CHP: Kurtlar sofrası
CHP'de şu an, Kılıçdaroğlu daha çok hamle gücüne sahip.
Bir kaset skandalının ardından genel başkanlığı elde etmesinden ve CHP'nin, AK Parti karşısında bir varlık iddiasında bulunabileceği ümidi oluşturmasından bu yana, o avantajlı.
Ama CHP kılçıksız balık değil.
Kılçık, başta yok gibiydi.
Baykal, kasete bağlanıp denize atılmıştı. Baykalcı denebilecek ekip, CHP tandanslı medyadaki Kılıçdaroğlu rüzgârı karşısında pusmuş, sessiz bir ret pozisyonu almıştı.
Baykal'ı denize yuvarlayan Önder Sav, Kılıçdaroğlu'nun yanındaydı.
Ama Baykal'ın oyun stili böyledir, düşer, pusuya yatar ve kalkar. Baykal, gelecekteki kalkış hamleleri için en azından güç biriktirme adımları atmaya başladı.
Baykal'la birlikte olmayı siyasi ikbaline daha uygun bulan, belki de Kılıçdaroğlu'na yakın olma gibi bir kıvrılmayı başaramayan ekip, "Biz burada duruyoruz" sinyalleri vermeye başladı.
Önder Sav, diyet talebine karşılık Kılıçdaroğlu'ndan bir kılıç darbesi yedi ve saf dışı bırakılmak istendi.
Böylece CHP, üç başlı bir görünüm kazandı.
Seçim süreci başlamıştı ama Kılıçdaroğlu hâlâ lider olamamıştı.
"Önder Sav desteği ile gelip, Önder Sav'ı yiyen" bu yüzden de, Baykal-Önder Sav ekibinin ağırlıkta olduğu Parti Meclisi ile sorun yaşayan bir CHP Genel Başkanı konumuna düştü.
Oysa Parti Meclisi CHP'de, Kurultay'dan sonra en etkili siyaset zemini idi.
Dendi ki Kılıçdaroğlu'na:
-Kurultaya git, Parti Meclisi'ni adam et!
Bunu söyleyenler Kılıçdaroğlu'na, "Sen buna muktedirsin, medyadaki hava, delegeleri CHP'nin seninle iktidar yürüyüşü yapabileceği noktasında yeterince motive etti, delegeler senin istediğini yapacaktır" dediler.
Kılıçdaroğlu da kılıçları çekti ve "kurultay yapacağım" dedi. Artı, kurultaya, Parti Meclisi için "blok liste" sunacağını söyledi. Bu, "Parti Meclisi benim rengimi alacak" demekti.
Baykal ve Sav, tabii ki bunu, bütün ekipleri ile birlikte, köklü bir tasfiye planı gibi algıladılar.
Tabii ki Baykal'ın "blok liste"ye karşı "çarşaf liste" talebi, herhangi bir samimi çoğulculuk çabası değil. Önce Parti Meclisi'nde, ardından da milletvekili listelerinin oluşumunda kıyıma uğramak istenmiyor.
Kılıçdaroğlu, "Ben blok liste istiyorum ama delegeler çarşaf liste isterse ona da razıyım" söylemi, demokrat görünme adına zevahiri kurtarma girişimi...
Yüzlerin güldüğüne, "Her şey partinin selameti için" nutukları atıldığına bakmamak gerekiyor. Herkes, "Kırmızı başlıklı kız" hikâyesindeki kurt rolünü çok sevmiş gözüküyor. Maskeler var ama dişler de bileniyor.
CHP'de yaşanan sancı, bir klikler savaşından mı ibaret, bunun arkasında, partinin geleceğine ilişkin hiçbir şey yok mu, ideolojik farklılaşma boyutu ne ölçüde, diye sorulursa, aslında, ana sancının ideolojik zeminde bulunduğunu söylemek gerekiyor.
CHP, hayati kimlik sancısı yaşıyor.
CHP'nin ideolojik çizgisi halkla ilişkilerde ciddi bir kriz içinde.
İktidar olamamak bir yana, muhalefet bile olamamak eleştirisinin boy hedefi CHP.
Hem ana muhalefet konumunda olup hem de halkla ilişki noktasında zaaf yaşamak... CHP bu ise bundan nasıl bir iktidar alternatifi çıkacak? Bu sorunun karşılığını bulmakta zorlanıyor CHP.
Buna mukabil, halkoyundaki karşılığı yüzde kaç olursa olsun, bir kesimde, dehşet verici bir AK Parti karşıtlığı da söz konusu...
Yani o odak CHP'ye "Mutlaka bir şeyler yap, CHP'nin temsil ettiği her şey elden gidiyor" diyor.
O odak, Baykal'da bir tükenmişlik görürken, Kılıçdaroğlu'nda, bir çıkış umudu buluyor.
Kılıçdaroğlu bir barut ve o, bir atış için denenecek.
Ama Kılıçdaroğlu, CHP'nin o taa ana merkezdeki ideolojik problemini çözen kişi olabilecek mi?
O probleme sağlıklı teşhis koyabilecek mi, konacak teşhis, CHP'deki bir kitlede mide bulantısına yol açmayacak mı, böyle bir sakıntı doğarsa, Kılıçdaroğlu, Baykal ve Sav veya başkaları nerelere savrulacak?
.....
Bence CHP'nin krizi kurulu düzenin krizidir.
Toplum, kurulu düzeni de CHP'yi de, dönüşüme zorluyor.
Tayyip Erdoğan da, bir toplum projesidir, AK Parti de, CHP'deki kriz de... Toplum o tarihi zorlaması ile CHP'nin içinden Kılıçdaroğlu gibi bir aktörü ortaya çıkardı. CHP, kimlik itibariyle, toplum değerlerine yaklaşırsa ne ala, yaklaşamazsa ya yeni aktörler çıkacak ya da temsil gücü çok daha zayıflamış bir siyasi yapıya dönüşecektir.
CHP, çağdaşlığa en çok vurgu yapan bir siyasi yapı olmasına rağmen, paradoksal olarak, çağ dışılığı en çok yaşayan bir siyasi çizgi haline gelmiştir. Evet, net gerçeklik şudur: Toplumun CHP'yi çok aştığı bir durumu yaşıyor Türkiye.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT