Çetrefil Gelişmeler
Gazze’de yayın yapan Kudüs Radyosu’nun geçtiğimiz günlerde benimle yaptığı bir canlı telefon bağlantısında Türkiye’nin Filistin ve Kudüs davasına verdiği destekten memnun kaldıklarını fakat buna paralel olarak işgal devletinin en üst kademedeki askerî yetkililerine kapılarını açmasını, askerî ittifakları sürdürmesini anlamakta güçlük çektiklerini dile getirerek bunun sebebini sordular.
Bunun sebebini izah etmek zor. Ne diyeceksiniz; “Türkiye’de idari mekanizmada iki farklı çizgi, iki farklı irade var mı diyeceksiniz yoksa siyasi irade bu çelişkilerin önüne geçemiyor” mu diyeceksiniz? İç politikayla ilgili gelişmelerde de benzer çelişkiler sıkça karşımıza çıkmıyor mu? Bütün bu gelişmeler cunta döneminde şekillendirilmiş anayasada köklü değişiklikler yapılması zorunluluğunun bir delili değil midir?
Türkiye yaptığı resmî açıklamalarda Siyonist işgal devletinin Gazze’ye uyguladığı insanlık dışı ambargoya, Kudüs’teki yıkım ve Yahudileştirme faaliyetlerine tepki gösterirken bütün bu açıklamaların yapıldığı günlerde işgal devletinin Genelkurmay Başkanı Aşkenazi resmî konuk olarak Türkiye’yi ziyaret ediyor. Yine aynı günlerde işgal devletinin katillerini taşıyan bir uçak Türkiye hava sahasını izinli olarak kullanıp Macaristan’a gidiyor, Suriyeli iş adamı Bessam et-Teraşe’yi Filistin halkına yardım yapmasından dolayı katlediyor ve yanında bulundurduğu paraları, özel eşyaları gasp ediyorlar.
Tabii bu tür çelişkili ve çetrefil hadiseler sadece Türkiye’ye has değil. Uluslararası ilişkilerde birçok yerde karşımıza çıkabiliyor. Siyonist işgal devletiyle ilgili politikalarda daha sık rastlıyoruz. Siyonist işgal devletinin saldırganlığına, katliamlarına, yıkımlarına, işgal politikasını sürdürmesine, cinayet şebekesi Mossad’ın gerçekleştirdiği cinayetlere, adam kaçırmalara, bazen kaçırdığı insanları öldürüp organlarını pazarlamasına göz yumulması, hatta destek verilmesi temelde bir çelişkidir. Çünkü uluslararası ilişkileri belirlediği söylenen anlaşmalar ve yasalar bunların tümüne engeldir. Fakat Siyonist işgal devleti yaptığı zaman engel teşkil etmiyor. Zaten işgalci Siyonistin böylesine cüretkâr olabilmesinin sebebi de budur.
Moskova’da geçtiğimiz günlerde düzenlenen Ortadoğu Dörtlüsü toplantısına Avrupa Birliği adına katılan Catherine Ashton toplantıya gitmeden önce Gazze’yi ziyaret etmiş ve oradaki durumu görünce ambargoya karşı çıkmış, derhal sona erdirilmesi gerektiğini söylemişti. Oysa Siyonist işgal devleti ambargoyu uygularken, Gazze’nin gümrük kapılarının kullanımı konusunda da AB’nin iştirakiyle imzalanmış bir anlaşmadan yararlanıyor. Normalde anlaşmanın süresi dolmuş ve AB Gazze gümrük kapılarındaki gözlemcilerini çekmiştir. Ama işgal devletinin bu anlaşmayı kullanmasına itiraz etmiyor. Böyle bir şey yapsa topu Mısır’ın sahasına atmış olacak ve ambargonun Mısır – İsrail ittifakıyla yürütüldüğü iyice gün yüzüne çıkacak.
Dubai’deki el-Mebhuh cinayetinde İngiliz pasaportlarının kullanıldığının anlaşılması üzerine İngiltere Organize Suçlarla Mücadele Birimi bir İsrailli diplomatı sınır dışı etmeyi kararlaştırdı. Bu olumlu bir gelişmeydi. Fakat İngiltere Başbakanı Gordon Brown’ın yine aynı günlerde, tam bir eşkıya düzeniyle çalışan işgal devletini savunan açıklamalar yapması da söz konusu olumlu adımla çelişki oluşturuyordu. Ne var ki Brown’ın tutumu işgalci Siyonistin kin ve nefretini bastıramadı; hırçınca saldırmasını önleyemedi. İşgal devleti parlamenterlerinden Aryeh Eldat, İngilizleri köpeğe benzetti. Hatta yanlış yaptığının hatırlatılması üzerine “köpeğe haksızlık etmeyeyim, köpek en azından sahibine vefa gösterir” diyerek hakaret ve saldırıyı ileri götürdü. Siyonistin bu tutumu onun size olan yakınlığının sizin ona hizmetiniz ölçüsünde olduğunu, biraz yan çizmeniz durumunda en ağır hakaretlerle saldırmaktan çekinmeyeceğini göstermesi açısından düşündürücüdür.
ABD Başkanı Obama işgal devleti başbakanı Netanyahu ile el sıkışırken fotoğrafının çekilmesine izin vermezken yardımcısı Joe Biden Ortadoğu ziyareti öncesinde yaptığı açıklamada kendisinin Siyonist olduğunu söylemişti.
BM Başkanı Ban Ki Moon, Gazze’ye uygulanan ambargoya karşı çıkan açıklamalar yaparken Siyonist işgal devletini ziyaretinde de Filistinlileri rahatsız eden bir tutum sergiledi. Ambargonun kalkması için BM nezdinde söze gelir bir şey yaptığına da şahit olmadık.
Bütün bu çelişkilerin ve çetrefilliklerin temelinde yatan sorun ilkesizlik ve çıkarcılıktır. Uluslararası siyonizmin dünya gücü çökünce ilkesizlik tamamen onun aleyhine işleyecek. Zaten son dönemde global ekonomik krizle birlikte başlayan değişim bunun işaretlerini veriyor. İşgalci Siyonistlerin telaşları da bu yüzden.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT