Çarkın: Vampir Çanağına Kan Akıttık
90'lı yıllarda işlenen 18 faili meçhulle ilgili davanın tek tutuklu sanığı eski özel harekatçı Ayhan Çarkın sorumlu devlet görevlilerinin yargılanmasını istedi.
18 faili meçhul cinayetten yargılanan Mehmet Ağar ile Özel Harekât Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin, eski MİT Kontrterör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür ve eski özel harekâtçı Ayhan Çarkın'ın aralarında bulunduğu 19 kişinin yargılanmasına Ankara 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi.
Faili meçhul cinayetlerden ağırlaştırılmış müebbet istemiyle yargılanan Mehmet Ağar'ın mahkemeye sunduğu 7 günlük sağlık raporunda yüksek tansiyon, kalp kapakçığı ve akciğerle ilgili kronik rahatsızlıklar yaşadığı belirtildi. Mağdur avukatlarından Selçuk Kozağaçlı raporun sahte olduğunu öne sürdü. Eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin de rapor sunduğu duruşmaya katılmadı.
'Vampirlerin çanağına kan akıttık'
Davanın tek tutuklu sanığı Ayhan Çarkın'ın akıl sağlığının yerinde olduğuna dair rapor da mahkemeye gönderildi. Çarkın, suçlamaları kabul etmediğini söyledi, o dönem devlet makamında olanların hesap vermesini istedi:
“İşkencelerle hayatını kaybedenlerin hesabı adalet önünde görülsün. Şimdi yüzleşmenin tam zamanı. Bu kanlar neden aktı, bu canlar neden gitti? Ben bir gerçeğim, korkmadan gerçekleri anlatıyorum. Vatan millet bayrak adına yola çıkıp da yoldan sapanlar bu yolu rant kapısı yapanları görelim. O dönem devletin makamlarını işgal eden bu kişiler hesap versin. Çünkü o dönem vampirlerin kan çanağına kan akıttık.”
Çarkın, cinayetlerin devlet kararı olduğuna yönelik daha önce verdiği ifadeyi tekrarladı:
“Bu cinayetler, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakan, MGK, İçişleri Bakanlığı, İstihbarat Daire Başkanlığı ve Başbakanlığa bağlı MİT’in içinde bulunan Kontr-Terör Dairesi’nin bilgileri ve koordinasyonunun yani o dönemki devletin bilgisi dahilinde işlenmiş cinayetlerdir. Yoksa kimse pervasızca bu cinayetleri işleyemez. Herkes bilgi sahibidir. Bu cinayetleri işleyenler siyasi ve ekonomik rant elde etmişlerdir.”
Mahkeme Başkanı'nın Çarkın'ın savunmasına müdahale etmesiyle avukatlar ile başkan arasında tartışma yaşandı, mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi. Aranın ardından Çarkın ifadelerine devam etti.
'Elime Kürt kanı bulaşmadı'
İddianamede savcılığın kendisine karşı intikam duygusuyla hareket ettiğini öne süren Çarkın cinayet işlemediğini savundu:
"O dönem bir anons üzerine Ümütköy kavşağına gittik. Avukat Yusuf Ekinci kurbanlık koyun gibi dizlerinin üzerine çökmüş, hazır duruyordu. Bana silahı uzattılar 'Al sık, siftahın olsun' dediler . 'Yok ya', dedim, silahı attım. Oğuz'la oradan ayrıldık. Ben, polislik hayatımda eli, kolu, gözü bağlı, savunmasız hiç kimseyi öldürmedim. Ülkenin doğusunda, batısında, Allaha çok şükür ki elime Kürt kanı bulaşmadı. Üzerime kanlar sıçradı şimdi onları temizliyorum."
Diğer faili meçhul cinayetlere ilişkin bildiklerinin duyumdan ibaret olduğunu ifade eden Çarkın, pişmanlığı, itirafları ve beyanlarına karşın, 37 aydır cezaevinde bulunduğunu söyledi ve tahliyesini istedi.
Sanık adres vermek istemedi
Sanıklardan Enver Ulu koruma kararı olduğunu söyleyerek kimlik tespiti sırasında adresini vermek istemedi. Mağdur avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, “Senin kim olduğunu iyi biliyoruz. Katilsin. Sen bizi tanı, mağdur ailesiyiz” diyerek karşılık verince Kozağaçlı ile Ulu arasında tartışma yaşandı.
8 cinayetle suçlanan sanık Ayhan Akça ise isimleri hatırlamadığını söyledi, "Devletin verdiği görev dışında hiçbir illegal iş yapmadım" dedi. Bunun üzerine öldürülenlerden Hacı Karay’ın oğlu Enes Karay, “Biz seni 22 senedir unutmadık. Senin babanın üzerinde sigara söndürdüler mi, naylon erittiler mi? 22 senedir biz bunların isimlerini unutmadık” karşılığını verdi.
'Tarık Ümit ölmedi'
Davanın sivil sanıklarından Nurettin Güven, ifadesinde MİT için çalışan Tarık Ümit'in ölmediğini, sağ olduğunu iddia etti, "Benim bildiğim kadarıyla İngiltere’de. Bir kere Amerika’da Tarık Ümit’i bir MİT’çi ile viski içerken gördüm” dedi. İddianamede, MİT elemanı Tarık Ümit'i bu çetenin öldürdüğü anlatılıyordu.
'Cinayetlerle ilgim yok'
Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar daha önce Ankara 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal'a verdiği ifadesinde cinayetlerle ilgisinin olmadığını savunmuştu. Mahkemeye sağlık raporu sunan Ağar'ın duruşmalara katılmamasına karar verilmişti. Ağar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Diğer sanıklarla birlikte Ağar da "Cürmen suç işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün faaliyeti kapsamında adam öldürmek, adam öldürmeye iştirak"le suçlanıyor.
Ağar cinayetlerin yaşandığı 1993-1995 yılları arasında emniyet genel müdürüydü.
İddianamedeki suçlama
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 1990'lı yıllarda işlenen 18 faili meçhul cinayetle ilgili de Mehmet Ağar, bazı özel harekat polisleri ve "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ın da aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında iddianame hazırladı. Davanın ilk duruşması 16 Nisan'da görüldü.
Davanın sanıkları: Mehmet Ağar, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Seyfettin Lap, Enver Ulu, Uğur Şahin, Alper Tekdemir, Yusuf Yüksel, Abbas Semih Sueri, Lokman Külünk, Mahmut Yıldırım, Nurettin Güven, Muhsin Korman.
Soruşturma, özel harekatçı Ayhan Çarkın'ın Mart 2011'de işledikleri cinayetleri itiraf etmesiyle başladı. İddianamede sanıkların suçu şöyle tanımlandı:
"Terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasadışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek, yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girdikleri, teşekkül mensuplarının, anayasa ve yasaların kendilerine vermediği yetki ve görevi üstlenerek, PKK terör örgütü ve terör örgütüne yardım eden şahıslarla mücadele görüntüsü altında cinayetler işledikleri anlaşılmıştır."
Al Jazeera
HABERE YORUM KAT