Çekicin eylem planı
Çekiçten başka alet bilmeyenin her şeye çivi muamelesi yaptığına dair sıkça tekrarlanan bir söz vardır... Medyaya yansımış olan son andıçın analizi, ancak bu sözün ışığında mümkün olabiliyor. Aksi halde Genelkurmay Harekât Başkanlığı’nın ‘bilgi destek’ şubelerinden birinde hazırlanan ‘İrticayla Mücadele Eylem Planı’ gerçekten bir şaka niteliğinde. Her şeyden önce metne konan ad, sanki metni yazanı gülünç duruma düşürmek için özellikle konmuş. 1997’den buyana köprülerin altından çok su aktığını, bugün laik kesimin büyük kısmının bile memlekette din temelli bir irtica tehlikesi görmediğinin farkında değiller anlaşılan. İkincisi bu andıçın içeriği ile kendisinden beklenen siyasi işlev arasında ironik bir bağlantı var. Çünkü andıçın başarılı olması dışarı sızmamasına bağlı... Öte yandan metnin içeriği Gülen cemaati üzerinde yoğunlaşıyor ve geçtiğimiz süreçte bu tür sızmalar hep ‘cemaate’ atfedilmişti. Bu durumda andıçı yazanların özellikle tedbirli olmaları beklenirdi, çünkü eğer sızdıranlar gerçekten de Gülen cemaati ile ilişkili iseler, esas bu belgeyi sızdırmak isteyecekleri açıktı. Ama görünen o ki yine de bu metin yazıldı ve şaşırtıcı olmayan bir biçimde de sızdı.
Herhalde olayın kıssadan hissesi şöyle bir şey olabilir: Asker kendi sıkışmışlığına bir çare bulmaya, daralan hareket alanını genişletmeye, askerî terimle bir ‘alan temizliği’ yapmaya çalışıyor; ama elindeki yöntemler geri tepmekle kalırken, başka bir yöntem de üretemiyor. Bu durum askerin sadece siyasi açıdan değil, kurumsal ve ideolojik bağlamda da iyice sıkıştığının göstergesi. Şimdi askerî soruşturma açılacak ve hem belgenin yazılmasına, hem de nasıl sızdığına ilişkin geçerli bir açıklama bulunmaya çalışılacak. Bu süreçte soruşturmaya yardımcı olmak üzere bazı hususların dikkate alınmasını tavsiye etmek istiyorum.
Askerî mahkeme belgenin nerede bulunduğu sorusunu atlamamalı. Çünkü andıçın Ergenekon sanıklarından birinin bürosunda bulunması, bu metnin sadece yazılmakla kalmayıp uygulamaya geçildiğini de ima ediyor. Bu ‘eylem planı’nın da daha öncekiler gibi medyaya ve sivil toplum hareketlenmesine muhtaç olduğu düşünüldüğünde, andıçın ‘eski asker yeni sivil’ personelle paylaşılması, tutulacak yolu da işaret etmekte. Ama Ergenekon bağlantısı bu noktayla sınırlı değil... Andıçın medya faaliyetlerine ayrılan bölümünde şöyle denmekte: “Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.” Askerî soruşturmanın bu cümleyi de herhalde atlamaması lazım. Çünkü Ergenekon tutuklularının aklanmasını istemek, Ergenekon girişimine benzer yeni bir çabanın arifesinde olduğumuzu akla getiriyor ve ‘suçun azımsanmasına binaen tekrarlanması’ fırsatının arandığını söylüyor. Bu noktada belki askerî soruşturmayı yürütenler söz konusu cümlenin içinde geçen ‘irtica’ kelimesinden ‘huylanacaklardır’. Çünkü onlar da metni kaleme alanların Türkiye’de gerçek bir irtica tehdidi olduğunu sanmadıklarından emin olmalılar. İnsan, gerçekliği olmayan bir şeyi niçin yazsın? Ama belki de elde kalan tek gerekçe bu ve gerçek olmasa da mecburen kullanılmak durumunda kalınıyor.
Ergenekon konusunda umarız askerî soruşturma andıçın bir itirafta bulunduğunu da fark eder ve kendisini riske atacak bir değerlendirme yapmaz. ‘Planlama ve Genel Faaliyetler’ bölümünde “Eylemler Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak” deniyor. Acaba neden? Ergenekon davasının gündeminin değiştirildiği algısının zararlı bulunduğu anlaşılıyor. Demek ki asker de bu davanın toplumsal vicdanda meşru olduğunu kabul ediyor. Bu tespitin askerî soruşturma için önemli bir rehber olabileceğini sanıyorum.
Nihayet soruşturmanın çok dikkatli yapılması gereği, yine andıçın içeriğinden gelen bir ‘eylem’ planının ışığında epeyce belirgin hale geliyor: “Askerî suç kapsamında yapılacak Işık Evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, Fethullah Gülen grubu... Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askerî yargı kapsamında yürütülecektir.” Buradaki ilginç husus, yapılacak sahtekârlığın ve aleni suçun askerî yargı sayesinde gizlenmesi isteğidir. Diğer bir deyişle Genelkurmay Harekât Başkanlığı’ndaki uzman kurmay askere göre askerî yargı aslında bir ‘yargı’ makamı değil, illegal askerî ‘yürütme’ planlarının uzantısıdır. Umarız askerî soruşturma bu tespit üzerinde hassasiyetle durur ve kendisine leke sürülmesine neden olacak bir tutum sergilemez.
Nihayet askerî soruşturmanın andıçın içerdiği mantıksızlıkları anlamakta zorluk çekebileceğini de düşünerek, çekiç hikâyesini akıldan uzak tutmamalarını tavsiye edebiliriz. Onlar için en uygun yol, bu andıçın bir ‘karar’ değil, bir ‘öneri’ olduğunu; karargâhın henüz bu metni onaylamadığını, buna benzer hayata geçmemiş birçok metin olduğunu söylemektir. Niçin hâlâ ve sürekli olarak böyle metinler üretildiği sorusuna ise, ‘ne yapalım, tek bildiğimiz bu’ türünden inandırıcı bir cevap vermeleri uygun olur. Toplumu çakılacak çivi sanan bir askerî kurumun kendisini de çekiç sanmasının doğal olduğuna belki toplumu inandırabilirler...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT