Cezaevinde dinlenmiştir, haydi izah etsin!
Yargı böyle mi olmalıydı? Ortada bir terör örgütü suçlaması var. Sanıklarının büyük çoğunluğu, hakim karşısında işi gırgıra dökerek, cezadan kurtulmanın yollarını arıyor...
Bir kısım sanıklar, “Bilgisayarıma, benim haberim olmadan arkadaşım kaydetmiş” numaralarında.
“Kafasını koparalım, alalım onu aşağıya” şeklindeki konuşmalarını açıklayamayanlar da, “Hata etmişiz. Biraz abartılı konuşmalar yapmışız. Havaya kapılmışız” diyerek, özür beyanı ile konuyu geçiştirmeye çalışıyor..
Ama bu örgüte, Yargıtay savcılığında hâlâ görevli bir savcı destek çıkıyor!
Üstü kapalı olarak falan değil; alenen.
Gazeteci kimliği altında, darbe tarikçiliği yapan zat tutuklanıyor.. Başsavcılıktaki şahıs, hemen koşup gazeteye üzüntülerini bildiriyor!
Sadece üzüntülerini değil, tutuklama kararına karşı eleştirel görüşlerini de aktarıyor!
“Şöyle olmaz, böyle olmaz” diyerek, terör örgütünün avukatlığına soyunuyor!
Be mübarek, sen savcısın. Bildiğimiz kadarı ile henüz emekli olmadın. Bizden maaş alıp, terör örgütü sanığına avukatlık yapmak da ne oluyor öyle?..
İki yerden birden maaş almak var mı öyle?..
Hem savcılık adı altında devletten maaş alacaksın.Hem de avukatlık yapıp, para alacaksın..
Nerede böyle kaymaklı tatlı?
Sadece savcımız değil, onun yanı sıra, koca koca profesörler de terör örgütünün vahametini görmezden gelip, “Sanığın uykusuz olarak ifade vermesi halinde, o ifade geçersizdir” açıklamaları ile terör örgütünün ekmeğine yağ sürme uğraşındalar!
Hiç demiyorlar ki, “Adamın bilgisayarında onlarca gizli belge çıkmış. Adam inkâr etmiyor. Daha önce de inkâr etmedi zaten. 8 aydır polis geceli-gündüzlü çalışmış, bilgileri ele geçirmiş. Şimdi bu tespitten sonra, sanık uykulu açıklama yapsa ne olacak, uykusuz açıklama yapsa ne olacak?.. Haydi diyelim, uykusuz olarak açıklama yaptı, kendisini savunamadı, tutuklandı. İki gündür cezaevinde yatıyor. Güzel güzel uyumuştur. 7 günlük itiraz süresinin, daha iki günü doldu. Haydi bakalım, uykusunu almış olarak, bir itirazda bulunsun da görelim. Açıklasın bakalım, Genelkurmay’ın gizli belgelerinin, beyefendinin evinde ne işi varmış?..”
Yok; profesöründe de akıl yok.. Terör örgütüne destek veren savcısında da akıl yok! Sergilenen darbe hazırlıklarını “gazetecilik görevi” gibi gösterip, normalmiş gibi takdim eden gazetelerin yöneticilerinde de akıl yok!
Bir kişi tutuklandığında ne oluyor? O kişi hakkında, geri dönüşü mümkün olmayan, itirazı kabul olmayan bir mahkûmiyet mi çıkmış oluyor?
Hayır..
Tutuklama kararı, bir tedbir sadece. Sanık kaçmasın diye..
Cezaevinde yatarken de, masumiyet pekala ispatlanabilir.
Ne açıklayacaksa Mustafa Balbay kardeşimiz, buyursun açıklasın.
Avukatları dışarıda, dosya ellerinde... Buyursun avukatları açıklasın, “Gizli bilgilerin, Balbay’ın bilgisayarında ne işi vardı?”
Neresinden bakarsanız bakınız, karşınızda ciddi bir örgüt var.. Devletin her birimine kök salmış, tüm tutuklamalara karşın, ayakta kalmaya ısrarcı bir örgüt.
Görevde kalan savcıları bile, kendi lehlerine açıklama yaptıracak kadar ciddi bir örgüt..
Üniversitedeki profesörleri, dekanları, baroları; örgüt lehine açıklama yaptıracak kadar büyük bir örgüt! Umarım sonunda onlar değil, hukuk galip gelir!..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT