1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. CHP Cumhuriyet kurulurken Hilafeti böyle savunmuştu
CHP Cumhuriyet kurulurken Hilafeti böyle savunmuştu

CHP Cumhuriyet kurulurken Hilafeti böyle savunmuştu

​​​​​​​289 vekilin bulunduğu bir Mecliste neden 158 vekilin oylarıyla kabul edildi ki Cumhuriyet?  

01 Kasım 2021 Pazartesi 02:39A+A-

Mustafa Armağan, Yeni Akit gazetesinde yayınlanan yazısında Hilafet kurumu kaldırılmadan ve Cumhuriyet kurulmadan önce yaşanan gelişmeleri yorumluyor:

Cumhuriyetin kuruluşunun 98. yıldönümü Kemalizasyonun biraz daha yayıldığı ama elbette içinin hızla boşaldığı bir dönüm noktasına denk geldi. Buna “Kemalizmin şahlanışı” tarzı acemice yorumlar getirenler yanılıyor. Kemalizm yükselişte değil, çöküşte. İçi boş laflarla sosyal medya dalkavuklukları Kemalizmse eğer, diyeceğim yok. Ama “askerleri”nin tarih notu hiç parlak değil. 

Neresinden tutsanız elinizde kalan bir rezalet akıyor paçalarından.

Örnek mi? Buyurun.

Gazi M. Kemal 1922 yılında gazeteci Ahmet Emin’e (Yalman) hayatını anlatırken “Kardeşimle beraber bakla tarlasının ortasındaki bir kulübede oturduğumuzu ve KARGALARI KOVMAKLA UĞRAŞTIĞIMIZI unutmam” demiştir. Ancak şimdi hangi kitabı açsak buradaki fiilin KARGALARI KOVALAMAK şekline dönüştüğünü görüyor ve hayret ediyoruz. Kedi kovalanır ama karga kovalanır mı? Kovulur elbette. Peki birinin sözünü değiştirmek ve bu suretle onun adını cahile çıkarmak ona saygısızlık değil midir? 

Daha Nutuk’u nasıl keyiflerince kesip biçtiklerini, kelime ve ifadelerini nasıl değiştirip çarpıttıklarını yazmaya sıra gelmedi. (Küller Altında Yakın Tarih adlı kitabımda “Nutuk” hakkında geniş bir makalem var, meraklılara tavsiye ederim.)

Nerde kalmıştık, evet Cumhuriyetin kuruluşu demiştik.

Cumhuriyetin 29 Ekim 1923’te ilanının bugün yaygın olarak ona atfedilen manadan çok uzakta, teknik bir sistem değişikliği olduğunu Ahmet Demirel’in Tek Partinin İktidarı adlı kitabından okuyabilirsiniz. Aşağıda özetleyip geçeceğiz.  

O tarihte TBMM Başkanlığı vazifesini yürütmekte olan Gazi Mustafa Kemal Paşa biraz da yapay olarak çıkardığı siyasî bunalımı ustaca manipüle ederek içinde “millî bir sır” olarak sakladığını söylediği Cumhuriyeti Kâzım Karabekir, Ali Fuad (Cebesoy), Refet (Bele), Cafer Tayyar (Eğilmez) gibi muhalif paşaların ve Rauf (Orbay) Bey gibi bir önceki Başbakanın (İcra Vekilleri Heyeti Reisinin) hazır bulunmadığı bir zamana denk getirerek adeta baskın şeklinde sadece 158 milletvekiline ilan ettirmişti. 289 vekilin bulunduğu bir Mecliste neden 158 vekilin oylarıyla kabul edildi ki Cumhuriyet?  

Siz bu soruyu düşünedurun, 158 oyla kabul edilen Cumhuriyetin ilanı öncesinde gerçekleşen kritik bir başka adım da Halk Fırkası’nın kurulmasıydı. Kurulduğu tarih olan 9 Eylül 1923’te henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş olduğu için isminin başında “Cumhuriyet” kelimesi yoktu. 1924 yılında kurulan muhalif Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası isminde Cumhuriyet’i kullanınca onu kıskanan(!) Halk Fırkası oldu Cumhuriyet Halk Fırkası.

Yalnız HF veya bugünkü CHP kurulmadan önce aynı yılın Nisan başlarında M. Kemal Paşa bir parti kuracağını ve partinin 9 Umdeye (ilkeye) dayanacağını belirtti, onları bir beyannameyle ilan etti. Milli hakimiyete bağlılık, saltanatın kaldırılması kararının değişmezliği, ekonomik tedbirler vs. arasında bir cümle özellikle dikkat çeker. 2. Umdenin sonunda şu ilginç cümle yer alır:

“DAYANAĞI TBMM OLAN HİLAFET MAKAMI MÜSLÜMANLAR ARASI YÜCE BİR MAKAMDIR.” (Hadi asıl halini de yazalım, belki merak eden olur: “İstinadgâhı TBMM olan makam-ı hilafet, beynelislam bir makam-ı muallâdır.”)

Tarih 8 Nisan 1923. 

Lozan’da henüz imzalar atılmamış.

