Çarşamba Günkü Saldırıdan Sonra da ABD Aynı ABD!
Geçtiğimiz günlerde ABD’nin Florida eyaletinde düzenlenen ve 17 kişinin ölümüne, en az 14 kişinin de yaralanmasına sebep olan saldırının ardından ülkede değişen bir şey oldu mu?
ABD’nin Florida eyaletindeki bir okulda geçtiğimiz çarşamba günü 19 yaşında bir genç tarafından düzenlenen silahlı saldırıda 17 kişi ölmüş ve en az 14 kişi de yaralanmıştı.
Konuyla ilgili açıklama yapan ABD Başkanı Donald Trump, benzeri bir saldırının daha yaşanmaması için silah yasalarıyla ilgili daha katı düzenlenmeler yapılacağına ilişkin bir şey söylemedi.
Hatta Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi başkanı Paul Ryan, silah yasalarına ilişkin tartışmanın yeniden başlatılmamasını bile rica edebildi.
Avrupa basınından yorumlar sunan Euro Topics’e göre, yorumcular bu yaklaşımı anlamakta zorlanıyor:
“Cumhuriyetçiler Başlarını Kuma Gömüyor”
İrlanda merkezli The Irish Times, ABD’de silahlara erişimin hâlâ çok kolay olmasını eleştiriyor:
“ABD’de böyle günlerde devletin gücünü göstermesi lazım. Ama Başkan Donald Trump ne yasta olanları teselli edecek duygusal yetiye sahip ne de insanları böyle anlamsız yere ölmekten koruyacak adımları atma cesaretine. Cumhuriyetçiler de Kongre’de aynı şeyi yapıyor, dua ediyor, başsağlığı diliyor, yani kısacası her şeyi yapıyor, bir tek yaşanan kötülüğün kökenine inmiyorlar: Ateşli silahlar. ... Öte yandan Avustralya gibi, ateşli silahların yasak olduğu ülkelerde ölüm vakalarının sayısı azalmayı sürdürüyor.”
“Silah, Kültür Varlığı Kabul Edilemez”
Almanya merkezli Zeit Online, bu tür olayları kimlik ve ülkenin kültürünü öne sürerek savunanlar da suçun bir parçasıdır, diyor:
“Evet, doğru, ABD’de silah taşımak anayasayla güvence altına alınmıştır. Ama bu anayasa 1787 yılında yazılıp yürürlüğe girdi ve o zaman Amerika Birleşik Devletleri bambaşka bir ülkeydi. ... ABD’de her yurttaş silahın kültürlerinin bir parçası olmadığını ve bunu mutlaka savunmaları gerekmediğini anladığında kimliklerini kaybetmeyecek. Bu ülkenin tarihi ve kendini nasıl gördüğü, anayasadaki ek bir maddeden daha fazlasıdır. Hayat, özgürlük ve mutluluk arayışı da ABD’nin DNA’sının en önemli parçasıdır. Mutluluğu yakalamak. Hiç kimse elinde silahla yakalayamadı o mutluluğu. ABD bunu anlamak zorunda artık, aksi takdirde gördüğü kâbustan hiçbir zaman uyanamayacak.”
“Korkutma Kültürü Sistematik Hâle Geldi”
İlahiyat tarihçisi Massimo Faggioli, İtalya merkezli Huffington Post Italia’daki yazısında, silaha tapınmanın sorumlusu korku siyasetidir, diyor:
“Hıristiyan Amerika’da silaha tapmak dinsizleşmeyi de beraberinde getirdi ve herkesin birbirinden çekindiği bir güvensizlik ortamı yarattı. Bu güvensizlik ortamında silah, (siyaset, ekonomi ve din dünyasındaki) yöneticilerin bile önünde diz çökmek zorunda kaldığı bir puta dönüştü. ... Ahlak mercileri, siyasi ve dini kurumların yanı sıra Amerikan usulü Katolik kilisesi de itibar kaybetti. Hepsi susuyor, silahların gün be gün neden olduğunu kan gölüne razı oluyorlar.”
“Siyasiler Hiçbir Şey Anlamamış”
Çekya merkezli Denik gazetesi de Çekya’da silah taşımayı kolaylaştırması beklenen bir yasayı eleştiriyor:
“Böyle bir olayın ertesi günü yapılan ilk iş, Amerikan silah yasasının değiştirilmesinin tartışılması olsa da değişen bir şey olmaz. Üçüncü güne gelindiğindeyse bir sonraki trajedinin sayacı çalışmaya başlar. ... Öte yandan bizdeki üst düzey siyasetçiler silahlarla poz veriyor ve insanları yuvalarını korumak için evde silah bulundurmanın iyi bir şey olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Burada nasıl bir ilişki olduğunu hatırlayalım önce: Daha çok silah daha çok ölüm, daha az silah daha az trajedi demektir. Aksini söyleyen yalan söylüyordur. Farkında olsun ya da olmasın.”
HABERE YORUM KAT