Charlie Hebdo’nun cürümleri neyin dışavurumu?
Charlie Hebdo isimli müsvedde aslında Batının kendi içindeki bir hesaplaşmayı gösteriyor.
Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
Charlie Hebdo’nun cürümleri neyin dışavurumu?
Charlie Hebdo’nun hakaret karikatürleri Batı ile İslam dünyasını karşı karşıya getirmeye devam ediyor. Batının ötekisi ile inşa ettiği problemli ilişkinin son dönemde en önemli dışavurumlarından birisi olan hakaret karikatürleri Müslümanlardan yoğun tepki aldı, almaya devam ediyor.
Kouachi Kardeşlerin, Charlie Hebdo’ya gerçekleştirdikleri saldırıdan sonra bir süreliğine dinen gerginlik, karikatür dergisinin Fransa-Türkiye krizini fırsat bilerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da hakaret etmesi üzerinden tekrar alevlendi. Fransa’nın İslam düşmanı, ötekileştirip dışlayan tavırları siyaset ile toplumun müşterek bir ilişkisinden doğuyor görebildiğimiz kadarıyla. Bu tespiti yapmak Batının içler acısı halini görmek açısından önemli. Zira bu iğrençliğe ve düzeysizliğe karşı tepkisizlik aslında sorunların kökeninde yatan çarpık bakış açısını gösteriyor. Charlie Hebdo’nun yayımladığı iğrenç karikatürlerin psikolojik harekât mantığıyla hareket ettiği de göz ardı edilmemelidir. Bu yüzden derginin provokatif karikatürlerinin nasıl bir zeminden inşa edildiği, arkasında kimlerin olduğu ortaya çıkartılmalıdır.
Peki, dünyanın tavır alışı hakkında ne söylenebilir? Herkes şunu bilmelidir ki, Müslümanlar yekvücut bir şekilde Allah Resulü (s)’ne yönelik hakaret paylaşımlarını kabul etmeyerek en sert şekilde itirazlarını dile getirmektedirler. O halde başta Batı olmak üzere dünya kamuoyu bu konuda sorunun gerçek kaynağını tespit etmelidir. Asıl problem Müslümanların değerlerine alçakça hakaret edilmesidir. Hakaretle de kalmayan bu aşağılık eylem, yüzsüz bir şekilde Müslümanları kendi düzeysizliğine çekmeye gayret göstermektedir. Modern dünyanın ahlaksız ilişki tarzları içinde, kutsalın ve haysiyetin yok sayıldığı bu düzeysizliği kabul etmeyenler en üst perdeden cevap vererek asaletlerini göstermişlerdir. Allah onlardan razı olsun…
Bugünün “anlam dünyası” en üst perdeden verilen bu cevabı anlayamamaktadır. Zira bu dünya asaleti, onuru, vicdanı yani insanı insan kılan değerleri yok saymakta, tanımamaktadır. Bu sebeple dünya kamuoyu, önce Müslümanların değerlerine dönük yapılan iğrenç fiilleri kınayıp mahkûm etmesi gerekirken sessizliğe bürünmekte veyahut “düşünce özgürlüğü” gibi tamamen sübjektif bir yaklaşım tarzıyla nefretten beslenen saldırgan tutumları normalleştirerek desteklemektedir.
Böylesi bir vasatta öncelikli tartışılması gerekilen konu, “niçin birileri alçakça Müslümanların canlarından kıymetli peygamberlerini hedef alıyor?” olması gerekirken, İslamcı terörü, Müslüman şiddetini vs. konuşmaktayız. Bu yutturmacaya eklenen özür dilemeci, ezik, müdaheneci tavırlar ise iğrenç karikatürleri yayanların ekmeklerine yağ sürmektedir. Bu meseleyi Müslümanlar başlatmamışken dahası yanlış bir şey de yapmamışlarken böylesi tavırların izahı olmadığını belirtmek isteriz.
Batının kendi kimliğini oluşturma yolunda her zaman karşıtlık ilişkileri oluşturduğu unutulmamalıdır. Bu durum bir noktaya kadar anlaşılabilecek bir şeyken, karşıtlığını “hukuk” zeminine oturtamayan Batı, muarızının değerlerine hakaretler ederek aslında kendi kimliksizliğini ortaya koymaktadır. Kendini ifade etme şekli karşısındakine hakaret etmek olanlara karşı çözüm üretmek adına Müslümanların elindeki tek çözüm kendi hukuklarını işletmektir. Çünkü muhatap olunan kimliksizlik, aşağılık cürümlerine karşı algı ve söylem gücüyle bir de mağdur kendisiymiş gibi göstermeye çalışmaktadır.
HABERE YORUM KAT