Çanakkale Savaşında Yabancı Militanların Rolü ve Suriye Direnişi
19915-1919 yılları arasında bugün Irak, Afganistan ve Suriye'de işgal operasyonları yürüten İngiltere ve Batı ülkelerine karşı Anadolu insanı bütün imkanlarıyla seferber olmuş ve bir var oluş savaşına tutuşmuştu. Bu dönemde henüz politik bir form olarak ulusalcılık günümüzdeki kadar etkin değildi. Ülkeler daha çok kimlik merkezli bir politika yürütüyor, öteki olarak daha çok dini ve kültürel farklılıklar gündeme getiriliyordu. Müslümanların kendi içinde bir ümmet oldukları ve ötekilerinin sadece kendi inançlarına savaş açanlar olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Kahramanlıkların, destanların ve acıların birden fazla millet tarafından paylaşıldığı, faşizmin ve ırkçılığın en ilkel hallerinden biri olan etnik temellere dayalı ötekileştirme ile ulusal kimlik inşa etmenin henüz bu denli rağbet görmediği günlerden. Halep'in Kilis'ten henüz ayrılmamış olduğu, Şam'ın bir Osmanlı vilayeti olduğu, bir çok Arap ve Kafkas bölgesinin Osmanlı sınırları içinde olduğu, bu vilayetlerden örneğin Hama'da insanların kedi eti yiyecek derecede açlık çekmesine ve Halepin her gün varil bombalarıyla vurulmasına insanların en az Ankara vurulmuş kadar tepki gösterdiği bir dönemden... Afganistanlı kadınların Kurtuluş Savaşı için hiç de ulusal olmayan bir refleksle küpe ve bileziklerini daha sonra Laikliğin savunucusu CHP'nin İş Bankası'nda faiz sermayesi yapacağını bilmeden Osmanlıya gönderdiği günlerden. Suriye'nin her gün İran kontrolündeki 50 bin milis tarafından bombalanıp tarumar edilmesini Türkiye insanının bu denli soğuk kanlılık ile televizyonlardan izlemeyeceği, Osmanlı subaylarının Libya'da İtalyan'lara karşı direnişi organize ettiği, Doğu Türkistan'da Çin'e karşı halkın eğitildiği, Şam ve Filistin'in 40 milletten terörist savaşçılarla- pardon Osmanlı askerleri ile- beraber savunulduğu günler. Fazla uzak değil canım. Dedemin zamanından bahsediyorum.
Savaşların bir, barışların bir, sevinçlerin ve üzüntülerin bir, eylemlerin ve tepkilerin bir olduğu, suni ulusal sınırların bizleri birbirimizden bu denli ayırmadığı ve ötelerden gelen Müslümanların Çanakkale'de hiç dilini bile konuşamadığı Anadolu insanıyla omuz omuza tek bir ülkü için mücadele edip kanını Çanakkale'nin tertemiz topraklarına döktüğü ve yabancı terörist savaşçı, Selefi terörist olarak tanımlanmadığı günlerden bahsediyorum. İngilizlerin, Amerikalıların, Avrupalıların Mehmet Akif'in "Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela" olarak tanımladığı envai çeşit milletlerin (kısacası bugün üyesi olduğumuz NATO ülkelerinin) öteki olduğu ve bir çok milletin yekvücut olarak bize karşı tam bir ittifak ile savaştığı günlerden. Conk Bayır, Yusufcuk Tepe o dönemde çok sayıda yabancı savaşçıya ev sahipliği yapıyordu. O dönem İslam dünyasının her yanını kana bulayan Batı bizim henüz bugünkü gibi eski Biz'e karşı müttefikimiz değildi. Geçenlerde Çanakkale'ye yaptığım ziyarette Kürt atalarımın mezarlarını da ziyaret ettim ve Kürdistan'ın bir ferdi olarak gurur duydum, Kürt Ali ile Zaza Murat ile ve diğer Kürdistanlı kahramanlarla. Çanakkale'de şehitlik mezarlarında çektiğim bu fotoğraflar bu savaşta zamanımızdaki müttefiklere karşı yabancı savaşçılardan çok destek aldığımızı, yani şimdiki tabirle yabancı teröristlere ev sahipliği yapıp onlarla işbirliğine giriştiğimizi gösteriyor. Bence Türkiye'nin yabancı savaşçılara sınırlarını açtığını iddia eden, Türkmenlere bile desteği Batı'lı efendilerine şikayet edip tırları durduranlar, Zaman Gazetesi, Taraf Gazetesi, Sol.org. Hürriyet, HDP, CHP, Alevi kesim, Yerli Şebbihalar, Amberin Zaman (onu unutmamak gerek, ama Ceya Karan önemsiz olduğu için es geçiyorum) Pınar Tremblay gibi işgüzar taifenin bugüne el attıkları gibi Çanakkale Direnişine de el atmaları lazım. Zaten İstanbul alınırken Boğazda içki partileri ile işgali kutlayan türdeşleri ve atalarına böyle torunlar gerek.
