1. YAZARLAR

  2. Mümtazer Türköne

  3. Cesur savcılarımız var mı?
Mümtazer Türköne

Mümtazer Türköne

Yazarın Tüm Yazıları >

Cesur savcılarımız var mı?

08 Mart 2011 Salı 11:44A+A-

Canınıza, malınıza, namusunuza yönelik bir tehditle karşılaştığınız zaman kapısını çalacağınız kişi savcıdır. Eğer zarara uğradıysanız, size zarar vereni cezalandırmak üzere yargıyı harekete geçirecek olan yine odur. Şikâyetinizi yaparsınız, savcı harekete geçer. Sizin hakkınızı, hukukunuzu başta polis gücü olmak üzere devletin bütün imkânlarını kullanarak korur.

Savcı kendi hukukunu korumuyor. Koruduğu sıradan bütün vatandaşlar gibi benim hukukum. Önüne suç ihbarı geldiği zaman, 'işim çok, yarına kalsın' deme lüksü yok. Eğer suçun ve suçlunun peşine düşmezse o zaman kendisi suçlu olur. Önünde deliller dururken, 'şimdi başıma iş almayayım' diyerek ensesi kalın zanlılara dokunmazsa, benim hayatım, benim hukukum tehlikeye girer.

Hukuk düzeni içinde yaşayabilmenin en güçlü teminatı, toplum adına suçun ve suçlunun peşine düşen; işini hakkıyla yapan savcılardır. Suç ne kadar büyükse, suçlular ne kadar organize ise savcının görevi de o kadar yürek ister.

Bize cesur savcılar lâzım. Tıpkı İtalyan Gladio'sunu çökerten savcılar gibi. Peki, var mı?

Ergenekon savcılarımız var. Devletin kuytularına çöreklenmiş, bir ahtapot gibi kollarını her tarafa uzatmış ve kendi halkına karşı komplolar planlamış devasa kirli bir örgütü, kollarından birinden tutup mahkemenin önüne çıkartan savcılar. Örgüt mensubu bir üniformalının kapısını çaldıkları zaman, bir milyonluk koca bir orduya savaş açmakla suçlandılar. Ana muhalefet partisi lideri, siyasî belagatin ileri numunelerini kullanarak 'avukat' sıfatıyla karşılarına oturdu. Özel hayatları didik didik edildi. Canlarına ve onurlarına yönelik tehditlerle karşılaştılar. Medyanın 'meslek dayanışması'nın hedefi oldular. Korkup geri adım attılar mı? Görevden aflarını istediler mi?

Herkes çıkıp konuşuyor. Herkes aklına eseni yazıyor. 'Yargıya müdahale' suçu, toplu işlenince kimse takibata uğramıyor. Sadece savcılar, yargıçlar konuşamıyor. Savcı sanıklardan birine 50 soru yöneltmiş. Avukatlardan alınan bilgilerle bu sorulardan üç tanesini manşetten verince habercilik yapmış olmuyorsunuz. 50 sorudan 49'unda zanlının temize çıkması, ama bir soruya verdiği cevaptan suça iştirak ettiği şüphesinin kuvvet kazanması, tutuklama için yeterli değil mi?

İlk defa Ergenekon Savcısı 'yetti artık' der gibi yazılı bir açıklamada bulundu. Açık açık, tane tane tutuklananların 'basın özgürlüğü' kapsamına giren bir suçtan dolayı değil, doğrudan 'terör örgütüne üye olmak' iddiasıyla tutuklandıklarını söyledi. Ergenekon Savcısı'nın açıklama ihtiyacı hissetmesi üzerinde hepimiz durmalıyız. Savcı yine kendisini korumuyor; devam eden soruşturmanın selametine özen gösteriyor.

Yargı sistemimizde savcılar konuşmuyor. Hukuk devleti ve yargının tarafsızlığı adına bu durum bir mecburiyet değil, sadece bir tercih. Bir suç işlendikten ve savcı olaya el koyduktan sonra da, mülkî amirler veya polis şefleri kameraların karşısına geçiyorlar. Hâlbuki mülki amir önleyici kolluk hizmetinden, yani suçun önlenmesi ve kamu düzeninin sağlanmasından sorumludur; suç işlendikten sonra yetki savcıya geçer. Savcıların konuşması ve -son yazılı açıklamada Ergenekon Savcısı'nın yaptığı gibi- soruşturmanın konusu ve kapsamı hakkında bilgi vermesi, tartışmalı soruşturma süreçlerini rahatlatacak ve yargıya müdahaleyi engelleyecek etkili bir çare olabilir.

Son tutuklama furyası, Ergenekon davasının içini boşaltmaya yönelik teşebbüslere dair. Darbe planlarından tanıdığımız psikolojik harekât teknikleri kullanarak girişilen yargılamaya gölge düşürme kumpasları Ergenekon savcısı tarafından soruşturuluyor. Medyaya yansıyan deliller şu ana kadar özel hayata ilişkin pornografik malzemelerle ilgili. Ana muhalefet partisi, bu malzeme ile genel başkanını değiştirmek zorunda kaldı. İddialar ciddi. Bırakalım savcılar işini yapsın.

İşini hakkıyla yapan savcılarımız var mı? Meslek dayanışması saikiyle bayrak açan medya ordusunu karşısına alacak cesaret bir savcıda varsa, bu ülkede hakkın ve hukukun egemen olması adına endişeye mahal yok demektir. Unutmayalım hukuk medyanın değil, savcının elinde. Bu ülkenin de o hukuka ekmek ve su kadar ihtiyacı var.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT