1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Cami tartışması, AK Parti + HAS Parti = ?
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Cami tartışması, AK Parti + HAS Parti = ?

16 Temmuz 2012 Pazartesi 00:54A+A-

Numan Kurtulmuş ve Süleyman Soylu’nun adı bir süredir siyasi kulislerde geçiyordu. Sadece bu iki isim değil, BBP’nin adı da geçiyordu AK Parti ile kurulacak bir ittifak için.

Erbakan’ın adı da geçiyor bu arada. Siyasette, olmaz olmaz!

Daha önce sessiz sedasız Güçlü Türkiye Genel Başkanı Tuna Bekleviç de AK Parti’ye geçmişti..

Erdoğan, yeni seçimlere “Türkiye’nin Partisi” olarak girme hazırlığında.. Kürt’ünün, Türk’ünün, Arap’ının, Gürcü’sünün, Çerkez’inin, Arnavut’unun, Boşnak’ının, Çingene’sinin kendisine yer bulabildiği bir AK Parti..

Numan Kurtulmuş, AK Parti için “özel” bir isim. HAS Parti değil istediği, “eski dostlar”ı ile buluşmak istiyor. Yeni ve daha genç bir kadroya emanet etmek istiyor partisini sanki..

Bakarsınız Leyla Zana da katılır AK Parti’ye..

Hedef ilk seçimlerde yeniden parlamentoda anayasal çoğunluğa ulaşmak.. Seçmen iradesinin yüzde 50’den fazlasının güvenini alabilmek..

Numan Kurtulmuş’a yapılan çağrının cevabının çok geciktirilmemesi her iki taraf için de önemli.. Her iki kesimde de bunu isteyen ve karşı çıkanlar var..

AK Parti’nin Erdoğan sonrası geleceği üzerine çok farklı senaryolar söz konusu.. Parti içinde fitne çıkartmak isteyenler, yeni bir oluşum için kolları sıvayanlar. Birileri AK Parti ve Erdoğan’ın önlenemeyen yükselişine karşı kollarını sıvamış durumunda. Çevre Brütüs’lerle dolu..

Bu işler böyledir. Ayakta iken elinizi öpenler, yorgunluk gösterip oturduğunuzda saldırabilirler ve düştüğünüzde vurabilirler..

Siyaset bazen dua ile istenen bir belaya dönüşür.. O herkesin suratındaki gülücükler; çıkartma kâğıdı gibi yüzlere yapıştırılmış, gerçek niyetleri örten birer maskedir sanki..

Para, iktidar ve güç! İnsan kendini kendine yeterli hissettiği zaman muhakkak zulmeder! Onun için istişare, şûra gerekir.. Onun için sabır ve merhamet gerekir.. Onun için eskiler, “Beni bana bırakma Rabbim” diye dua ederler..

Kurtulmuş konusunda en ilginç tepki bana kalırsa parti içinden değil, dışından geldi. Kılıçdaroğlu, “Gitme” dedi.. AK Parti’nin içinden Arınç ve Çelik’le ilgili basında haberler yer aldı ama, HAS Parti’den Bekaroğlu daha ilk gün, çok sert bir tepki verdi..

Dikkat ederseniz, bir süredir, Erdoğan çevresinde “bir grup muhalif” dolanıyor. Erdoğan ne derse hemen aksini tartışmaya açan bir lobi var. Medyada hemen bunun yansımalarını görüyoruz.. Sadece muhalif medyada değil, muvafık çevrelerde de böyle bir hava var..

Şu cami tartışması mesela..

Kimse caminin manevî ve sosyal mimarisini tartışmıyor.. Minare, kubbe, yer tartışılıyor. Bunlar üzerinden akıl yürütülüyor..

Cami sadece minare, kubbe, halı ve avize değil ki!.. Bana kalırsa Çamlıca’dan önce Harem’deki Sahra Mescidi’ni konuşmalıydık. Köşk mescidlerini, Ok Meydanı’nı konuşmalıydık.. Neyse Çamlıca’ya cami tartışması, Taksim Camii tartışmasını bastırdı.. Bu yönü ile de uyumlu.

Cami konusunda, hangi Müslüman, nereye nasıl bir cami yapımına karşı çıkabilir?.. Böyle bir şey olamaz.. Bu bir “Dırar Mescidi” değilse eğer..

Kocatepe’ye cami tartışması yıllarca sürdü.. Sonunda ne oldu?

Daha bir niyet söz konusu. Biri bir başka türlü düşünmüş olabilir.. Ne var bunda?..

Tepeye cami yapılmaz diye bir şey yok ki. Büyüklüğü ya da küçüklüğü de önemli değil. Önce fonksiyonel mi, estetik mi, yapılan hesap-kitap doğru mu? İhtiyaç, öncelik hepsi önemli.

Hıristiyanlar şöyle, Yahudiler böyle yaparmış. Tamam biz de kubbeyi Ortodokslardan aldık, ne var bunda?.. Minare yüksekliği, şekli, bunların hepsi konuşulabilir..

Cami yaptığınız yerde Müslümanların farz-ı kifaye sorumlulukları devreye girer. Bundan kimse söz etmiyor. Cami müştemilatı içinde kütüphane olur, dershane olur, imaret olur, aşevi olur, şifahane olur, itikaf odaları olur.. Dinî vakıflar ve yapılar için mekânlar olur.. Evet evet, insanî yardım, çevre konularında faaliyet gösteren dinî kurumlar cami çevresinde örgütlenir..

Tamam, uzay çatı ile Çamlıca Tepesi’nin doğal yapısına hiç dokunmayalım. 1000 metrekare yüzeyli bir kubbe yapalım, yükseliği de 40-50 metre olsun. Kıble tarafına Nuh’un gemisine benzer bir burun yapalım. Minaresi de ona göre özel olsun.. Uzaktan bakınca Nuh’un gemisi.

Caminin içinde köşk mescidler, şadırvanlar, sohbet halkaları. Aslında caminin içi burası değil.. Burası “kubbealtı”.. Caminin avlusu gibi düşünün, ayakkabı ile girilen..

Hemen altını tünelle kıbleye paralel açalım. Üsten aydınlatma ve havalandırma var, her iki yanda da aynı şekilde doğu-batı istikametinde galeriler. Arkası arkasına 3 galeri ve arada sütunlar var.. Namaz kılınan yer burası olsun..

Benim fikrim de bu..

Cami âlemlere rahmet olarak gönderilen bir Peygamber’in ümmetinin farz-ı kifaye sorumluluğunun tenfiz makamıdır ve o, orada yaşayan Müslüman, gayrimüslim, kedi, köpek, kuş, ağaç, ot, herkes için rahmet vesilesi olarak inşa edilir.. Caminin manevî mimarisinin ihyası için önce bizim çorak beyinlerimizin ve gönüllerimizin hayat bulması gerekir. Yapılan camilerimizin de bu anlamda yeniden inşası gerekiyor.. Cami sadece mescid demek değildir.. Mabuda ibadet edenlerin farz-ı kifaye sorumluluklarının icra makamıdır.

Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT