Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün Ferhan Yılmaz açıklaması tatmin etmedi
Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi 6 Nisan’dan bu yana işkence ve toplu intihar iddialarıyla gündemde. Son olarak Ferhan Yılmaz’ın ölümüyle yeni bir boyut kazanan hadiseye ilişkin yetkililerden sudur eden açıklamalar tatminkar değil.
HAKSÖZ-HABER
Silivri 5 No’lu L Tipi Kapalı Cezaevi 6 Nisan’dan bu yana işkence ve toplu intihar iddialarıyla gündemdeki yerini koruyor. Ferhan Yılmaz isimli mahkumun ölüm şekli üzerine başlayan tartışmalarla farklı bir boyut kazanan olay ve iddialara ilişkin cezaevi yönetimi açıklama yaptı. İşkence iddialarının reddedildiği açıklama alışık olunduğu türden savunmacı olup gerçeği örtbas etmeye, durumu geçiştirmeye yönelik. İşkence iddiasının iyi niyetli olmadığı, algı oluşturmaya yönelik olduğu söyleniyor ama “kalp krizi”nden öldü denilen Ferhan Yılmaz’ın yoğun bakımdaki görüntüleri “kalp krizi” açıklamasını fazlasıyla şüpheli hale getiriyor.
Nitekim Evrensel gazetesine konuşan Ferhan Yılmaz’ın ağabeyi Hikmet Yılmaz’ın şu ifadeleri de meselenin öyle “kalp krizi” denilerek geçiştirilecek kadar basit olmadığını ve ciddiyetle kapsamlı bir tahkikat gerektirdiğini ortaya koyuyor:
"Pazar günü cezaevinden aradılar, anneme ‘oğlunuz kalp krizi geçirdi, durumu kritik hastaneye gelmeniz lazım’ demişler. Silivri Devlet Hastanesi'ne kaldırılmış. Annemler hemen hastaneye gitti, hiçbir şekilde görüştürmediler. Ben gittiğimde doktor ilk gün ‘ya buna ne yapmışlar, iç organları hiçbir şeyi kalmamış, çocuk patlamak üzere’ dedi. Ama sonra hiçbir açıklama yapmadı, sorduğumuzda ‘cezaevini arayın’ dediler. Biz hiç göremedik hastanede. Sonra ‘öldü’ dediler. Kalp krizi dediler ama biz yıkarken gördük, sanki boynuna çamaşır ipiyle asılmış gibi iz var, her iki gözü patlamış, gözlerinden kan geliyor, burnu sanki tamamen kırılmış pamuklarla doldurulmuş, göğüs kısmında büyük bir şişkinlik ve morluk var sanki ağaç saplanmış gibi. Üst dudağı neredeyse bir avuç kadar şişmişti. Sağ ayak kısmı dikişliydi. Daha sonra cezaevinden bize ‘isyan çıkmış, sizin oğlunuz da onların içindeydi. İsyandan dolayı fenalaşmış, kalp krizi geçirmiş’ açıklaması yaptılar. Kardeşim cezasını tamamlamıştı. Bugün çıkacaktı. Para göndermiştik ona. Birkaç gün sonra tahliye edilecek çocuk neden isyana katılsın, bizim çocuğumuza ne yaptılar. Peşini bırakmayacağız.”
Ek olarak Ferhan Yılmaz olayı, mahkumlardan yoğun bakımda olduğu belirtilen Halil Kasal’ın anlatımlarıyla birlikte düşünüldüğünde karşı karşıya olunan tablonun vahameti daha iyi anlaşılacaktır.
Halil Kasal, cuma günü annesini arıyor ve sesini kaydetmesini istiyor. Kendisi ile birlikte 5-6 isim sıralayan Kasal o kayıtta şunları anlatıyor: "Ortada hiçbir şey yokken, gelip tokat atıp, hakaret ettiler. Hastalığımdan dolayı, psikolojik sorunlarımdan dolayı atak yaptım. Bu nedenle beni alıp bahçeye götürüp, orada bir ton hakarette bulundular, vurdular. Daha sonra tekrar koğuşa gelip arama ve sayım bahanesiyle bizi alıp götürdüler, vurdular. Yine aynı şekilde dayak attılar, hakaret ettiler, sakallarımızı yoldular. Sonra bizi ‘yumuşak odaya’ attılar. Botlarla kafamıza bastılar. Bizi pisliğin içine atıyorlar, ekmek yok, yatak yok, bir şey yok. Bize zulüm yapıyorlar. Ayrıca kendilerini haklı çıkarmak ve dava açmak için tutanak tutuyorlar. Bugün kendimizi öldüreceğiz, karar vermişiz. İntihar edeceğiz. Burada 5-6 kişi daha var, Coşkun Ağca, Orhan Hacıoğlu, Ali diye bir çocuk var, Tolga Okçu, bir sürü kişi daha var kendine zarar verecek. Eğer darp cebir alırsanız, bu dayağın bir sonraki seansı, terapisi var’ dediler. Darp cebir de aldırtmıyorlar. Biz de korkudan hiçbir şeyimiz yok diyoruz.”
Ayrıca mahkumlardan Coşkun Ağca ve Abdulmenan Çetin’in yakınlarının kamuoyuna yansıyan beyanları şüpheleri pekiştiriyor.
Sonuç olarak 28 yaşındaki bir gencin –üstelik de tahliye olacağı gün- cenazesi cezaevinden çıkıyor. İdare “kalp krizi” diyor ama yoğun bakımdaki görüntü meselenin bundan ibaret olmadığını çok net şekilde ortaya koyuyor. Başka mahkumların ailelerine anlatımları ve ailelerin bu anlatımlardan hareketle cezaevi idaresiyle irtibata geçerken aldığı cevaplar kaygı ve çelişkileri artırıyor. Hadise duyarlı bazı STK’ların, medya kesimlerinin ve siyasilerin devreye girmesiyle kamuoyunda canlı tutulmaya çalışılıyor. Bunun üzerine kendisini açıklama yapma zorunda hissettiği anlaşılan Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü savunmacı ve hadiseleri gündemde tutmaya gayret edenleri suçlayıcı ifadeler kullanıyor, “kalp krizi” diyor da başka bir şey demiyor! Oysa –iddiaları bir an için yok saydığımızda bile- sadece Ferhan Yılmaz’ın yoğun bakımdaki fotoğrafı bile meselenin “kalp krizi”yle geçiştirilemeyecek kadar ciddi olduğunu gösteriyor; şişmiş dudak, kanayan gözler, sargılı burun görüntüleri anlamak isteyene çok şey anlatıyor…
Dolayısıyla başta Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili birim ve bakanlıkların Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün savunmacı ve inkarcı açıklamasının ötesine geçip başta Halil Kasal olmak üzere diğer mahkumların ve ailelerinin anlatımlarını da dahil ederek Ferhan Yılmaz hadisesine ilişkin kapsamlı bir soruşturma ve kamuoyu açıklaması yapması lazım.
HABERE YORUM KAT