşler yaşandı bu arada.. Burada ilginç bir durum ortaya çıktı.. Borsada düşen Doğan hisseleri % 80 oranında İsviçre’ye gitti..

Aslında bu hisseleri Doğan kendisi de geri alabilirdi. Pahalı sattığı kendi şirketinin hisselerini ucuza toplayıp tekrar pahalıya satabilirdi..

Borsa bu anlamda tam bir illüzyon, bir kumar aslında..

Bu işin faturası Doğan’a değil, küçük tasarruf sahiplerine çıkıyor.

Eğer İsviçre bankası Doğan’la anlaşmalı olarak bu hisseleri alıyorsa, aslında örtülü bir operasyonla Doğan hisselerini dışarı çıkartıyor demektir.. Bu işlerden anlayan eski bir bankacı, MASAK’ın aslında bu süreci izlemesi gerektiğini söylüyor.

Yani Doğan hisselerinin borsada değer kaybetmesi, bu aşamada Doğan’ın aleyhine bir sonuç doğurmaz..

Ama tabii şirketin marka değeri düşer. Orta vadede hisselerine duyulan güven azalır.. Bu süreçte tiraj ve ratinglerdeki düşüş, buna bağlı olarak reklam gelirlerindeki azalma Doğan Media’yı daha sıcak şekilde etkileyecektir..

Bu arada benim insanî yardım toplayan kuruluşlara da bir önerim var. Bu konu mısır patlar gibi patlıyor. Şimdi onlarca insanî yardım kuruluşu var.. Bu olayın holding krizine dönüşmesini istemiyorsak, istismarın önlenmesi için mutlaka bir denetim mekanizmasına ihtiyaç var.

Madem ki bu örgütler yurt dışından da para topluyor ve birçok ülkeye yardım götürüyor, ayrıca bir uluslararası denetime de ihtiyaç var..

Belki Kızılay’ın da içinde olacağı, ayrı ve özel bir uluslararası denetim mekanizması kurulabilir..

Bu yapıların şeffaf yapılar olması gerek..

Yapılan işi önemsiyorum. Ama öte yandan da istismarın ve suiistimalin önlenmesi gerek.. Kötü bir örnek, diğer dürüst yapılara zarar verebilir, yardım eden insanları kuşkuya düşürebilir, yıkıcı söylentilere sebeb olabilir..

Bana kalırsa Doğan grubu ve CHP, bu konuya hoyratça yaklaşıyor. CHP bir haksızlığın önlenmesi için değil de, üzüm yemekten çok bağcıyı dövmek istercesine siyasi bir istismara kapı aralıyor ve devam etmekte olan bir dava üzerinden iktidar partisi yıpratılmaya çalışılıyor. Doğan Grubu, Hilton arazisi ile ilgili olarak haksız taleplerine karşı bu konuyu şantaj aracı olarak kullanmaya çalışıyor gibi sanki!..

Bunun adı, şecaat arzederken sirkatin söylemek gibi bir şey..

Bu tartışma petrol konusuna geldiği zaman asıl siz o zaman görün gümbürtüyü. Hilton arazisi devede kulak! O zaman bu iş sadece Doğan’la sınırlı da kalmaz.

Bu arada Koç-Doğan ilişkisi de önemli.. İki şirket arasındaki ilişki sadece zihniyet konusunda değil; derin, karmaşık ilişkiler. Koç, tek parti döneminin, “Milli burjuvaziye örnek” imtiyazlı şirketi olarak yükseldi. Mesela Demirağ’lara izin verilmedi.. Doğan Grubu da Koç mirasının devamı bir çizgiye sahip..

Bugün CHP ve Doğan’ın bir araya gelmesi ve CHP’nin kapatılması ya da yeniden yapılandırılması tartışmasının aynı zamana denk gelmesi ilginç değil mi?

Selam ve dua ile..

Vakit gazetesi

YAZIYA YORUM KAT