Cezayir-Rusya ilişkilerinin tarihçesi ve Avrupa'nın konumlanışı
Taha Kılınç, Cezayir-Moskova ilişkilerini tarihi bağlamından hareketle değerlendirirken Fransa'nın konumlanışına dikkat çekiyor.
Taha Kılınç / Yeni Şafak
Cezayir-Moskova hattı
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn, 13-16 Haziran tarihleri arasında Rusya’ya kritik bir ziyaret gerçekleştirdi. Rus devlet gelenekleri çerçevesinde kendisine en üst düzeyde protokol uygulanan Tebbûn, Kremlin Sarayı’nda Vladimir Putin’le görüşürken oldukça sıcak karşılandı. “Dostumuz Tebbûn’u Kremlin’de ağırlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz” diyen Putin, “Cezayir, Arap dünyası ve Afrika’da bizim için kilit bir ortaktır” ifadelerini kullandı.
İki ülke arasında çok sayıda anlaşmanın imzalandığı ziyarette, ayrıca “derin stratejik ortaklık belgesi” üzerinde de ittifak sağlandı. Putin, imza töreninden sonra yaptığı açıklamada, temmuz ayında St. Petersburg’da düzenlenecek olan “Afrika Zirvesi”nde Tebbûn’u da bizzat görmekten mutluluk duyacağının altını çizdi.
Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecîd Tebbûn da, gösterilen hüsnükabule teşekkür ettiği konuşmasında dikkat çekici bir vurguya yer verdi: “Birtakım yabancı devletler bize baskı uygulayabilir, ancak bu, ilişkilerimizi kesinlikle etkilemeyecektir.” Tebbûn elbette ülke ismi vermedi, ancak akıllara Fransa başta olmak üzere bir dizi Batılı odak geldi. Tebbûn’un Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nda (1954-1962) Sovyetler Birliği’nin kendilerine verdiği desteği hatırlatması ve bugünkü ilişkilere yönelik cümleleri ise, açıkça Fransa’ya yönelik bir tavırdı: “İlişkilerimiz hiç değişmedi. Hâlâ birbirimizi destekliyoruz. Bağımsızlığımızı korumamız gerekiyor. Rusya da bize her türlü silah desteğini sunmaya devam ediyor.”
Tebbûn’un, normalde aynı günlerde Fransa’nın başkenti Paris’e resmî bir ziyarette bulunması bekleniyordu. Ancak hem iki ülke arasındaki bazı diplomatik pürüzler hem de Fransa’da haftalarca devam eden protesto gösterileri sebebiyle bu ziyaret sürekli ertelendi. Putin ise Tebbûn’u geçtiğimiz yılın mayıs ayında Moskova’ya davet etmişti, dolayısıyla Rusya seyahatinin belirlenmiş bir takvimi yoktu. Taraflar konuyla ilgili doğrudan bir açıklamada bulunmasa da, siyaset kulislerinde Tebbûn’un Moskova’yı Paris’e tercih ettiği yönünde yorumlar yoğunluk kazandı.
Abdulmecîd Tebbûn’un ziyareti, Avrupa ülkelerinin Ukrayna savaşı yüzünden doğalgazda rotayı Rusya’dan Cezayir’e çevirmeye başladığı bir döneme denk gelmesiyle de dikkat çekti. Örneğin Cezayir, şu anda İtalya’nın bir numaralı doğalgaz tedarikçisi konumuna yükselmiş durumda. Tebbûn yönetimi bir yandan Fransa ve diğer Avrupa ülkeleriyle “denk” ilişkiler kurmanın mücadelesini verirken, diğer yandan da Rusya ile safları sık tutuyor. Fakat burada altı çizilmesi gereken bir nokta var: Tebbûn, ülkesinin güneybatı komşusu Mali ile doğu komşusu Libya’da faaliyet gösteren Rus paramiliter örgüt “Wagner Grubu”na yönelik sert eleştirilerini de esirgemiyor. Wagner Grubu’nun Rus hükümetiyle doğrudan bağlantıları hatırlandığında, Tebbûn’un buna rağmen Moskova’da bu şekilde el üstünde tutulması daha ilginç hale geliyor.
Cezayir-Rusya ilişkileri, Sovyetler Birliği’nin, Bağımsızlık Savaşı sırasında Fransa’ya karşı mücadele veren Cezayirli direnişçilere silah ve mühimmat desteği sağlamasıyla başladı. 1962’nin başında, henüz resmen bağımsızlık ilân edilmeden aylar önce yeni Cezayir hükümetini tanıyan ilk ülke olan Sovyetler Birliği, sonrasında Cezayir’e olan ilgisini hiç azaltmadı. 1990’ların başına dek, Cezayir ordusunun silah ve mühimmat tedarikinde Rusların katkısı zaman zaman yüzde 80’lere kadar tırmandı. Özellikle Putin’in işbaşına gelmesinden sonra ise, iki ülke arasındaki ilişkiler çeşitlenerek çok farklı sektörlerde işbirliği derinleştirildi.
Fas’la devam eden problemler ve çevresindeki ülkelerde farklı dönemlerde yaşanan istikrarsızlıklar, Cezayir’i uluslararası arenada alternatiflerini çeşitlendirmeye yönelten etkenlerin başında geliyor. Gittikçe derinleşen ve istikamet kazanan Türkiye-Cezayir ilişkilerini de bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Filistin meselesine sahip çıkarak Arap dünyasında “toparlayıcı” role soyunan Cezayir yönetimi, Ortadoğu’nun merkezinde görünürlüğünü bu sayede artırmayı planlıyor. Bu noktada ise, İsrail’in Kuzey Afrika ülkelerindeki faaliyetleri, açık bir ayak bağı olarak öne çıkıyor. Fas-Cezayir ilişkilerini zehirleyen esas unsurlardan biri de söz konusu faaliyetler zaten.
HABERE YORUM KAT