Cellatlarımızın Yasını Tutacak Değiliz
Abdulkadir Şen'in Charlie Hebdo saldırısı üzerine analizi:
"Binlerce köle azad ettim ve binlercesini daha azad edebilirdim. Ama köle olduklarını bilselerdi"
Harriet Tubman
Nedendir bilmiyorum ama Paris'te Hz Muhammed'e (s.a.s) alçakça hakaretler içeren karikatürler yayınlayan Charlie Hebdo'ya düzenlenen saldırı bende adalet kaynaklı son derece hümanist bir sevince neden oldu. Fransız gazetelerinin manşeti Cem Yılmaz'dan mülhem "Charlie Hebdo bu defa güldürmedi" olabilir. Her şeyin bir bedeli olduğu gibi başkalarının inancıyla alay edip, hakaret edip gülmenin de bir bedeli var demek ki. Yahudiliğe ve Yahudilere hakaret etmenin kanunla suç sayıldığı, İslam'a hakaretin ise serbest ve eğlence konusu olduğu bir ülkede devletin cezalandırmadığı "hakaret suçu" işleyen ve buna gülen kesimleri öfkeli gençler cezalandırabilir. Desteklemiyorum ama asla ve asla kınamıyorum da.
Bir yandan Fransa'nın Cezayir'de işlediği katliamları ele alan "Cezayir Katliamı" isimli belgeseli izlerken diğer yandan Orta Afrika ve Mali'de Fransa ve destekçisi gruplar aracılığıyla katledilen binlerce Müslüman'ı düşündüm ve bu eyleme en azından üzülmemem gerektiği konusunda son derece insancıl bir karar verdim. Sakın birileri bu tutumumu eylemi tebrik ettiğim şeklinde algılamasın. Fransız askerlerinin Mali'de yapıyor olduğu katliamları Fransız devlet başkanı Hollande'nin kınadığı kadar ben de bu olayı kınıyorum inanın... Türk Sol'unun, Orta Afrika'da diri diri yakılan Müslümanlar için gösterdiği empatinin on katı empati gösteriyorum ki bu beni birbiri ardına Hebdo terörünü kınayan binlerce renksizden çok daha net, tutumlu, onlardan çok daha fazla insancıl yapar.
Hayır hayır... Size uzun uzadıya Fransa'nın coğrafyamızı nasıl kana buladığını anlatmayacağım. Fransa'nın yaptığı katliamları da buraya aktarmayacağım zira bu katliamların özeti bile değil bu yazıya kitaplara bile sığmaz. Fransa tarafından işlenen bu katliamları-geçmiştekileri ve hala devam edenleri- hiç duymamış, görmemiş, bilmemiş ya da unutmuş- akademisyenlerin, yazarların, siyasetçilerin, birbiri ardına gelen kınama ve terörü lanetleme açıklamaları arasında neyin gizlendiğini ortaya koymak istiyorum.
Ben durun diyorum. İHD, Türk Sol'u, HDP, ve diğerlerinin "Hepimiz Charlie Hebdo'yuz” isimli trenine binip yol almadan önce bu trenin rayları altında binlerce Müslüman’ın cesedinin olduğunu bir düşünün... Fransızlar ve Batı son dönemlerde zaten neden Müslümanların bu derecede öfkeli olduklarını, neden gençlerin cihad hareketlerine katıldıklarını merak ediyorlardı. Avrupa gazetelerinde hemen her gün IŞİD, El Kaide üzerinden Müslüman gençlerin neden kimi Avrupa ülkesine karşı bu kadar tepkisel olduğunu ele alan makaleler yayınlanıyor. Sahi ben de merak ediyorum doğrusu:
Bu aşırı dinciler neden Kuzey Kore'ye, Ukrayna'ya, Bulgaristan'a, Zımbabve'ye saldırmıyorlar da hep Müslümanları katleden ülkelere saldırıyorlar acaba? Bir sorun mu var acaba?
Yapılan araştırmalar her ne kadar bu kişileri neyin başka bir ülkede savaşa katılacak kadar radikalleştirdiği sorunsalı ile ilgileniyorsa da bence İslam Dünyasının her yanının kan gölüne döndüğü ve neo-kolonyal yöntemlerle sömürülüyor olduğu günümüzde bunun tam tersi araştırılmalıdır. Yani bu kadar baskı altına alınmış, katledilmiş ve sömürülmüş bir ümmetin bireyleri nasıl olur da yapılanlara bu derece tepkisiz kalır? Asıl araştırılması gereken bu. Her gün (her 24 saatte) sayıları yüzleri bulan Müslüman Batı tarafından direk ya da onların etki ve desteği ile dolaylı olarak katledilirken, Müslümanların servetleri sömürülürken nasıl olur da kendisine Müslüman diyen, hatta insan diyen birileri tüm bunları görmezden gelerek Paris'te yapılan saldırıyı en azından bu adaletsizliğe de atıf yapmadan lanetler. O lanet sahibinin ikiyüzlü tutumuna dönmez mi? Beddua ve lanetlerin denizaşırı ülkelerden Türkiye'ye gelip sonra da geri taa Pensilvanya'lara döndüğü bugünlerde herkes beddua ve lanetlemesine dikkat etmeli bence.