Müslümanların "yabancı terörist savaşçı, Selefi terörist" olarak tanımlanmadığı günler...
Anıtlarda yazılan isimleri görüyorsunuz. Taa Libya'dan, Tunus'tan, Suriye'den, Cezayir'den, Lübnan'dan, Afganistan'dan, Lazkiye'den ve Rakka'dan binlerce, on binlerce yabancı savaşçıyı nasıl da bağrımıza basmış ve vatan topraklarında onlara çiçekli anıt mezarlar inşa etmişiz. Değişen ne, ve kim? Yer aynı yer, gök aynı gök, İslam aynı İslam, İngilizler, Fransızlar, Amerikalılar ise Haçlı istilalarından bu yana aynılar. Dünün özgürlük savaşçılarını ve gönüllü neferlerini, akıncılarını, Mehmetçiklerini bugün terörist, aşırı dinci, radikal savaşçı, yabancı unsur, Selefi militan yapan şey gerçeğin ta kendisi midir? Yalancı gölgesi mi? İşte doğrunun ya da yanlışın büyük oranda güç ile belirlendiğine dair iyi bir case study.
Güçlüler kavramları üretir, zayıflar taklit eder...
Kelimeler insanların elinde tutsak ve onların mağduru. Kelimeler ve diller her türlü cebre konu. Dil en fazla suiistimal edilen olgu. Kavramlar, kültür emperyalizminin en fazla kullandığı silahlardandır. Diğer silahlar gibi onlar da iyilik için de kötülük için de kullanılabilir. Terörist kavramı da sürekli hegemonyanın istediği anlamlara gelmesi için zorlanan, dönüştürülen, suiistimal edilen bir kavram. Resmen tacize ve cebre uğrayan bir kavramdan bahsediyoruz. Yabancı savaşçılar, teröristler, yasa dışı savaşçılar. Terörizm. Aşırılık. Aşırıcılık. Aşırılar.
Onları kimi zaman olumlu kimi zaman olumsuz anlamlarda kullanırız. Afgan mücahidlerin radikal teröristlere dönüş hikayesi bu değişimin göstergesi. Örneğin radikal reformcu iyi iken radikal dinci kötü oluverir. Birini iyi diğerini kötü yapan genelde bağlamdır. Kimin neye kötü dediğidir. Hegemonyadır. Bu da nesnel bir durum değildir. Sözün doğruluğu gücün doğruluğu, ve nadiren de doğrunun gücü ile alakalıdır. Güçlüler kavramları üretir ve korurlar, zayıflar taklit ederler, kullanırlar. İslam dünyası bir çok yönden kuşatılmış. Bir çok eşyanın tüketeni olduğumuz gibi bir çok kavramın da tüketicisiyiz. Öz kavramlarımızın bile. Yabancı savaşçı sınırlarla ilgilidir. Suni sınırlarla ilgili. Buna göre yabancı/yerli ayrımı subjektiftir, izafidir. Kimlik ile ilgilidir. Ulusal kimlikler örneğin Halep sınırındaki Kilis'te aynı köyü ulusal sınırlarla ikiye böler ve amcaoğullarını birbirine yabancı yapar. Medya ise hegemonyanın emri doğrultusunda biri diğerinin derdini dert bilen bu akrabaları yabancı terörist yapar. Sonrası mı? Sonrası kolay. Geriye her zaman emperyalistlerden, İslam düşmanlarından TARAF olan medya'ya her türlü melun yöntem ile onları karalamak düşer. Oysa ulusal sınırları bir kimlik ayırıcı unsur olarak tanımlamayan Müslümanlar bunun meşruiyetini hiç kabul etmezler ki zaten. Hegemonya ve sistem muhaliflerini düşman savaşçı olarak tanımlamaz. Onları asiler olarak tanımlamayı çıkarına uygun görür. Oysa bir otoriteyi hiç kabul etmemiş olanlar neden asi olsunlar ki. Asiler önceden kabul ettikleri bir otoriteye isyan edenlerdir.