Türkiye’de bir partinin kuruluş süreci yaşanıyor. 

TBMM Başkanı M. Kemal bir parti kuracağını ilan ediyor ve 9 ilkesinden birinin Hilafet makamının dayanağının TBMM ve onun Müslümanlar arasında yüce sayılan bir makam olduğunu beyan ediyor.

Son olarak ekleyelim ki, “İslamcı” Balıkesir hutbesinin okunmasının üzerinden ancak iki ay geçmiştir.

Böyle bir siyasî ortamda ilan edilen 9 Umde’nin bir de Türkçülük akımının üstadı Ziya Gökalp tarafından yapılan yorumu olduğunu biliyor muydunuz? (Bir “biliyor muydunuz” daha dememe müsaade buyurun: Türkçü Ziya Gökalp’in kitaplarının basılmasının TC’nin Türkçülük ideolojisinde şaha kalktığı Tek Parti döneminde yasak olduğunu biliyor muydunuz? Ey tarih, bir kere de şaşırtma bizi, olmaz mı?)

Ziya Gökalp’in 1923 yılında basılan “Doğru Yol” adlı kitapçığında CHP’nin üzerine bina edileceği 9 Umdenin yorum ve izahı yapılırken Hilafetten bahseden o çarpıcı cümle de genişçe ele alınır. Şimdi bu şaşırtıcı yorumu hafifçe sadeleştirerek alıyorum aşağıya.

Ziya Gökalp Halifeliği savunuyor

“İslâm dininde bütün namazlar cemaatle eda olunur. Cemaatin bir imamı vardır ki, cemaati terkip eden bütün ferdler ona uyar. Bu suretle imam cemaatin timsali olmuş olur. Cemaatin fertleri arasındaki dayanışma, imamın şahsında tecelli eder. 

Her imamın kendi cemaatini namaz esnasında birleştirerek birçok ruhlardan tek bir ruh meydana getirmesinden küçük bir dayanışma doğar. İslâmiyette bundan başka bir de büyük bir dayanışma vardır ki bütün ümmeti tek bir ruh hâline getirir. Bunun şekli de, bütün imamların mânevî bir surette bir imâm-ı ekbere (en büyük imama) uymasıdır. İşte bu imamlar imamına ‘Halife’ namı verilir. O halde namaz kılınırken yalnız gözümüzün önündeki cemaatin imamda merkezleşen ruhî birliğini görmekle yetinmemeliyiz. Bilmeliyiz ki bu cemaatten başka milyonlarca cemaatler de aynı zamanda bir ümmet halinde birleşmiştir.  Bu birleşme bütün ümmetin bir büyük imamın, yani Halifenin çevresinde birleşmesiyle doğar. Demek ki küçük imamlar küçük cemaatleri merkezleştirerek İslam âlemindeki büyük dayanışmayı oluşturur. Bundan dolayıdır ki bütün İslam âlemi Halife meselesiyle ilgilidir. Yeryüzünde bir Hilâfet makamı bulunmazsa İslâm âlemi kendisini imamesiz kalmış bir tesbih gibi dağılmış, perişan görür.

Bu ifadelerden anlaşılıyor ki, mutlaka İslam ümmetinin başında, Halife namı verilen şahsî bir timsalin bulunması lazımdır. Fakat bu yüksek makamı hangi Müslüman millet kendi içinden bir şahsiyet seçerek vücuda getirebilir? Dinen, Halifenin hiçbir gayrimüslim devlete tâbi olmaması şart olduğundan Halifeyi kendi içinden doğuracak milletin mutlaka kuvvetli bir orduya ve tam bir istiklale malik olan mücahid bir İslam milleti olması lazımdır. Birçok asırlardan beri bu şartları haiz olan millet, Türkiye olduğu gibi, bugün de bu şartları haiz olan millet, yalnız yeni Türkiye’dir. Buna binaen TBMM bizzat Halife hazretlerini seçerek kendisini bu muazzez ve muhterem makama dayanak yapmıştır.” 

Hey gidi günler hey!

1923 Nisanında Hilafeti korumayı vazife edinmek üzere kurulan Halk Fırkası ile bugünkü amansız Hilafet düşmanı Cumhuriyet Halk Partisi’nin aynı parti olduğunu söylemek mümkün müdür? Mümkünse ne değişmiştir o 350 gün içerisinde? 

Tarihler yalnız o bir yıl içerisinde köprülerin altından akan suları yazsa sezadır.

CHP, 10 yıl Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamamıştı

Bir kere daha: Pek bilinmez ama Demokrat Parti’nin 10 yıl süren iktidarı boyunca CHP yönetimi Cumhuriyet bayramlarına katılmamıştı. Bu protesto, geçiştirme kabilinden de değildi. Göstere göstere yapılıyor, hatta bununla gurur duyduklarını dile getiriyorlardı. Maksat, ‘Cumhuriyet kesintiye uğradı’ izlenimi uyandırmaktı. Böylece Cumhuriyeti kuran parti kurduğu Cumhuriyetin bayramını protesto ederek tarihe geçiyordu.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum