Cengiz Sarıkaya ve Zindandaki Kardeşlerimizi Düşünmek
90'lı yılların ceberut devlet anlayışının mahkemeleri tarafından hukuksuz bir şekilde cezalar alan kardeşlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için yetkili kişi ve kurumların hemen harekete geçmesini talep ediyoruz.
HAKSÖZ HABER
15 Temmuz darbe girişimi sonrası istisnasız bütün medyada Kemalistler Balyoz ve Ergenekon davaları üzerinden Atatürkçülerin mağduriyetleri giderilsin nümayişini yüksek bir sesle yaparken, darbeye karşı canı ve bedeni ile direnen ve şehitler veren İslami kesimin hala cezaevlerinde bulunan Müslümanlar için konuşmaması ve gündemleştirmemesi tam bir vefasızlık.
90’lı yıllarda kah Kemalist askeri vesayet eliyle, kah Gülen ekibinin kendi dışındaki islami kesimleri bertaraf etmek adına değişik provokasyon, düzmece mahkeme kararları bir çok kardeşimiz zindanlara atıldı. Birçok kardeşimiz hicret etmek zorunda kaldı. Sivas davası, İslami hareket davası vb bir çok davada kardeşlerimiz astronomik cezalara mahkum edildi.
Zindandaki kardeşlerimizi tekrar hatırlatmak, haksız bir biçimde ceza çeken ve hicrete gitmek zorunda kardeşlerimizi mağduriyetlerinin giderilmesini istemek bizim üstümüze bir borç.
Cengiz Sarıkaya üzerinden dünü hatırlamak…
10 yıl önce 9 Ağustos günü İslami Hareket davasından uzun yıllar cezaevinde yatan ve gözaltında gördüğü işkenceler yüzünden ömrünün büyük bir bölümünü felçli olarak geçirmek zorunda bırakılan Cengiz Sarıkaya kardeşimizin vefat etmişti.
1971 yılında Mardin-Estel'de dünyaya gelen fakat babasının işi dolayısıyla gençlik yıllarını Batman'da geçiren Cengiz Sarıkaya ismi kamuoyunun gündemine 1993 yılında İslami Hareket operasyonları sırasında geldi.
Bursa'da bir polis operasyonunda yakalanan Cengiz'in İstanbul'da Bayrampaşa Devlet hastanesi tutuklu bölümünde bitkisel hayata mahkum biçimde yattığı bilgisi öğrenilmişti. Cengiz'in İstanbul'a götürülürken polise ifade vermemek için kendisini araçtan attığı ve bu sırada kafasını çarptığı iddia edildi. Oysa daha sonra kendi anlatımıyla sorgu sırasında kafasının kalorifer peteklerine vurulması neticesinde felç geçirdiği anlaşılmıştı.
Aylarca kötü koşullarda ve yakınlarının müdahalesine de izin verilmeksizin hastanede ayaklarından zincirlenmiş bir halde tutulan ve adeta ölümle pençeleşen Cengiz bilahare kısmi bir iyileşme görülmesi üzerine koğuşa arkadaşlarının yanına verildi. Ne var ki, gerek fiziki, gerekse de psikolojik açıdan Cengiz çok ağır bir durumdaydı ve cezaevi şartlarında iyileşmesi ise imkansızdı. Böylesi bir ortamda davası sürdürülmüş ve yedi yıl boyunca devam eden yargılamalar neticesinde DGM tarafından ömür boyu hapse mahkum edilmişti.
Cengiz'in durumu tam teşekküllü bir sağlık kuruluşunda ve ciddi bir tedavi süreci gerektirmesine karşın, Adalet Bakanlığı'na defalarca yapılan başvurular hep reddedildi ve tam 10 yıl boyunca cezaevinden salıverilmedi. 2003 yılında serbest bırakılmasına Cumhurbaşkanı "lütfen" onay verdiğinde ise Cengiz'in sağlık durumu artık geri dönülmez bir yoldaydı. Üstelik bu süreçte psikolojik açıdan durumunu daha da ağılaştıracak gelişmeler yaşanmıştı. Annesini kaybeden Cengiz'in babası da geçirdiği felç yüzünden yatağa bağlı bir hasta durumuna düşmüştü.
İslami kimliğini edindiği ilk gençlik yıllarında umut dolu, gayretli, enerjik bir insan haline gelen Cengiz zulüm düzeninin bilinen işleyişi nedeniyle ömrünün önemli bir bölümünü haksızlıklar ve mağduriyetler içinde geçirdi ve hayata gözlerini bu acılar içinde yumdu. Kardeşimize tekrar Rabbimiz'den rahmet ve mağfiret; ailesine ve tüm kardeşlerine başsağlığı diliyoruz. Rabbimiz'in bu kardeşimizin çektiği sıkıntıları ahiret hayatında kendisine mükafata dönüştürmesini niyaz ediyoruz.
Ceberut devlet anlayışının mahkemeleri tarafından hukuksuz bir şekilde cezalar alan kardeşlerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için yetkili kişi ve kurumların hemen harekete geçmesini talep ediyoruz.
HABERE YORUM KAT