Halepte bir kapı çalınıyor. Muhtemelen ülkenin en yerli İslami gruplarından biri olan Ahraruş Şam'ın merkezlerinden birinin kapısı.
Tık! Tık! Tık! Kimo?
Ben Almanya'dan Müslüman Deso. Biziz Biz. Kürdistan'dan Zozan, Libya'dan Ebu Ahmed, Özbekistan'dan Ahmadov, Çeçenistan'dan Şamil, Doğu Türkistan'dan Adil. Biziz yahu. Yabancı filan değil. Atalarımız Halepli Ebu Süleyman el Halebi ile beraber Çanakkale'de savaşmıştı ya. Biziz işte dedelerinin torunları, Çanakkale direnişinin evlatları. Biziz yahu dünün özgürlük savaşçıları ve Mehmetçikleri.
Yabancı savaşçı derken Kobane'de özgür Laik Kürdistan için ABD namına Biji Obama sloganlarıyla savaşan Amerikalı, Almanyalı savaşçılardan bahsetmemek olmaz. Ya da Irak'tan, Afganistan'dan, İran'dan ve Lübnan'dan gelen 50 bini aşkın Şii yabancı savaşçıdan. Sahi biri "Biji Obama" diğeri "Ya Ali" sloganlarıyla savaşan bu savaşçılarla "Allahu Ekber" diyen diğerleri arasında ne fark var? Şekilsel olarak elbette yok. Ancak zaten yaşanan tüm savaşlar tek savaşın farklı renkleri olduğu için bunların ne adına, kim uğruna ve hangi araçlarla savaştığıdır birini meşru (İslam şeriatına atıf değil legal'e atıf) diğerini gayri meşru yapan. İtiraf edin ey Allahu Ekber nidalarıyla cihad edenler grubu dışındaki yabancı savaşçılar! Sadece Amerikan tayyareleri, onun gücüne ve kanunlarına biat, Laik ve sömürülen bir rejim kuracağınıza dair vaad ve Sünni İslam'a karşı yer aldığınız her türlü icraat ile bu coğrafyada beka buluyorsunuz. Varlığınız Amerikan varlığına armağan olduğu kadar ABD'nin tuvalet kağıdı olacak derecede anlam buluyor ve onunla eşitlerin yapamayacağı derecede onursuzca köle efendi ilişkisine girdiğiniz kadar güçlü ve meşru oluyorsunuz. Meşruiyet ve doğruluğunuz doğrunun gücünden kaynaklanmıyor gücün doğruluğundan kaynaklanıyor. İtiraf edin Suriye ve Irak'ta birileri sadece satacak bir değeri bile kalmamış olan sizin gibi Batı2nın mutlak (görünümlü) gücüne biat etmediği ve İslam Devleti hayali güttüğü için terörist, vahşi, aşırı ve yabancı. Yoksa IŞİD'i kendisi ile eleştirdiğiniz her şeye en az sizin kadar karşı olan Ahraruş Şam ve Nusra neden Batı'nın bir numaralı hedefi? Ne de kötü katliam çeteleri ile kader birliği yapmışsınız. Bu coğrafyada sadece ABD teyyareleriyle ayakta kalan yersiz hareketler buranın yerlilerinin Müslüman çoğunluk olduğunu unutmasınlar. Bu coğrafyada akşam olur, sabah olur, gece olur gündüz olur, bahar gider kış gelir, ama sonunda İslam baki kalır. Azınlıklar ve yersizler ABD'nin Irak'ı terk ettikten sonra Maliki'yi IŞİD'in insafına Afganistan'da yıllarca kullandığı Karzai'yi de Taliban'ın insafına bırakıp gitmek zorunda kaldığı gibi bu coğrafyada kalıcı olmayacağını, bölgenin yerlileri ile kalıcı düşmanlıklar üretmemeleri gerektiğini iyi bilmeliler. ABD'nin itina ile her türlü Amerikan silahı ile donattığı kendilerine Irak'ı teslim ettiği Şii'ler zaten Çanakkale'de de hiç var olmadığı için onlara sitemim yok. Laik Kürt faşistlerine bir Kürt olarak bir çift sözüm var. Ey Kürt Ali'nin torunları, Ahmede Xani'nin, Selahaddin Eyyübi'nin Kabil (Hz Adem'in kötülük işleyen oğlu) cinsinden çocukları! Atalarınızdan utanmalısınız.
