Cenaze Törenlerinden CHP'ye Ne Çıkar?
PKK’nın, Midyat İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde bombalı araç patlatarak katlettiği altı insandan biri olan, polis memuru Nefize Özsoy’un cenaze töreninde, almak isteyen için ibretlik bir görüntü var. Cami çıkışında CHP’lilerin çıkardığı arbede görüntülerinden söz etmiyorum. Onlar ayrı rezillik.
Cami avlusunda, tabutun başında, şehit polisin eşiyle Kılıçdaroğlu tam yan yana denk geliyorlar. Merhum polisin, kendisi de polis memuru olan eşi rahatsız. Sağ yanında Kılıçdaroğlu, sol yanında emniyet müdürü var. Müdürün (CHP genel müdürünün değil, emniyet müdürünün) kulağına eğilip bir şeyler söylüyor. Müdür de koluna girerek “Allah aşkına, tatsızlık çıkmasın” gibisinden, onu yatıştırmaya çalışıyor. Bir gün önce, bir başka cenazede, Kılıçdaroğlu’nun önüne boş mermi kovanı atılmış, CHP’nin yolladığı çelenkler parçalanmış, daha önce bir başkasında da yumurta fırlatılmış olduğu için tedirginlik duyuyor olması normal.
Merhumun eşi yine de dayanamıyor ve emniyet müdürü ile yer değiştiriyor. PKK bombasıyla ölmüş, bir metre ötesinde yatan eşinin tabutu önünde Kılıçdaroğlu’yla yan yana durmayı kendisine yediremiyor. Devletin kurucu partisi olmanın ekmeğini 80 sene yemiş bir parti için daha utanç verici bir tablo az bulunur herhalde.
Ancak CHP yönetimi, bu tablodan ibret alıp terör konusundaki siyasetini gözden geçireceğine, faturayı hükümete ve kendilerine tepki gösteren vatandaşa çıkarmayı seçiyor. Boş mermi kovanı atmak gibi mafyatik çağrışımlı veya yumurta fırlatmak gibi, şahsen ilkel bulduğum protestoları haklı göstermeye çalışacak halim yok. Fakat bu protestoların, tıpkı kendilerinin sorduğu gibi “Neden hükümete değil de CHP’lilere?” yöneldiğini asıl sorgulaması gerekenler CHP’liler değil mi?
Hayır, böyle olmuyor. CHP’nin kaset marifetiyle makam sahibi olmuş genel başkanı ve pek çok ‘yüksek’ yetkilisi çıkıp “14 yıldır iktidarda biz mi vardık? Çözüm Süreci’nde PKK’ya biz mi göz yumduk? Niye bize kızıyorsunuz, AKP’ye kızın!” diye dert yanıyor. Tıpkı her seçim yenilgisi sonrası, faturayı kendi beceriksizliklerine değil de ‘halkın cahilliği’ne, makarna-kömür edebiyatına bağlamaları gibi, suçlu yine vatandaş oluyor.
Oysa formül çok basit: AK Parti, büyük bir siyasi risk alarak Çözüm Süreci’ni başlattı ve toplumdan %70-80 destek aldı. Siz o zaman karşı cephede yer aldınız. 7 Haziran’dan sonra PKK savaşı yeniden başlatınca, hükümet de teröre karşı çok sert bir mücadeleyi yürürlüğe koydu ve bu sefer de %80-90 destek buldu. Siz yine karşı cephede yer alıyorsunuz. Her iki durumda da yanlış ata oynadınız ve kaybettiniz.
Bütün bunları, Kılıçdaroğlu’yla yan yana durmaktan bile tiksinen eşi ve Nefize Özsoy, belki de her akşam evlerinde TV’den birlikte izlemişlerdi. Toplumun gözünün önünde cereyan ediyor her şey. 90’larda da şehit cenazelerinde protestolar olur, başını genellikle MHP ve Ülkü Ocakları çeker ve tepkiler o andaki hükümete yönelirdi. Şimdi tam tersine, hükümet destekleniyor, tepki muhalefete yöneliyor.
Siyasetin olağan akışı içinde, bir ana muhalefet partisinin bundan ders çıkarıp, kendisine çeki düzen vermesi gerekir. Ama ne CHP’nin, ne de HDP’nin bugünkü yönetimleri ‘olağan’ akışla gelmiş değiller. Siyaseti olağandışı mecralara sürüklemeye çalışmaktan vazgeçmeyecekleri de yukarıdaki örneklemeye bakarak tahmin edilebilir. ‘Kansız olmaz’ söylemini birbirlerine paslayarak yaygın kılmaya çalışacakları görülüyor.
Bir süre taraftar toplayabilirler. İzledikleri politikayla, etraflarını hoşnutsuz, AK Parti (ve bilhassa Erdoğan) nefretiyle şişirilmiş balonlarla kaplanmış bulabilir ve bunun kendilerine sağlanmış bir koruma duvarı olduğunu sanabilirler. Ama sonuçta bunlar balondur ve gerçek dünyaya toslayınca ya patlar ya da sönüverirler. Asker, polis cenazesinden CHP’ye değil ekmek, kırıntısı bile çıkmaz. Tam da bundan ahlaksızca nemalanmaya çalıştığı için çıkmaz.
Serbestiyet
YAZIYA YORUM KAT