Yabancı savaşçılar mı? Ya sizin yabancı dedikleriniz benim hem dini açıdan hem de soy açısından akrabam ise. Sizin yabancılar benim yabancılarım değil. Bağdat ve Şam asıllı akrabalarımız Suriye'de hem Esed'e hem de ABD ve Batı emperyalizmine karşı Çanakkale ruhuyla mücadele veriyor. Her yönüyle onlarla beraberim. İmkanım olan her türlü meşru yöntem ile onları destekledim ve buna devam edeceğim. Akrabalarıma destek oluyorum yahu. Bunu da ilan ediyorum. Savcılara duyurulur. Çanakkale'deki atalarının şerefli mücadelesine ihanet edip onların o gün savaştığı ittifak güçlerini efendi edinen ve onlara o gün yardım eden yabancı savaşçılara ihanet eden savcılar hemen harekete geçmeli benim gibi teröristleri engellemek için. Zira terörün ağababalarını, onların efendilerini terörize etmekteyim.
Bir not daha düşeyim. Eğer bir topluluk çıksa ve örneğin ABD ve Batı ile fok balıklarını inlete inlete başlarına vurarak öldürdükleri için bu zulmü bitirmek adına savaşsa bile yeterli meşruiyeti bulur benim gözümde. Zaten bana göre Küresel Cihad yanlıları aslında 11 Eylül'ü 250 bin insanın bir tuşa basarak bir kaç dakikada öldürüldüğü Hiroşima ve Nagazaki'nin intikamını almak için yapmışlardı. ABD IŞİD'e savaş açacak ve 60 ülke Musul ve Rakka'yı bombalayacak, bombalıyor zaten. IŞİD yanlısı değiliz. IŞİD ve El Kaide yokken İslam vardı ve doğduğumuz andan itibaren de onurumuz var. IŞİD'in hepimizin kabul etmediği uygulamaları adına Haçlı ordusunun neferi mi olmamızı teklif ediyorsunuz ey mağluplar. Peki Rakka'da hava bombardımanlarında ölecek yavrularımız ne olacak. Kusura bakmayın ama Irak'ta Ebu Garib cezaevinde ABD'yi aratacak işkence ve tecavüzleri yapan Şii'lere ve tüm tarihi katliamlarla dolu olan ABD'ye karşı şeytanlardan oluşan bir ordu savaşsa ben en azından tarafsız kalırım. Herkes tiynetine göre taraf olur.
Yazımızı sürekli "Kahrolsun ABD" Büyük Şeytan ABD" İsrail'i Haritadan Sileriz, ABD Suriye direnişçilerini destekleyip silahlandırıyor diyen Hamaney ve Nasrallah kontrolündeki Şii Hizbullah milislerinin ABD'nin kendilerine hediye ettiği mütevazi bir armağan olan Abraham tanklarını onurla taşıdıkları görüntüler eşliğindeki şaşalı marş ile sonlandıralım. Zaten coğrafyamızda faturalı Batı ajanlarının Sünni Müslümanları ABD yanlısı olmakla itham etmesi artık vakıa-i adiyeden oldu.
YAZIYA YORUM KAT